Baştan anlaşalım.. Çöp fabrikası kurulacak, başka çaresi yok..
Yalnız, yerin konusu ve tahsisi tartışmaya açıktı, o da halloldu..
Makarayı biraz başa alalım..
Birkaç gün önce.. Meclis üyelerinin ve ilçe başkanlarının, çöp fabrikası konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını kaleme almıştım..
Sağolsunlar.. İskenderun Belediyesi, katı atıkların kullanımı konusunda hassas davranıyor. Demokratik anlamda tartışma alanı oluşturuyor..
Bilgisizliğime bağışlayın.. Fabrikanın yer tahsisiyle ilgili benim de çekincelerim vardı.. Ama, işin rengi değişti.. Ta ki, Çöp Fabrikası’nı İskenderun’a getirecek olan Alman firmasında yetkili olan Ali Rıza Serter’i dinleyene kadar..
Çünkü, yer tahsisiyle ilgili AK Parti grubu mesafeli yaklaşıyordu.. Gördüm ki, katı atıkların kullanımı hususunda CHP grubu da benzer tepkiler ortaya koydu.. Çöpün yıllık depolama miktarından tutun da, kullanılacak olan Alman teknolojisinin hangi yıl kapsamında enkaza dönüşünceye kadar.. Firmada görevli temizlik işçilerinin şartnamede belirlenen çalışma kurallarına uyup uymayacağına varan görüşler ortaya atıldı..
Herşey bir yana.. Firma yetkilisi Ali Rıza Serter, çöp fabrikasının kurulması gerektiği fikrini, konukların aklına yerleştiriverdi.. Çekinceleri, pozitif bir düşünce anlayışına dönüştürüverdi..
Her soruyu dinledi, hatta sert eleştiriye bile maruz kaldı.. Ama, cevapları tatmin ediciydi.. Sabırlıydı da..
Bir şeye kafam takıldı.. İskenderun’da kurulacak olan çöp fabrikasının Türkiye genelinde emsali yok.. Türkiye’de, özellikle de büyük şehirlerde katı atık kullanımı ve depolama sahaları bakımından sınıfta kaldık.. Barkovizyon eşliğinde izlediğim manzaralar rezalet.. Örneğin Antalya.. Metrelerce derinlikte depolama sahası var.. Ama, turizm kentinin kapasitesi, depolama sahası ve tesis bakımından zayıf kalıyor..
Çağdışı her manzaraya açık bir şehir..
Öğrendim ki.. Ankara’nın da, İstanbul’un da, Antalya’dan geri kalan bir yanı yok..
Ya İzmir’in Menemen Belediyesi’ne ne demeliyiz.?
Katı Atık Tesisi için harcanan 35 milyon dolar yetmezmiş gibi, müteahid buhar olmuş, iyi mi!
Şunu anlıyorum ki.. Katı Atık tesisi konusunda Türkiye henüz çağ atlayabilmiş değil..
Konuşlanacak tesisin, teknolojisine baktğımızda.. Ve, Ali Rıza Serter’i dinlediğimizde, bu tesisin her koşulda kurulması gerektiği fikrine kapılıyorsunuz..
Dahası, İskenderun bir ilki gerçekleştirecek, büyükşehir belediyelerine örnek olacak..
Tabii, herşey yolunda giderse..
Ama şunu iyi biliyorum ki.. Yer konusunda yapılacak birşey yok artık..
AK Parti belediye meclis üyeleri ve ilçe başkanı Musa Kurşun’un hassasiyetini biliyorum.. Ama yasaların da, çöp fabrikasının kurulacağı alana avantajlar sağladığı da düşünülmeye değer.. Yani, çöp fabrikasını başka bir şehire kaydırma şansınız yok. Olsa bile, 17 yıldır çöp atılan mıntıkada tek bir katı atığa bile dokunamıyorsunuz.
Daha acı olansa, yerleşim alanı oluşturamıyorsunuz.
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali..
Olayın pozitif yanları da var.. Herşey sanıldığı kadar kötü değil, çünkü..
Mesela.. Çöp fabrikası ile birlikte 1000 kişilik bir istihdam alanı oluşuyor.
İstihdamın rotası İskenderun’u gösteriyor..
Temiz bir koku, temiz bir çevre, temiz bir katı atık programı İskenderun’u bekliyor..
Birşeyi daha öğrendim..
Tapu için pürüzler kalkmış.. Tam 19 ilgili makamdan imzalar alınmış.. Ve son olarak son bir imza da Çevre ve Orman Bakanlığı’nın onayına sunulmuş..
Gerekli izin verildi/verilecek.. Çünkü yasa kesin hüküm içeriyor..
Depolama sahası olsaydı.. Bırakın imzayı, galvanizden bir gölgelik bile yapılamayacaktı..
Ama ÇED’in uygunluğu.. Yasalara bağlılığı içeren bir katı atık tesisin kurulacak olması, tapu ve tahsis için meseleyi ortadan kaldırıyor..
Bir şey daha var ki, belediyelere getireceği külfet. Bunun tartışması yapıldı, ancak, vatandaşa da yıllık bir maliyet getirdiği de ortada..
Toplantını, benim hoşuma giden yanı şu oldu.
Herşey yerli yerinde işliyor..
Artık, İskenderun’un menfaatleri adına herşey, bir tartışma konusuna dönüşüyor..
Demokratik anlamda yanlışları adalet terazisinde tartıyoruz..
Bilgi kirliliğini ortadan kaldırıyoruz..
Üstelik geçmiş yönetimler, bugüne kadar İskenderun’un altını üstüne getirirken kimseye kulak vermedi.
Şimdi ise, halkın ne dediğini merak eden bir yönetim var..
Dahası eleştiren bir basın var..
Eleştirel seslerin, kurumlarının üzerine baskı yapılarak susturulduğu bir ülkede, İskenderun Belediyesi’nde, tüm siyasi partilerin ve basının rahatça “hizmet açılım”lardan söz etmesi ne hoş değil mi?
VALİ HOROZOĞLU’NDAN SELAM VAR!
Kütahya Vali Yardımcılığı’na atanan İskenderun eski Kaymakamı Cengiz Horozoğlu, yeni görevinde aktif çalışmalarda bulunuyor. İskenderun’daki başarılı çizgisini Kütahya’da da sürdüren Horozoğlu ile telefonla görüştüm..
Sesinde müthiş bir heyecan var..
Halen dinamik ve çalışma azmi içerisinde..
Tarihi kent Kütahya’yı beğenmiş.. Ancak, sevgi dolu kalbi halen İskenderun’da..
Hatırladıkça, sesi titriyor..
Daha, ağzından çıkan ilk kelimeler, “İskenderunlular’a en içten sevgi ve saygılarımı yolluyorum.. Dostlarım, sevgili İskenderun halkım, nasıllar?” oldu..
Halen sıcakkanlı ve sevecen..
Şimdiden, İskenderun’un o kavurucu sıcaklarını bile özlüyor..
Aslında, aynı duygular ışığında benzer gönül birliğini İskenderunlular da sergiliyor..
O’nu halen sevgiyle ve saygıyla anımsıyorlar.. Çünkü kalıcı izler bıraktı..
Çünkü, hizmet tüzüğünde şunlar yazılıydı:
– Atatürk devrimleri ile elde edilmiş hakların korunması, genişletilmesi ve yaygınlaştırılması, çağdaş eğitimle çağdaş insan ve topluma ulaşılması, evrensel insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin korunması ve geliştirilmesi ve kadınların eğitimli ve meslek sahibi olmasının desteklenmesi..
***
Bana sorarsanız, böylesine ‘etkin’ kırmızı çizgiler unutulmaz..
Görev tarifimizde bunlar da olmalı, kalıcı bir hizmet anlayışı da..
Şimdi mesleğimizin ortamına bakıyorum.
Kimseler alınmasın ama, geçmişten bazı izlerin devamı hususunda gayret ve sorumluluk bekliyorum..
Çünkü, İskenderun hareketli bir şehir.. Hareketsiz kalmak sadece, görev alanlarımızı yavaşlatır.. Ve biz bunu istemiyoruz..!
BAŞKA SÖZ GEREKMEZ!
Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, İstanbul”daki sel felaketi için, “Tüm belediye başkanları, Türkiye’de ki çarpık kentleşmeden sorumludurlar. Bunun cezasını çekmelidirler. Hak ettikleri ceza idam olmalıdır” dedi.
Bu sözüyle aslında, belediye başkanlarının asılmasını istemediği açık. Mecazi anlamda kullanıyor. Ama can kayıplarına baktığımızda, haksız olduğunu da söyleyemem.. Şimdi durduk yerde demokrasi aşkına tutulmuş olan belediye başkanlarını görünce, güleyim mi, ağlayam mı, şaşırdım doğrusu..