Birbirimize düşmek mi?Birbirimizi düşünmek mi?Bir gazete reklamı var.. Nisan kampanyası çerçevesinde “Birbirimize düşmek mi? Birbirimizi düşünmek mi?” sloganlı yeni bir reklam filmi oynatıyor.Film, başı açık-başı örtülü, işçi-patron, rakip takımların taraftarları gibi aslında toplumun renkleri olan farklılıkların huzur içinde yaşamak için birbirlerini de düşünmeleri gerektiği fikrinden yola çıkıyor.Ne olursa olsun, toplumdaki kutuplaşmayı ve zıtlaşmayı nötralize edecek bu tür bir çalışmadan hoşnut kaldığımı belirtmeliyim.Zaten sloganda verilmek istenen mesaj, toplum genelindeki çok sesliliğe değil, yalan ve dolandan yana taraf olan bir kısım odaklara vurgu yapıyor..İyimser bir hava..İyi niyet duygusu..Duygular arası elektrik..Konuşma frekanslarının uyuşması..Ve en önemlisi uzlaşma..İşte tüm bu kavramlar “Düşünmek’ olgusunun hayat damarlarıdır..“Düşürmek’ pozisyonunu tetikleyen kötü huylu hücreler ise, talihsiz ‘kışkırtmalar’dır..Tıpkı, son bir kaç gündür İskenderun üzerinde oluşturulan kutuplaşmalar gibi..Şimdiki yazacağım olay, ortalardan bir yerden gelen farklı bir sesin hakkaniyet duygusu aramasıyla ilgilidir..Sözünü ettiğim kişi de, daha birkaç gün önce kendini bilmez kişiler tarafından darp edilen Ercüment Kimyon’un ta kendisidir.Elbetteki üzüldük..Elbetteki saldırıyı kınıyoruz..Ama kınarken de, bu saldırıyı fırsat bilerek, belli hedefler peşinde koşan ve provake girişimlerinden etkileşim yaratmak isteyenleri de teşhir etmeliyiz..Örneğin, Türkiye’nin özgürlükçü, demokratik sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar, kişilere yönelik bir darp olayını “14 yıllık” bir zaman dilimine yayacak kadar küçülmemiştir..Bu tür söylemlerde kent yönetiminin apaçık ‘hedef’ gösterildiği ortadadır.Amaç, birbirimize düşmemiz midir? Evet..Şimdi bir insan düşünün.. İskenderun’da yüzünü sadece bir yöne çevirmiş, siyasi bir düşünce anlayışıyla popülarist bir yaklaşım sergiliyor.Ama kimseler çıkıp da, o yönde ilerleyen bir şahsın kimleri hedef aldığını konuşmuyor?Bu memlekette onlarca müteahhit var.. İnsanların başını sokacağı bir konutu yaşama katarken hepsi suçlu mu ilan edilmeli?Dürüstlerin hakkını kim gözetecek?!Ya da şöyle tartışalım..Hedefte sadece İskenderun var.. Çevre belde sınırları içerisinde aynı koşullarda cereyan eden olaylarda sessiz kalanlar, bu kez danışmanlık rolleriyle aktör kesiliyor..İyi mi?Bunu da geçtim..Önceki gün İskenderun Belediyesi’nde meclis toplantısı vardı..Mete Aslan saldırıyı kınıyor.. Ama bu durum felaket tellalcılarının işine gelmiyor..Bir gün önce de kınamıştı.. Aynı kişiler yine oralı bile olmuyor..Dedim ya.. Bu söylemleri konuşmak, duyurmak veya dillendirmek istemeyen kesimler var..Dönüyorum yine meclisteki toplantıya..Denizciler’deki danışmanlık olayını hatırlatıyor Belediye Başkanı Mete Aslan..Ve diğer beldelerden de örnekler sıralıyor..CHP Grubu adına söz alıyor Av. Fuat Esmer.. Asıl trajedi burada kopuyor..Mete Aslan’ın olayla ilgili tespitlerine verdiği cevap ne oldu biliyor musunuz?“Kötü emsal olmaz!”Meali şu demek.. Denizciler ve benzeri yerlerde yaşanan hoş ve doğru olmayan gelişmeleri kabul ediyor.. Ve o yapılanları kötü buluyor.. Peki kötü olan şeyi, objektif ve tarafsız yönüyle dile getiriyor mu? Hayır!Oralarda yapılanlar iyi de, güzel de..Sadece İskenderun’da yapılanlar mı kötü, çirkin?!Yanlış burada işte..Asıl film burada kopuyor..Soruyorum şimdi.. SHP’deki toplantıya siyasi partilerle birlikte, onlarca sivil toplum kuruluşu katıldı.. Neden bir tanesi bile yukarıda yazmış olduğum herhangi bir paragrafı hatırlatma gereği duymadı? Eğer herkes, CHP belediye meclis grubu gibi yaşanmış gerçekleri su istimal edecekse vay halimize..Son birkaç gün içinde gördüğüm fotoğrafa bakarken, bu resim çerçevesini bir ‘bütün’ olarak görebilmem mümkün olmadı.. Ama görüyorum ki, herkes bir bütün olmak yerine, parçalanmış bir bedeni tercih ediyor..Ben onlar gibi tansiyon yükseltmek veya hedef gösterme meraklısı değilim.. Ama lütfen herkes şu soruya cevap arasın:“İskenderun ve başındaki ismi hedef alan konuşmalar aslında birbirimize düşmek mi, birbirimizi düşünmek midir?!”HAKLIYMIŞ!AK Parti İskenderun İlçe Başkanı Musa Kurşun’un dünkü basın toplantısındaki bültenini masamda buldum.. Okudukça, üç gün önceye gittim ve Belediye Başkanı Mete Aslan’ın sözlerini anımsadım.. Ne demişti Mete Aslan:* Halkı kandırmayı bırakın..* Ben yapıyorum hükümetler sahipleniyor..* TOKİ aldatmacadır..* Suyu ben getiriyorum, onlar değil..* Tepe mahallelelerine hizmet getiriyorum, onlar sahiplenemez..* Fakültelerin gelmesinde İskenderun Belediyesi’nin katkısı büyük. Protokole attığım imza da bunun ispatıdır..Vs.. Vs.. Vs..Dün AK Parti’nin basın açıklamasını incelediğimde kampüs dışındaki diğer hiçbir söyleme sahiplenmedi Musa Kurşun..Bu da demek oluyor ki, herşey yolunda!Mete Aslan söylemlerinde haklı..Bir de açıklamada ‘sayın milletvekilimizin katkısı’ diye bir cümle var ki, kimi kastettiğini anlayamadım..Orhan Karasayar mı, Mehmet Soydan mı?KAYMAKAM HOROZOĞLU’NDAN YANIT GELDİ‘Uluçınar Sağlık Ocağı’nda neler oluyor?’ başlığıyla kaleme aldığım yazımla ilgili İskenderun Kaymakamı Cengiz Horozoğlu’ndan yanıt geldi. Sayın Horozoğlu konuya hakim..Geçici atamaları yaparken, olayın objektif ve doğru açılardan çözüm bulması için gerekli hassasiyeti fazlasıyla gösteriyor..Bu çerçeveden hareketle, hadisenin ve şikayetlerin ‘doğru ve gerçek’ adımlar ışığında değerlendirilmesi açısından valilikten “muhakkik’ talep ediyor..Tüm bu değerlendirmeler kapsamında Sayın Horozoğlu son noktayı koyuyor:“- Doktor Bülent K. görevine devam ediyor. Muhakkik bu konuda gerekli ön araştırmayı yapıyor. Yakın bir zaman içinde bu araştırma sonuçlanır.. O zaman gereken neyse, yapılacaktır..”Doğrusu da, bu sonucu beklemek olacak..
BİRBİRİMİZE DÜŞMEK Mİ?
Birbirimize düşmek mi?
Birbirimizi düşünmek mi?
Bir gazete reklamı var.. Nisan kampanyası çerçevesinde “Birbirimize düşmek mi? Birbirimizi düşünmek mi?” sloganlı yeni bir reklam filmi oynatıyor.
Film, başı açık-başı örtülü, işçi-patron, rakip takımların taraftarları gibi aslında toplumun renkleri olan farklılıkların huzur içinde yaşamak için birbirlerini de düşünmeleri gerektiği fikrinden yola çıkıyor.
Ne olursa olsun, toplumdaki kutuplaşmayı ve zıtlaşmayı nötralize edecek bu tür bir çalışmadan hoşnut kaldığımı belirtmeliyim.
Zaten sloganda verilmek istenen mesaj, toplum genelindeki çok sesliliğe değil, yalan ve dolandan yana taraf olan bir kısım odaklara vurgu yapıyor..
İyimser bir hava..
İyi niyet duygusu..
Duygular arası elektrik..
Konuşma frekanslarının uyuşması..
Ve en önemlisi uzlaşma..
İşte tüm bu kavramlar “Düşünmek’ olgusunun hayat damarlarıdır..
“Düşürmek’ pozisyonunu tetikleyen kötü huylu hücreler ise, talihsiz ‘kışkırtmalar’dır..
Tıpkı, son bir kaç gündür İskenderun üzerinde oluşturulan kutuplaşmalar gibi..
Şimdiki yazacağım olay, ortalardan bir yerden gelen farklı bir sesin hakkaniyet duygusu aramasıyla ilgilidir..
Sözünü ettiğim kişi de, daha birkaç gün önce kendini bilmez kişiler tarafından darp edilen Ercüment Kimyon’un ta kendisidir.
Elbetteki üzüldük..
Elbetteki saldırıyı kınıyoruz..
Ama kınarken de, bu saldırıyı fırsat bilerek, belli hedefler peşinde koşan ve provake girişimlerinden etkileşim yaratmak isteyenleri de teşhir etmeliyiz..
Örneğin, Türkiye’nin özgürlükçü, demokratik sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen dünyanın hiçbir ülkesinde insanlar, kişilere yönelik bir darp olayını “14 yıllık” bir zaman dilimine yayacak kadar küçülmemiştir..
Bu tür söylemlerde kent yönetiminin apaçık ‘hedef’ gösterildiği ortadadır.
Amaç, birbirimize düşmemiz midir? Evet..
Şimdi bir insan düşünün.. İskenderun’da yüzünü sadece bir yöne çevirmiş, siyasi bir düşünce anlayışıyla popülarist bir yaklaşım sergiliyor.
Ama kimseler çıkıp da, o yönde ilerleyen bir şahsın kimleri hedef aldığını konuşmuyor?
Bu memlekette onlarca müteahhit var..
İnsanların başını sokacağı bir konutu yaşama katarken hepsi suçlu mu ilan edilmeli?
Dürüstlerin hakkını kim gözetecek?!
Ya da şöyle tartışalım..
Hedefte sadece İskenderun var.. Çevre belde sınırları içerisinde aynı koşullarda cereyan eden olaylarda sessiz kalanlar, bu kez danışmanlık rolleriyle aktör kesiliyor..
İyi mi?
Bunu da geçtim..
Önceki gün İskenderun Belediyesi’nde meclis toplantısı vardı..
Mete Aslan saldırıyı kınıyor.. Ama bu durum felaket tellalcılarının işine gelmiyor..
Bir gün önce de kınamıştı.. Aynı kişiler yine oralı bile olmuyor..
Dedim ya.. Bu söylemleri konuşmak, duyurmak veya dillendirmek istemeyen kesimler var..
Dönüyorum yine meclisteki toplantıya..
Denizciler’deki danışmanlık olayını hatırlatıyor Belediye Başkanı Mete Aslan..
Ve diğer beldelerden de örnekler sıralıyor..
CHP Grubu adına söz alıyor Av. Fuat Esmer.. Asıl trajedi burada kopuyor..
Mete Aslan’ın olayla ilgili tespitlerine verdiği cevap ne oldu biliyor musunuz?
“Kötü emsal olmaz!”
Meali şu demek.. Denizciler ve benzeri yerlerde yaşanan hoş ve doğru olmayan gelişmeleri kabul ediyor..
Ve o yapılanları kötü buluyor..
Peki kötü olan şeyi, objektif ve tarafsız yönüyle dile getiriyor mu? Hayır!
Oralarda yapılanlar iyi de, güzel de..
Sadece İskenderun’da yapılanlar mı kötü, çirkin?!
Yanlış burada işte..
Asıl film burada kopuyor..
Soruyorum şimdi.. SHP’deki toplantıya siyasi partilerle birlikte, onlarca sivil toplum kuruluşu katıldı.. Neden bir tanesi bile yukarıda yazmış olduğum herhangi bir paragrafı hatırlatma gereği duymadı?
Eğer herkes, CHP belediye meclis grubu gibi yaşanmış gerçekleri su istimal edecekse vay halimize..
Son birkaç gün içinde gördüğüm fotoğrafa bakarken, bu resim çerçevesini bir ‘bütün’ olarak görebilmem mümkün olmadı.. Ama görüyorum ki, herkes bir bütün olmak yerine, parçalanmış bir bedeni tercih ediyor..
Ben onlar gibi tansiyon yükseltmek veya hedef gösterme meraklısı değilim.. Ama lütfen herkes şu soruya cevap arasın:
“İskenderun ve başındaki ismi hedef alan konuşmalar aslında birbirimize düşmek mi, birbirimizi düşünmek midir?!”
HAKLIYMIŞ!
AK Parti İskenderun İlçe Başkanı Musa Kurşun’un dünkü basın toplantısındaki bültenini masamda buldum.. Okudukça, üç gün önceye gittim ve Belediye Başkanı Mete Aslan’ın sözlerini anımsadım..
Ne demişti Mete Aslan:
* Halkı kandırmayı bırakın..
* Ben yapıyorum hükümetler sahipleniyor..
* TOKİ aldatmacadır..
* Suyu ben getiriyorum, onlar değil..
* Tepe mahallelelerine hizmet getiriyorum, onlar sahiplenemez..
* Fakültelerin gelmesinde İskenderun Belediyesi’nin katkısı büyük. Protokole attığım imza da bunun ispatıdır..
Vs.. Vs.. Vs..
Dün AK Parti’nin basın açıklamasını incelediğimde kampüs dışındaki diğer hiçbir söyleme sahiplenmedi Musa Kurşun..
Bu da demek oluyor ki, herşey yolunda!
Mete Aslan söylemlerinde haklı..
Bir de açıklamada ‘sayın milletvekilimizin katkısı’ diye bir cümle var ki, kimi kastettiğini anlayamadım..
Orhan Karasayar mı, Mehmet Soydan mı?
KAYMAKAM HOROZOĞLU’NDAN YANIT GELDİ
‘Uluçınar Sağlık Ocağı’nda neler oluyor?’ başlığıyla kaleme aldığım yazımla ilgili İskenderun Kaymakamı Cengiz Horozoğlu’ndan yanıt geldi.
Sayın Horozoğlu konuya hakim..
Geçici atamaları yaparken, olayın objektif ve doğru açılardan çözüm bulması için gerekli hassasiyeti fazlasıyla gösteriyor..
Bu çerçeveden hareketle, hadisenin ve şikayetlerin ‘doğru ve gerçek’ adımlar ışığında değerlendirilmesi açısından valilikten “muhakkik’ talep ediyor..
Tüm bu değerlendirmeler kapsamında Sayın Horozoğlu son noktayı koyuyor:
“- Doktor Bülent K. görevine devam ediyor. Muhakkik bu konuda gerekli ön araştırmayı yapıyor. Yakın bir zaman içinde bu araştırma sonuçlanır.. O zaman gereken neyse, yapılacaktır..”
Doğrusu da, bu sonucu beklemek olacak..