Türkiye ısınmak için yılda 15 ila 16 milyar dolar harcıyormuş.
İlginçtir, bunun 7 ila 8 milyar doları \”verimsizlik\” nedeniyle çöpe gidiyor.
Sonuç olarak ısınmaya hem bizden çok daha zengin Danimarka\’nın beş misli para ödüyoruz, hem çevreyi fazlasıyla kirletiyoruz.
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Başkanı Orhan Turan’ı hiçbirimiz tanımayız. Ama verdiği bilgiler önemli..
Türkiye\’deki binaların sadece yüzde 9\’unda yalıtım olduğunu söylüyor.
Yani binalarda enerji tasarrufunda yolun çok başındayız.
Avrupa Birliği\’nin hedefi 2020 yılına kadar yüzde 20 oranında enerji tasarrufu.
Peki ya İskenderun’da durum nasıl?
Biz de her çalışma cılız kalıyor. Heyecan yaratamıyoruz.
İskenderun Belediye Başkanı Yusuf Civelek ile Kaymakam Cengiz Horozoğlu’nun azmi ve çabası, alternatif enerji yatırımları üzerinde etki sağlıyor.
Ama başlıca bir sinerji gerekiyor. İMSAD gibi bu sorumluluğun peşinde koşturan profesyonel kadrolar gerekiyor..
Hani daha geçen günlerde yazdım. Evinizin damını beyaza boyayın diye..
Yetmedi, güneş enerjisiyle çalışan panellerin kullanımı konusunda seminerler, konferanslar düzenleyin ki, toplum olarak bilinçlenelim.. (Oysa, maazallah Termik santraller konusunda halkı bilgilendirme toplantılarının ardı arkası kesilmiyor)
İskenderun’da yapımı süren onlarca bina var, örneğin..
“İlk adımda binaların \”Enerji kimlik\” belgesine sahip olmaları gerekiyor” diye, temel bir kuraldan hangimiz haberdarız.
Çünkü öyle bir dayatma yok..
Ama gelin görün ki, böyle bir belge gelecekte binanın değerini etkileyebilecek.
Mesela, yukarıda aktardıklarımın yanında bir başka sıkıntı daha var..
Biliyoruz ki.. İskenderun’da plan ve tadilat değişiklikleri kapsamında ‘dikey’ yapılaşmadan sözediliyor.
\”Enerji Kimlik\” belgesine gelinceye kadar önce \”Deprem Kimlik\” belgesini çıkartsak diyorum.
BİZİM MAHALLENİN RUH HALİ!
Bizim mahalleden kastım, camiamız.. Gazeteciler!
Arkadaşların yüzüne bakınca anlıyorum ki işler iyi gitmiyor..
Düşünceli, sıkıntılı, yorgun arkadaşlar var aramızda..
Bir de hazımsız olanları unutmayalım..
Aziz Nesin’in ünlü hikâyesindeki bir kuruş için kavga çıkaran adamın hali var..
Bir kuruş bahanedir.. Adam kavga çıkaracak yer aramaktadır.. Biri bir şey dese de!
Bizimkiler, aynen bu ruh halinde..
Ekonominin ‘teğet’ seyrini değiştirecek her haber onlarda..
Maddi ve manevi..
Biri bir şey dese diye bakıyor..
Kimsenin bir şey söylediği yok ama o arkadaşlar yine de kavga çıkartmak istiyor..
Ee, İskenderun’a hareket lazım..
Yaptığımız en güzel şey eleştiri.. Vur, kır, yık!
Durduk yerde!
Belli ki, arkadaşların kafası başka şeylere bozuk..
Bakın İskenderun’a.. Herkes harıl harıl çalışıyor.. Bankalar tıkır tıkır..
Esnaf ha bire modern yenilik peşinde..
Bir gecede, 150 papel harcıyor yemeğe..
Ama sorun kendilerine.. Aç, perişan, ölüyor, bitiyorlar..
Kavga çıkartılacak konu mu Allah aşkınıza..
Bizim gazeteciler de öyle.. Hiçbirinin parası yoktur..
Ama her türlü klas duruş bizim camiada..
Benim bilmediğim bir şeyler var.. Ekonomi mi acaba?
Sayın Babacan önceki gün söyledi ya; daha dibi görememişiz..
Düşüş sürüyor.. Belki de buna canı sıkkındır arkadaşların..
Teğet meğet derken dip..
İnsanda moral kalmaz tabi..
*
Belki de cemiyetteki huzursuzluğa kafası bozuktur bizimkilerin, deseniz..
O da değil..
Eee..
O zaman ne?
*
Bana göre..
BİR: Bazı arkadaşlar direksiyon hâkimiyetini kaybetti.. Savrula savrula gidiyor..
İKİ: Tutunacak çıpa kalmadı..
ÜÇ: Söyleyecek sözü bitti.. Veya kavga edecek, tartışacak konu yok.. Malzeme tükendi..
EN BÜYÜK FELAKET!
Büyük İskender\’e dünyanın en büyük felaketinin ne olduğu sorulmuş, o da şöyle cevaplamış:
\”İyi adamın kötü adama muhtaç olmasından daha büyük bir felaket yoktur.\”
GÜNÜN SÖZÜ
Haklıların mahkûm edildiği bir ülkede, bütün doğru insanların yeri cezaevidir.
Henry David Thoreau