BU KAVGA NİYE!?

Bundan aylar önceydi.. Bir duyuruyla bambaşka bir yapılaşmanın önü açılıyordu..
Ertesi gün gazetelerin çoğunda bir resim ve altında 6 sütuna benzer manşetler:
– Bu görüntüler tarih oluyor!
– Tepelerin kaderi değişiyor!
– Tepelere ‘Aslan’ yatırım gibi..
Yani bu konu genel..
Ama bu aralar şahsileştiriliyor.
Gerginlik yaratılıyor..
Tepelerin altyapısından söz ediyorum..
Çok olmadı, konuyla ilgili bir tören tertiplenmişti kanal boyunda..
Hatta boy boy afişlerin üzerinde yazan, “Tepelerin kaderi değişiyor” şeklindeki sloganın detayları da tepe mahalle sakinlerinin epeyce ilgisini uyandırmıştı.
O gün tepelerden, insanlar aktı tören yerine..
Törende tepelerin mevcut durumu, kanal kenarlarından taşan pis sular, su şebekesinin durumu, etrafa yayılan kirlilik apaçık teşhir ediliyordu..
Bununla da sınırlı kalınmadı..
Konunun ehemmiyeti ve boyutu, afişlere de yansıtılıyordu.
Dahası, ‘tepelere hizmetin’ gerekçelerini sayarken İskenderun Belediyesi, istenmeyen sokak görüntülerini tek tek fotoğraflayarak, halkın dikkatine sunuyordu..
Bu başlıbaşına bir özeleştirinin kabülüdür zaten.
Zira, İskenderun Belediyesi cesaretle olayın üzerine gidip, koca bir hayatın ‘değişimi’ için bütçe imkanlarını zorlamıştır.
Böylesine bir yatırım planı için İskenderun Belediyesi büyük bir fedakarlığın altına imza atmıştır..
Kaldı ki..
İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan, bu durumu ve o manzaraların kurtuluş formülünü deşifre ederken, diğer yandan kendisine yönelik yapılan eleştirilere, tavsiye yazılarına bir anlam yüklemişti..
Ne yazık ki, bu can alıcı konunun bu günlerde görmezden gelinmesine de bir anlam veremiyorum..
Aslına bakarsanız, zaman zaman eleştiri okları tarafsızlık zırhını yitiriyor..
Buna üzülüyorum..
Siyaset kazanı, maalesef altında yanan ateşin derecesini kaldıramaz oldu.
Daha düne kadar, tepelerin makus talihini değiştirecek bu projeye destek verenler, şimdilerde durduk yerde gergin politikalar üretmeye çalışıyor..
Oysa ki..
Herkesin bildiği ve özellikle İskenderun Belediyesi’nin yakın takibe aldığı bu manzaraların yakın bir gelecekte son bulacağını, aksi görüşte olanların ise, yanlış bir davranış biçimine sürüklendiğini ve bu durumun tepe halkının olumlu görüş ve telkinlerinde bir değişikliğe yol açmayacağını anlayabilmek mümkün olabilirdi..
Eğer haftalık gazetelere konu olan tepelerin altyapı ihale süreci ve akabinde gelişen bütün bu kanıtlar resmi belgelere dayandırılmasaydı, kaleme alınan her eleştiri sözünün geçerliliğine inanmayı vazife sayardım..
Ama bakıyorum ki, olayın kişisel bağlantıları var..
Haberleşmenin şahsi yargılarla ilişkilendirilmesi, biz gazetecelerin basın ahlak değerlerine uyuşmayan bir davranıştır.
Altyapı çalışmalarının başlandığı tepeler için, “birşeyler yapılmıyor” diye bir başlık çıkarmak, hoş bir yaklaşım değil.
Bağımsız gazetecilerin görevi, yerel yönetimlerin hizmet açılımlarını duyurmak, kamuoyuna hizmet akışını sağlamak, yerine getirilemeyen sözleri ya da yapılamayanları eleştirmektir.
O hakkı çiğnemek isteyen ‘huzursuzluğa’ ayak uydurmak değil.

Bundan aylar önceydi.. Bir duyuruyla bambaşka bir yapılaşmanın önü açılıyordu..Ertesi gün gazetelerin çoğunda bir resim ve altında 6 sütuna benzer manşetler:- Bu görüntüler tarih oluyor!- Tepelerin kaderi değişiyor!- Tepelere ‘Aslan’ yatırım gibi..Yani bu konu genel..Ama bu aralar şahsileştiriliyor.Gerginlik yaratılıyor..Tepelerin altyapısından söz ediyorum..Çok olmadı, konuyla ilgili bir tören tertiplenmişti kanal boyunda..Hatta boy boy afişlerin üzerinde yazan, “Tepelerin kaderi değişiyor” şeklindeki sloganın detayları da tepe mahalle sakinlerinin epeyce ilgisini uyandırmıştı.O gün tepelerden, insanlar aktı tören yerine..Törende tepelerin mevcut durumu, kanal kenarlarından taşan pis sular, su şebekesinin durumu, etrafa yayılan kirlilik apaçık teşhir ediliyordu..Bununla da sınırlı kalınmadı..Konunun ehemmiyeti ve boyutu, afişlere de yansıtılıyordu.Dahası, ‘tepelere hizmetin’ gerekçelerini sayarken İskenderun Belediyesi, istenmeyen sokak görüntülerini tek tek fotoğraflayarak, halkın dikkatine sunuyordu..Bu başlıbaşına bir özeleştirinin kabülüdür zaten.Zira, İskenderun Belediyesi cesaretle olayın üzerine gidip, koca bir hayatın ‘değişimi’ için bütçe imkanlarını zorlamıştır.Böylesine bir yatırım planı için İskenderun Belediyesi büyük bir fedakarlığın altına imza atmıştır..Kaldı ki.. İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan, bu durumu ve o manzaraların kurtuluş formülünü deşifre ederken, diğer yandan kendisine yönelik yapılan eleştirilere, tavsiye yazılarına bir anlam yüklemişti..Ne yazık ki, bu can alıcı konunun bu günlerde görmezden gelinmesine de bir anlam veremiyorum.. Aslına bakarsanız, zaman zaman eleştiri okları tarafsızlık zırhını yitiriyor..Buna üzülüyorum..Siyaset kazanı, maalesef altında yanan ateşin derecesini kaldıramaz oldu.Daha düne kadar, tepelerin makus talihini değiştirecek bu projeye destek verenler, şimdilerde durduk yerde gergin politikalar üretmeye çalışıyor..Oysa ki..Herkesin bildiği ve özellikle İskenderun Belediyesi’nin yakın takibe aldığı bu manzaraların yakın bir gelecekte son bulacağını, aksi görüşte olanların ise, yanlış bir davranış biçimine sürüklendiğini ve bu durumun tepe halkının olumlu görüş ve telkinlerinde bir değişikliğe yol açmayacağını anlayabilmek mümkün olabilirdi..Eğer haftalık gazetelere konu olan tepelerin altyapı ihale süreci ve akabinde gelişen bütün bu kanıtlar resmi belgelere dayandırılmasaydı, kaleme alınan her eleştiri sözünün geçerliliğine inanmayı vazife sayardım..Ama bakıyorum ki, olayın kişisel bağlantıları var..Haberleşmenin şahsi yargılarla ilişkilendirilmesi, biz gazetecelerin basın ahlak değerlerine uyuşmayan bir davranıştır.Altyapı çalışmalarının başlandığı tepeler için, “birşeyler yapılmıyor” diye bir başlık çıkarmak, hoş bir yaklaşım değil.Bağımsız gazetecilerin görevi, yerel yönetimlerin hizmet açılımlarını duyurmak, kamuoyuna hizmet akışını sağlamak, yerine getirilemeyen sözleri ya da yapılamayanları eleştirmektir. O hakkı çiğnemek isteyen ‘huzursuzluğa’ ayak uydurmak değil.

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.