Dün, şehir su şebekesinin yenilenmesine yönelik kaynak temini arayışları için İskenderun Belediye Meclisi’nde hareketli dakikalar yaşandı.
Katılım oldukça fazlaydı.
Yanlış görmediysem, daha önce taşınmazların satışına ilişkin görüş bildiren 7 ilçe başkanının 4’ünü oturumda hazır bulundu.
AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun..
CHP İlçe Başkanı Nihat Karpuz..
MHP İlçe Başkanı Bülent Kimyon..
DSP İlçe Başkanı Ali Bıkmaz yan yana oturdular.
Gazetecilerin de büyük ilgi gösterdiği toplantı, CHP grubunun ‘belediyeye ait taşınmazların satışına dair belediye meclis (08.10.2007 tarih ve 75 sayılı) kararının kaldırılması’ yönünde verdiği önerge üzerine kitlendi.
Olaya bir bütün olarak baktığımızda, aslında olgun ve doyurucu bir oturum bekliyordum.
Biraz..
Herkes konuşsun tarzında bir yaklaşım.
Biraz da..
Kim doğru, kim yanlış söylüyor ifadelerinden öte, geleceğimiz açısından büyük önem taşıyan ‘su şebekesinin yenilenmesi, vb.’ konularının değerlendirilmesi ışığında alınacak tedbirler üzerine yoğunlaşılsın istedim.
Ama tam tersine, iki ayrıntı üzerine duruldu..
CHP’li Fuat Esmer’in, “Kent rantının dağıtılmasında adil davranılmadığı yaygın olarak düşünülmektedir” sözü, bu ayrıntılardan biri..
İkinci çarpıcı başlık ise cevap niteliğindeki Mete Aslan’ın, “Bugüne dek her ihaleyi basına açık ve şeffaf yaptık. Hepsinden haberiniz vardı, gelseydiniz. Lafla hizmet olmaz” demesi oldu.
Görüyorum ki, ‘kent rantı’ üzerindeki tartışma hep taze, hep kalıcı..
Tartışma nedense hep ‘ihaleler’ üzerinde yapılıyor.
Satarız-sattırmayız!!!
Meselenin özü bu..
Hep söylüyorum. Ortada yolsuzluk varsa mahkemeye gidilir. Yoksa eğer, oturup memleketin çıkarları konuşulur.
Maalesef bu tarz bir düşünce anlayışını benimsemekte zorlanıyoruz..
Görüntü ortada..
Oturuma katılan meclis üyeleri dışında hiç kimse konuşmadı..
Oysa ben, ‘uzlaşı’ kültürü üzerinde bir ‘hoşgörü’ tablosu oluşabilme ihtimali üzerinde durdum..
Aynı mimikler, benzer el-kol hareketleri ve yüzüne yapıştırılmış bir maske gibi duran sahte tebessümler umurumda bile değildi..
İskenderunlu dün olduğu gibi, yarın da hizmet bekliyor.
Hayat devam etmeli..
Kent kalkınmalı..
Sıkıntılardan arınmalıyız..
Dün ne oldu o mecliste?
CHP’nin sunduğu önerge, 15:15+1 belediye başkanının oy hakkıyla ‘red’ edildi.
Üç aşağı-beş yukarı böyle bir sonucu bekliyorduk.
Hizmette devamlılık esas olduğuna göre, bazı kararları bu doğrultuda ele almak daha doğru olmaz mı?
Hep sorduk.. Halk nezdinde “hizmet üretemeyen bir meclise” indirgenmiş olmak, siyasi açıdan neyi ifade eder?
Meclis oturumlarında, ‘parti rozeti’ni bir kenara bırakıp, ‘halk’ diliyle konuşmak bu kadar mı zor?
Keşke her meclis oturumu, ‘zafer benim, hezimet senin’ parolasından arındırılsaydı..
Meclis üyeleri inatçıysa, bu toplum da en az onlar kadar inatçı.
Tabi bir de kendimize bakalım..
Şimdi bazı siyasetçiler ve gazeteciler, bu hesap için de mutlaka bir fatura çıkaracaklardır.
Bu faturayı kime göndereceklerini biliyorum..
Ahmet Kaya..
Birçok meclis üyesi, oturum bitiminde bu isim üzerinde yoğunlaştı..
Neden katılmadı, diye soruyolar..
Oysa bir isim üzerine durmak, zafer veya tükenmişlik üzerine yapılan siyasetin varlığını doğrular.
Görüyorsunuz işte.. Aklımız, fikrimiz suçlu peşinde koşmak..
Gelecek adına ortaya koyabileceğimiz tek bir yaklaşım bile yok..
Yarın sularımız akmadığında ya da mikrop üretmeye başladığında, bunun sorumluluğunu kim üzerine alacak?
Hep karşı durmakla olmuyor.. Biraz da ‘düşünce’ üretelim beyler!
İskenderun ve geleceği için, bu vebali omuzlarında taşımalı insan..
Çaresi budur..
Bunu hep yazdım, yarın da yazacağım..
Yaşadığımız ne kadar olumsuzluk varsa hepsi bu anlayışın türevi olmamalı..