Bir söz var hani..
– Bir köyün horozu çok olursa, o köyde sabah olmaz..
Aynen öyle..
Zamansız öten horoz misali, CHP’de sular durulacak gibi değil..
Sabah bir türlü olmuyor..
CHP’nin İlçe Kongresi’nde Nihat Karpuz, 4. Dönem de ilçe başkanı oldu..
Ama arkasında bir yığın enkaz bıraktı..
Belediyenin bır kısım kadroları için ‘partizan’ lafını kullandı..
‘Bunları kapı dışarı edin’ dedi.. Sonra da, Başkan Yusuf Civelek ile Milletvekili Abdulaziz Yazar ile arasında yaşadığı proplemler için de, ‘aramızı bozmaya çalışan ayırdaşlar var‘ diyerek, muhalif kanada gönderme yaptı..
Tüm bunlara rağmen, aynı Nihat Karpuz, parti içindeki gruplaşmaları gündeme taşısa bile, iyi bir ev sahipliği yapamadı..
CHP Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar, İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, Payas Belediye Başkanı Bekir Altan, Karayılan Belediye Başkanı Mehmet Yurtman, AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun, MHP İlçe Başkanı İbrahim Gül, CHP’li belediye başkanları, oda başkanları ile kalabalık bir partili grubun hazır bulunduğu bir kongreye yaklaşık bir saat sonra gecikmeli katıldı.
Haklı olarak, konuşmasında ‘Misafir kapıda karşılanır, bekletilmez. Bizim kültürümüzde böyle bir davranış biçimine yer yoktur’ diyen, Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’e de, kongrede değil, o gittikten sonra arkasından cevap verdi..
Dedi ki:
“Kimse bize kültür dersi vermesin.. Bizim aileden o kadar partili dostlarımız vardı. Onlar karşıladı, yetmiyor mu?”
Nihat Karpuz’a yakışmayan ifadeler bunlar..
Hem kongrede, ‘biz kardeşlerimizi toplamaya çalışıyoruz’ diyeceksin..
Hem, ‘Belediye başkanım ile milletvekilimle aramızı bozmaya çalışan ayırdaşlar var’ diyeceksin.. Sonra da, belediye başkanı Civelek ile milletvekili Yazar’ın kongreden ayrıldığı bir zaman diliminde, arkadan vuracaksın!
Olmadı Nihat Karpuz, yakışmadı..!
Oysa, Başkan Yusuf Civelek’in “Biz sağcı da olsa, solcu da olsa tüm kardeşlerimizi kucaklamalıyız” sözleri yerinde bir cevaptı..
Sen ki, bazı kadrolara karşısın, onlar için ‘kapı dışarı edin’ diyeceksin..
Fakat, Belediye Başkanı Yusuf Civelek’in, daha makul ve şefkatli bir yaklaşım sergilediği, ‘Çalışanların birikiminden faydalanmamız gerekiyor. Her kim, İskenderun’u kolluyorsa, onun başımın üzerinde yeri var. Herkes ekmeği için çalışıyor’ sözlerinden ders çıkarmayacaksın..
Bitmedi..
Nihat Karpuz’un genel gündemle ilgili söylemleri karşısında tuhaf bir şey daha oldu..
AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’un davete nezaketen icabet edip, katıldığı bir kongrede, gözünün içine bakıp, Başbakan’ı eleştireceksin, ‘AK Parti’nin modası geçti’ diyeceksin, karalayacaksın, hakaret edeceksin..
Yerseniz, öyle mi?
Helal olsun Musa Kurşun’a ki.. Saygısızlık edip, tek kelime bile etmedi..
Yermedi, germedi..
İsterse, misli katında cevap verecek bilgi ve cesarete sahipti..
Bunlar hoş hadiseler değil.. Hele ki, 4. Dönem ilçe başkanlığına soyunan bir siyasetçinin üzerine alacağı vazifeler değil..
Nihat Karpuz’dan CHP’yi toparlayıp, kardeşlik çağrısı yapması beklenirken, sarıldığı ve beklenti içine girdiği bu tatsız ve çirkin tartışma görüntülerinin hiç hoş karşılanmadığını söyleyebilirim..
Düşünsenize.. Doğan Gazinosu’nda bir grup muhalif, tepkisel bir endişe içinde..
Öte yandan.. Karaağaç Belediye Başkanı Necmettin Acar ile Nardüzü Belediye Başkanı Mehmet Yolcu kongreye katılmamış..
Milletvekili Aziz Yazar derseniz, yüzüne düşen gerginliği görmemek mümkün değil..
Belediye Başkanı Yusuf Civelek, söylemlerden ve kişisel hareketlerden ötürü endişeli..
Böyle bir atmosferin ya da Nihat Karpuz’un yaydığı negatif enerjinin, partinin üst katmanlarında hissedilmemesi mümkün değil..
Kim ne derse desin..
CHP’deki görüntülerde en fazla Nihat Karpuz’un agresif tavrı dikkat çekiyor.
Ve ortaya…
“Ben olmasam, CHP bir yerle gelemezdi. Beni tanıyacaksınız!” görüntüleri çıkıyor.
Tek adamcılık misali..
Bana sorarsanız, CHP bu görüntülerle bir yerle gelemez..
Göreceksiniz.. Yarından sonra, ilçe örgütü ile partinin kurmayları arasındaki diyalog sürecini yakından takip edin..
Yazık oluyor CHP’ye.. Çünkü gün geçtikçe, parti kan kaybediyor..
Oysa, Kurban Bayramı’ndaki CHP ziyareti gibi bir ‘dayanışma’ fotoğrafı bekliyordum, ilçe başkanından..
Ve, Nihat Karpuz’dan da..
En küçük bir siyasi sataşmaya meydan vermemesini beklerdim..
Oysa görüntülerden anlıyoruz ki, Nihat Karpuz, malzemenin en hasını vermiş..
Yani kendi etmiş, kendi bulmuş..
Bu saatten sonra söylemlerin ciddiye alınma ihtimali pek kalmadı..
Kısacası Nihat Karpuz, hem kendine, hem de o gereksiz takıntılarıyla da siyasi kimliğine yazık etmiş oldu..
KESKİN BIÇAK!
Adam kafa yormuyor, hazıra konacak.. Mesleğinde yaralı, besbelli..
İstiyor ki, herşey ayağına gelecek..
Gelmese ne mi olur?
Kesecek..
Biçecek..
İş dünyasını karıştıracak..
Müteahhide vuracak..
STK’ları veya odaları kurcalayacak..
Yorgan döşek yakacak.. ‘Seni bitiririm’ diyecek..
Güya, yöntem yapmış kendine..
Racon kesiyor!
Karşılığında beklentisi var.. Oldu oldu.. Olmadı, yakarım diyor..
Dikkat edin.. Bu aralar yazıların satır aralarında bu keskin pis kokuları alabilirsiniz..
Daha Cuma günü yazdım..
Eğer ki, ‘İskenderun’a güzel birşey yapacak olursanız, bunun bir külfeti vardır. Üzerinize çökerler’ demiştim.. (Kahretsin, yine haklı çıktım..)
Doyumsuz bir çevre var etrafımızda..
‘İskenderun’un menfaatleri için.. Aman, birkaç kurumu daha harekete geçirelim’ diyen bizlere, en büyük kalleşliği işte bu zihniyet yapıyor..
Yaralıyor gazeteciliği, baltalıyor fikirleri..
Şevkimizi kırıyor..
Allah şahidimdir ki, kaçtır ‘bırakasım geliyor’ bu mesleği..
Yeter be..
Ey gazeteci dostlar..
Toparlanın..
Adam bir yiyor, iki yiyor, üç yiyor.. Firmanın cılgını çıkarıyor..
Sonra, bir kez almaya dursun.. O kurumun 7 ceddine dalıyor..
Üstelik ‘kanka’ şeklinde yaklaştığı insanlara, yıllar sonra vuruyor..
Sinsice.. Oysa o firma hep vardı.. Ne oldu da, bir iyi bir kötü oluyorlar!
Çete misiniz, çakma baronculuk mu oynuyorsunuz?
Görüyorum ki, kamuoyuna hizmet faslı bitti herhalde..
Kesmiyor.. Karın doyurmuyor, öyle mi?
Benden hatırlatması..
Ey efendiler..
Gazeteciliği bitiriyorsunuz.. İtibarınızı yok ediyorsunuz!
Ya adam akıllı bu işi yapın ya da bırakın yapanların hakkına tecavüz etmeyin..
Uzatmayım..
Önünüzde bir olay, bir trajedi varsa, bunun mutlaka şu yanı vardır.
Adaletsizlik, acımasızlık, gaddarlık denen cehennemin kapısıdır.
Bu hengame içinde, unuttuğumuz bir şey daha var..
Vicdan…
Vicdanı yeniden keşfetmeliyiz.
Vicdanı yeniden siyasete, gazeteciliğe, olaylara bakış moduna yerleştirmeliyiz.
R.ÇAYLI’NIN ÇOCUKLARI!
Remzi Çaylı’nın, hem 2 Nolu Esnaf ve Kefalet Kooperatifi Başkanı hem de Meclis Üyesi iken, Mustafa Kemal Mahallesi’nde yaptırılan konutlarla ilgili iddialara yer vermiştim.
Dün, konuyla ilgili bir mail aldım..
Gönderen kısmında Sevilay Akkoyun yazıyordu..
Yazının altında da, R. Çaylı’nın çocukları ifadesi yer alıyordu..
Önce maili paylaşayım, ardından birkaç satır da ben ekleyecem..
İşte o yazı:
Yılmaz Akpınar ve iftiraları!
Altı yaşından bu yana çalışan 68 yaşında Mevlana gibi herkese kapısı açık, particilik gütmeden doğru bildiğini yapan Hz. Ali gibi kin tutmayan bir insana iftira atıyorsun!
Birde yazar olmuşsun hangi imanı taşıdığını bilmiyorum ama bu dünyanın bir sahibi ilahi mahkeme günü var. Kalemini doğru tut, detaylı incelemeden hiçbir şeyin içini bilip, insanları iyi tanımadan, sırf yazı yazmış olmak için veya kişisel düşmanlıkla yazı yazamazsın. Dileriz Allah\’tan, attığın iftira gibi (kandan çetindir) iftiralarda seni bulur, dünya gözüyle görmekte bize nasip olur!
***
Bu ne kin, bu ne öfke öyle, Sevilay hanım ya da her kimseniz..
Oysa, daha dün Remzi Çaylı’yı CHP’nin kongresinde görmüş, tokalaşıp, selamlaşmıştım!
Benimkisi eleştiri, iftira değil!
Kaldı ki, o günlerde babanız, bugünkü gibi hem 2 Nolu Esnaf ve Kefalet Kooperatifi başkanı, ama diğer yandan Meclis Üyesi idi..
Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki konutları herhalde ben yaptırmadım..
O binalar üzerinde belediyenin koyduğu ipotek duruyor mu, durmuyor mu?
Finans açığını kapatmak için talep ve beklentileri var mı, yok mu?
Bir insanın meclis üyesi olduğu bir dönemde böyle bir işe girişmesi etik açıdan doğru mu, yanlış mı? Bana sadece bunların cevabını verebilecek cesaretiniz varsa, köşem açık! Buyursunlar..