İbrahim Gül’ün, Ülkü Ocakları Başkanlığı’yla birlikte başlayan, ‘reislik’ ünvanı, ilçe başkanlığıyla taçlandı.
O, artık MHP’nin ilçe teşkilatında önemli bir isim..
Belirleyici..
Yetkili..
Yeri geldiğinde, belki de genel ve yerel seçimlerde liste başı..
Yerel seçimlerde, sergilediği müthiş performansın karşılığını, parti merkezi ‘teşkilatın lideri’ konumuyla ödüllendirdi.
Gül’ün, ilçe başkanlığı görevini bekliyorduk.. Gerek efendiliği, dik duruşu..
Gerekse, iyi niyetli, hoşgörülü ve samimi yönü, İskenderun’da büyük yankı ve ilgili buldu. Gül’ün gelecek seçimlerde yolu açık, bunu biliyorum..
İbrahim Gül’ü yıllardır tanırım.. Siyaseten çıktığı yolda, hiçbir zaman kibir ve bencilik unsurlarına değer vermedi..
Temiz siyaset kavramına farklı bir soluk katacağından şüphem yok.
İskenderun’da her kurumla, her meslek örgütüyle, her sivil toplum kuruluşlarıyla iyi bir diyalog içerisinde olduğu aşikar..
Şu üç aylık zaman dilimindeki muhalif sessizlik bile, onu meydanlardaki sesini, söylemlerini hatırlatmaya yetiyor.
Bunu niçin yazıyorum..
Sağlam ve kalıcı bir demokrasi için çok sesliliğe ihtiyaç olduğunu biliyorum..
İbrahim Gül de, tıpkı AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun, CHP İlçe Başkanı Nihat Karpuz veya diğer ilçe başkanları gibi, artık siyaset dünyasının ‘etkin’ seslerinden biri olacak..
İskenderun’a hizmeti, çözüm yollarında mücadeleyi esas alacak..
Umarım yolu açık, İskenderun adına ‘güçbirliği’ni vazife sayar..
Doğru ve kararlı adımlarla..!
KOSGEB VE MÜFİT TENNİOĞLU
İTSO Başkan Vekili Müfit Tennioğlu’nun, İskenderun adına ortaya koyduğu çabayı önemsiyorum.. Sağduyulu ve sorunların çözüm noktasında sorumlu davranan bir kişiliğe sahip.. İskenderun basınında çıkan haberleri yakından takip ediyor. Bütün, hizmet stratejisini buna dayandırıyor.
“Eve kapanma, pazara çık” kampanyası için verdiği mücadeleyi unutmak mümkün değil.
Görüyoruz işte..
Bir kısırdöngüye dönüşen ve içinden çıkılmaz hale gelen tartışmalardan sanırım hepimiz usandık. Oysa, İskenderun’da güzel şeyler oluyor. İTSO Başkan Vekili Müfit Tennioğlu da, enerjisini güzel ve ufuk açan projelere harcıyor..
KOSGEB de, bunlardan biri.. Daha geçen şöyle yazdım:
“- KOSGEB’in amaç ve faaliyet durumuna bakıp, İskenderun’u dışarıda tutmanın bir anlamı yok.. İnanıyorum ki, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası bu konuya, tıpkı geçmiş yıllardaki gibi hassasiyet gösterecektir.”
Önceki gün, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Müfit Tennioğlu aradı:
“- Madem yazdın. O halde biz de vesile olalım” diyerek, KOSGEB’in İskenderun’da konuşlanacağı müjdesini verdi ve ekledi:
“- İskenderun için hayırlı işlerin altına imza atmaktan hiçbir zaman çekinmedik. KOSGEB’in de, odamız bünyesinde açılması için müracaatta bulunduk. Başvurumuz, TOBB tarafından değerlendirildi ve akabinde bir şubesinin odamızda açılması için onay verildi. Yeni binamızda, yeni donanımlarla bu birimi geliştireceğiz.”
Müfit Tennioğlu kafasına koyduğunu, hayata geçiren bir isim..
Bunu bir kez daha hissettirdiği için de Müfit Tennoğlu’na bir kez daha teşekkür ediyorum..
HAYATTAN NE ÖĞRENDİNİZ?
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum..
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi..
Ağladım.
* * *
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
* * *
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla..
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim..
* * *
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
* * *
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
* * *
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
* * *
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
* * *
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini…
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
* * *
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana..
* * *
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
* * *
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
* * *
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
(Can Dündar)