ANTAKYA’YA BİR ŞANS DAHA..

Hürriyet Çukurova ekinde güzel bir haber okudum. Haber, manşete taşınmış:
“- Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan geliştirme, araştırma raporuna göre, İskenderun Körfezi ve çevresi endüstri merkezi oldu.”
İskenderun’un yıldızı epeydir parlıyor. Ama ne yazık ki, Toroslar’dan öte duyuramıyorduk.
Şüphesiz haberle birlikte, ticaret, sanayi ve turizm potansiyeli bakımından özel bir öneme sahip oduğumuzu duyurmak güzel.. Ama sanayi patlaması yavaştan Antakya’ya kayıyor. Bunu ben değil, rapordaki rakamlar doğruluyor.
Şöyle ki, 418 sanayi tesisinin 179’u merkez ilçe Antakya’da, 93’ü İskenderun’da, diğer kalan tesisler ise çevre ilçe ve beldelerde konuşlanmış durumda. Ama istihdam ve ihracat rakamlarına baktığımızda, İskenderun’un daha çok kazanç elde ettiğini söylemek durumundayım..
Ama bu durum, ileride nüfus yoğunluğu gibi Antakya’yı iddialı bir duruma taşır mı, bilemem.. Bildiğim şu ki, bakanlık adına Adnan Selçuk Erginöz tarafından girişimcilere yönelik hazırlanan raporda, Antakya’nın sanayi tesisi yönünden patlama yaşadığının kayıtlara geçmesi oldu.
Hatırlarsınız, ‘İskenderun’u il yapabilirsiniz’ şeklinde görüş belirten Antakya lobisi çıkıp şunu demişti:
“- Lütfen Antakya’yı da teşvikli iller kapsamına alın!”
Şimdi yine başa dönelim..
Antakya’da sanayi tesisi sayısı 179..
İskenderun’da bu sayı 93..
Parayı kazanan İskenderun..
En fazla payı alan Antakya..
Teşvik isteyen kim?
Yine Antakya..
Sinirlendi mi, sinirleniyor insan!
***
Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil,
o güce karşı koydukları için yükselirler
Haftasonu, işadamı Ayhan Tosyalı ile bir süre sohbet ettim.
Biraz genelleme yaptık. İskenderun’u konuştuk, biraz da Türkiye’deki genel fotoğrafı değerlendirdik. Ama bunu yaparken de, Türkiye’yi etki altına alan ithal açılımını da birlikte hatıradık..
Anlamlı ve yerinde sözler kullandı sayın Tosyalı..
Örneğin, ‘ithal’ sözcüğüne parantez açarken, Amerika’daki ekonomik durgunluğa işaret etti. Bununla paralel olarak İran’ın doğalgazda kendi iç piyasasına zar-zor koşullarda yetişebilmesinin Türkiye’ye yaşattığı külfete vurgu yaptı.
Her ne kadar Türkiye’deki değişken tablo üzerine belli anlamlar yüklemeye çalışsak da, Ayhan Tosyalı, iş hacminde ortaya çıkan engellerin, kararlılığı daha da artırması gerektiğine dikkat çekti.
Aslında beni bu tabloyu yazmaya teşvik eden şu oldu:
Ayhan Tosyalı gibi, İskenderun’a hizmet etmeyi sevdaya dönüştürmüş toplumun her ferdinin omuzlarına yüklenen sorumluluk bilincinin ölçüsüne duyduğum saygı..
Bizler de, bu sorumluluk anlayışından faydalanmaya ve bir şekilde etken olmaya çalışıyoruz. Bazen haber başlıklarında sağlam bir duruş sergileriz. Tıpkı sayın Tosyalı’nın şu sözlerinde edindiğim pay gibi:
“- Üstelemek başarının temel unsurudur. Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur. O bakımdan yaşantımızda hangi evrelerle karşılaşsak da, önemli olan sabırlı olmak ve fedakarca davranmaktır.”
Haftasonu bu sözler üzerinde yoğunlaştım..
İskenderun’a hizmet noktasında paylaşılan bu tür anektodları önemsiyorum.
Bu biraz kendimize özgü bir özeleştirinin yansımasıdır.
Birşeylerin değişmesini çok istiyorsak, düşünürken de, diğer yandan o işi başarıyla sonuçlandırmayı bilmeliyiz.
Şüphesiz, kent adına geldiğimiz nokta da bunun basit bir örneği..
Misal,
Olaylara bir vatandaş gözüyle ne kadar vakıfız?
İlgili ve meraklı mıyız?
Tespitlerin, vücud bulmasında ne kadar etkiliyiz?
Tercih hakkımızı kullanırken, hangi değerler üzerinde yoğunlaşıyoruz?
Doğru ve yanlışların ayırımlarında yeterince dürüst müyüz?
Bu tür tespitler, her zaman için aklımda sonbahar izleri taşır..
Mattır..
Soğuktur..
Füluğdur..
Ama ilaç kadar gereklidir..
Sosyal yaşantımızdaki fotoğraf karalerine yansıyan tonlar bekli de aldatıcı olabiliyor ama, hiçbir zaman için kent yararına umut veren bir ilk bahar havasındaki hizmet ölçüsünün tonlarıyla kıyaslanamaz..
Biz İskenderunlular olarak da bunu böyle düşünmeliyiz..
İskenderun için ya elimizi taşın altına koyacağız ya da koymayacağız..
Engeller de çıkabilir..
Yolumuza taş koyanlar da..
Ama unutmayalım ki, herşeye rağmen İskenderun büyüyor ve güçleniyor..
Önemli olan da bu kalkınmada bir mucur parçası olmak veya kum tanesine razı olabilmek..
Madem, yazıya Amarika’daki ekonomik durgunluktan söz ederek başladım, o halde süper gücü yönetenler arasında önemli bir kariyere sahip W. Churchill’in şu sözlerini siz sevgili okuyucularımın yorumuna ve takdirine bırakıyorum:
“Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler.”
HOŞUMA GİTTİ..
Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!
Elie Wisel

Hürriyet Çukurova ekinde güzel bir haber okudum. Haber, manşete taşınmış:“- Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan geliştirme, araştırma raporuna göre, İskenderun Körfezi ve çevresi endüstri merkezi oldu.”İskenderun’un yıldızı epeydir parlıyor. Ama ne yazık ki, Toroslar’dan öte duyuramıyorduk.Şüphesiz haberle birlikte, ticaret, sanayi ve turizm potansiyeli bakımından özel bir öneme sahip oduğumuzu duyurmak güzel.. Ama sanayi patlaması yavaştan Antakya’ya kayıyor. Bunu ben değil, rapordaki rakamlar doğruluyor. Şöyle ki, 418 sanayi tesisinin 179’u merkez ilçe Antakya’da, 93’ü İskenderun’da, diğer kalan tesisler ise çevre ilçe ve beldelerde konuşlanmış durumda. Ama istihdam ve ihracat rakamlarına baktığımızda, İskenderun’un daha çok kazanç elde ettiğini söylemek durumundayım..Ama bu durum, ileride nüfus yoğunluğu gibi Antakya’yı iddialı bir duruma taşır mı, bilemem.. Bildiğim şu ki, bakanlık adına Adnan Selçuk Erginöz tarafından girişimcilere yönelik hazırlanan raporda, Antakya’nın sanayi tesisi yönünden patlama yaşadığının kayıtlara geçmesi oldu. Hatırlarsınız, ‘İskenderun’u il yapabilirsiniz’ şeklinde görüş belirten Antakya lobisi çıkıp şunu demişti:“- Lütfen Antakya’yı da teşvikli iller kapsamına alın!”Şimdi yine başa dönelim..Antakya’da sanayi tesisi sayısı 179..İskenderun’da bu sayı 93..Parayı kazanan İskenderun.. En fazla payı alan Antakya..Teşvik isteyen kim?Yine Antakya..Sinirlendi mi, sinirleniyor insan!***

Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler

Haftasonu, işadamı Ayhan Tosyalı ile bir süre sohbet ettim.Biraz genelleme yaptık. İskenderun’u konuştuk, biraz da Türkiye’deki genel fotoğrafı değerlendirdik. Ama bunu yaparken de, Türkiye’yi etki altına alan ithal açılımını da birlikte hatıradık..Anlamlı ve yerinde sözler kullandı sayın Tosyalı..Örneğin, ‘ithal’ sözcüğüne parantez açarken, Amerika’daki ekonomik durgunluğa işaret etti. Bununla paralel olarak İran’ın doğalgazda kendi iç piyasasına zar-zor koşullarda yetişebilmesinin Türkiye’ye yaşattığı külfete vurgu yaptı.Her ne kadar Türkiye’deki değişken tablo üzerine belli anlamlar yüklemeye çalışsak da, Ayhan Tosyalı, iş hacminde ortaya çıkan engellerin, kararlılığı daha da artırması gerektiğine dikkat çekti.Aslında beni bu tabloyu yazmaya teşvik eden şu oldu:Ayhan Tosyalı gibi, İskenderun’a hizmet etmeyi sevdaya dönüştürmüş toplumun her ferdinin omuzlarına yüklenen sorumluluk bilincinin ölçüsüne duyduğum saygı..Bizler de, bu sorumluluk anlayışından faydalanmaya ve bir şekilde etken olmaya çalışıyoruz. Bazen haber başlıklarında sağlam bir duruş sergileriz. Tıpkı sayın Tosyalı’nın şu sözlerinde edindiğim pay gibi:“- Üstelemek başarının temel unsurudur. Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur. O bakımdan yaşantımızda hangi evrelerle karşılaşsak da, önemli olan sabırlı olmak ve fedakarca davranmaktır.”Haftasonu bu sözler üzerinde yoğunlaştım..İskenderun’a hizmet noktasında paylaşılan bu tür anektodları önemsiyorum. Bu biraz kendimize özgü bir özeleştirinin yansımasıdır.Birşeylerin değişmesini çok istiyorsak, düşünürken de, diğer yandan o işi başarıyla sonuçlandırmayı bilmeliyiz. Şüphesiz, kent adına geldiğimiz nokta da bunun basit bir örneği..Misal,Olaylara bir vatandaş gözüyle ne kadar vakıfız?İlgili ve meraklı mıyız?Tespitlerin, vücud bulmasında ne kadar etkiliyiz?Tercih hakkımızı kullanırken, hangi değerler üzerinde yoğunlaşıyoruz?Doğru ve yanlışların ayırımlarında yeterince dürüst müyüz?Bu tür tespitler, her zaman için aklımda sonbahar izleri taşır..Mattır..Soğuktur..Füluğdur..Ama ilaç kadar gereklidir..Sosyal yaşantımızdaki fotoğraf karalerine yansıyan tonlar bekli de aldatıcı olabiliyor ama, hiçbir zaman için kent yararına umut veren bir ilk bahar havasındaki hizmet ölçüsünün tonlarıyla kıyaslanamaz..Biz İskenderunlular olarak da bunu böyle düşünmeliyiz..İskenderun için ya elimizi taşın altına koyacağız ya da koymayacağız..Engeller de çıkabilir..Yolumuza taş koyanlar da..Ama unutmayalım ki, herşeye rağmen İskenderun büyüyor ve güçleniyor..Önemli olan da bu kalkınmada bir mucur parçası olmak veya kum tanesine razı olabilmek..Madem, yazıya Amarika’daki ekonomik durgunluktan söz ederek başladım, o halde süper gücü yönetenler arasında önemli bir kariyere sahip W. Churchill’in şu sözlerini siz sevgili okuyucularımın yorumuna ve takdirine bırakıyorum:“Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler.”

HOŞUMA GİTTİ..Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı!Elie Wisel

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.