AK Parti, iki dönemdir genel seçimlerde ‘iktidar’ olmanın avantajıyla, Türkiye’de önemli işler yaptı.. Bunu görmemek aymazlık olur..
Doğrularıyla, hatalarıyla AK Parti, 8 yılın neredeyse 7 yılında iktidar..
Bir siyasi partinin elde edemeyeceği bir başarıdır bu..
Ne yaparsanız yapın, mümkün değil..
Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dönemdir iktidar gücünü siyasi tarihten koparamazsınız..
İster, Türkiye’de son yıllarda yaşanan fırtınalardan başbakanı sorumlu tutun..
İster, ‘demokratik açılım’ gibi estirilen havadan oy avcılığı yapılıyor diye düşünün..
Ya da ele geçirmediği kurum kalmadı, memleketin kurumlarını yabancılara satarak, ‘milli’ değerlerimizi hiçe saydı, deyin..
Görünün köy ortada.. İki dönemdir iktidar olan bir parti var Türkiye’de..
Peki, AK Parti 8 yıl boyunca İskenderun’da ne yaptı?
Bu dönemin bir bölümünde Mehmet Soydan vardı, milletvekiliydi..
İlçe başkanı ise Muharrem Dingil’di..
Yaptıkları vardı, yapamadıkları da…
Bunların hepsiyle birlikte 5 yıl boyunca dopdolu bir hizmet anlayışı sürdüren bir insandı Mehmet Soydan..
AK Parti, daha ilk yıllarında yerel seçim sonuçlarına 17 bin oyu hanesine yazdırabilen bir parti olmuştur. Arsuz yolunun ilk temelleri o tarihlerde atıldı, Antakya’da gerçekleşen birçok sınav o tarihlerde İskenderun’a alınmış, üniversitenin temelleri yine bu zaman diliminde hayat bulmuştu..
Ama bu zaman zarfında yerel iktidarda bir değişim olmamış..
AK Parti, İskenderun’da muhalefet görevini üstlenmişti.
Zira kırgınlık, küskünlükler arasında İskenderun Belediyesi, AK Parti hükümetinden uzak bir siyaset güttü hep.. Sırf bu yüzden, İskenderun birçok hizmetten muzdarip kaldı..
***
İkinci dönem aynı siyasi tavır sürdü.. Siyasi arenada bu kez bayrağı Milletvekili Orhan Karasayar devraldı..
Şu anki mevcut başkan Musa Kurşun ise yol arkadaşı..
Sayın Karasayar daha sessiz bir siyasi anlayış sergiledi.. İlk yıllarda zorluk çekse de, yeni emniyet binası, adliye binası, PTT binası, kapalı spor salonu, devlet hastanesi, feyezan kanalının temizliği, Arsuz yolu ödenekleri ve daha birçok faaliyet sürecini başarıyla yönetti.
Bütün bu büyük başarıları kazanırken alçakgönüllülüğünden hiçbir şey yitirmeyen, onurlu yaşamından ödün vermeyen ve büyüdüğü kente destek verecek kadar vefalı olabilen bir Orhan Karasayar..
Yalnız açıkça belirtmeliyim ki..
Sayın Karasayar, var olan kendi çevresine canlı isimler, heyecanlı ve farklı simalar katamadı.. Sanki insanlara biraz mesafeli yaklaştı..
Bunu anlamakta hep zorlandım..
Bunu niçin söylüyorum..
AK Parti, 2009 Mart seçimlerinde 24 bin oyu buldu, o kadar..
Bu konuda yeterince aktif bir siyaset yapamadı, merkez sağ rolünü üstlenmekte çekinceler yaşadı. Şu an sağda yaşanan boşluk da bunun en bariz örneği değil mi?
Görüyorum ki, merkez sağı toparlayacak bir çalışma da yok şu günlerde..
AK Parti’nin Hatay’da birçok yeri, MHP’ye teslim etmesi de, siyasi konjonktürde yaşanan eksiklikleri de apaçık gösteriyor..
***
Bir de şu var var..
AK Parti’nin karşı çıktığımız birçok temel politikası var ama bu durum, her söylediğine gözü kapalı itiraz etmeyi gerektirmez..
Siyah-beyaz bir dünyada mücadele kolay ama bu karmaşık durumda gelecek kuşaklar için doğru tavır almak epey zor değil mi?
Bu konuda Milletvekili Karasayar ve İlçe Başkanı Musa Kurşun ile zaman zaman ters düştüğümüz durumlar oldu..
Tek bir amaç güttüm, o da İskenderun çıkarları uğruna heyecan ve hareketi yakalayabilmek..
Arsuz yolu, kapalı spor salonu, yan saha ve daha birçok yazı için acımasızca eleştirildim. Ama yazdığım her yazı sonrasında, o çalışmalara hız verildi, bir kısmı da tamamlandı.
Soruyorum, fena mı oldu?
Soruyorum, bu hizmetler; seçim meydanlarında, AK Parti’nin bundan sonra yapacaklarının teminatı olmadı mı?
Siz de takdir edersiniz ki bu yetmiyor, daha fazlasını yapmamız lazım..
Şunu demeye çalışıyorum.
Bazı yazılar var ki.. Eleştiriler, o makamın hızlı ve etkin çalışması içindir. Daha sonra ortaya çıkabilecek büyük sıkıntılara işaret etmek ve çözüm bulmak içindir.
Madem AK Parti’nin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın, azmine, bitmez tükenmez enerjisine, insanların aklına sığmayacak hayallerini gerçekleştirme becerisine yakından tanık oluyoruz. O halde, yerel teşkilatta başta Orhan Karasayar olmak üzere, ilçe başkanı Musa Kurşun, parti yönetimi ve il genel ve meclis üyeleri, aynı tarz politik hız ve becerisini sergilemek zorundadırlar..
***
Unutmadan.. Musa Kurşun’a bakıp, şunu söyleyebilirim..
Ilımlı ve hakkında çıkan eleştirilere yapıcı yaklaşan bir siyasetçi..
Kendisiyle o yüzden devamlı online (görüşme) halindeyiz..
Kimi zaman fikirler konusunda birbirimize hep şunu söylüyoruz:
– İyi niyetli olalım, samimi olalım, insanlara zaman tanıyalım, siyasi düşüncesi ne olursa olsun o makam sahibinin elinden tutalım..
Zaten 4 aylık süreçte, ilçe başkanlarının sessizliği buna işaret değil mi?
Bu benim görüşüm..
Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’in iyi işler yapması için her siyasi parti üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor, diyebilirim.
Yine aynı şekilde, Başkan Yusuf Civelek’in de, tüm siyasi parti temsilcilerinin bu hassasiyetine kulak vermesi gerektiğini düşünüyorum..
Bugün Türkiye genelindeki hassas nokta şu:
Hepimiz “fikir mi önemli, yoksa söyleyen mi” sorusuna cevap vermeye uğraşıyoruz. Yıllardır savunduğunuz fikirleri bir gün karşıtınız söylediğinde ne yapacaksınız.
Temel fikirlerinizden vazgeçecek misiniz?
Yoksa karşıtınıza bu söylediklerin doğru mu diyeceksiniz..
Özetle..
Öyle ya da böyle, AK Parti de, belediye başkanı Civelek de İskenderun’da güzel işler yapıyor..
Solun bu ülkede yıllardır savunduğu, uğruna bedel ödediği kavramları bugünün iktidarı dile getirdiğinde onlara karşı mı çıkılır, yoksa o kavramları dile getiren tutum desteklenir mi?
Esas soru bu..
BARIŞ DİLİ ÜZERİNDEN KONUŞALIM..
AK Parti İskenderun İlçe Başkanı Musa Kurşun ile haftasonu, bir açılışta karşılaştık.
Oturduk, yarım saate kadar bir süre sohbet ettik.
Konu, kent konseyi idi..
Başkan Dr. Yusuf Civelek için olumlu ve güzel sözler sarfetti..
Bazı hususlara da dikkat çekti, şöyle ki..
Amaç İskenderun’un çıkarlarıysa, ‘Biz hizmet etmeye hazırız’ diyor..
Ama bunun için de ‘fikir dayanışması gerekiyor’ diye de ekliyor..
Sadece AK Parti ile değil, diğer tüm siyasi partileri, gayret sarfeden işadamlarını veya bir turizmciyi, hukukçuyu buna ilave ediyor..
Kurşun’un bu söylemlerine katılıyorum..
O halde ben de diyorum ki:
‘Sayın başkanı davet edin, fikirlerinizi paylaşın.’
Hatta, kanaat önderlerinin, meslek gruplarının, STK’ların içinde bulunduğu bir ‘Koordinasyon Kurulu’ vasfında ya da ayarında bir toplantı tertipleyin..
Zor olmasa gerek!
İlla ki ‘Kent konseyi’ diye takılıp kalmayalım, gücümüz, birlikteliğimiz mahallelere taşsın.. Kamuoyu fikir beyan etsin..
Türkiye’de bir ilk olsun.. Mahalle toplantılarına her parti temsilcisi gidip, ayrı ayrı sorun dinleyeceğine.. Belediye başkanının, muhalefet parti temsilcilerinin, STK’lardan oluşan bir kurulun, mahalle toplantıları tertip ettiğini düşünsenize..
Tüm siyasi renklerin bir arada olduğu, barış iklimine yatkın bir ‘kurul’un, başarısız olacağına kim ihtimal verebilir ki?
Bizler de basın olarak, toplumsal barışa katkı sağlamak adına, savaş dilini terk edip barış dilini kullanabiliriz ve de toplumlar arasında oluşan önyargıların kırılmasında önemli bir rol oynayabiliriz.
Tabii ki bu bir plan değil.
Gelişigüzel yazılmış, şahsi görüşlerden ibaret bir düşünce saptaması.
Amacım, ezberleri bozmak.. Bunun için hep birlikte, çok daha tatmin edici, çok daha gerçekçi ve etkili yollar bulunabilir.
Yeter ki cesur olalım, iyi niyetli olalım!
DÜNYA’DA EN ZOR ŞEY!
Bir filozofa: “Dünya’da en zor şey nedir?” diye sorarlar.
“Sözdür” diye cevap verir filozof.
“Neden?” diye sorduklarında:
“Çünkü anlamak da zordur, anlatmak da” der.
GÜNÜN SÖZÜ
İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmak.
Victor Hugo