İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’nin gündemi seçim.. Neredeyse 20 gün kaldı..
Çalışmalarda oldukça ilginç geçiyor.
Mevcut yönetimin 3 yıllık çalışma potansiyelini, zayıf ve yetersiz gören gazeteciler yok değil. Aynı düşünceyi ben de paylaşıyorum..
Baştan belirteyim. İGC’yi önemsiyorum.. Mevcut yönetim ve dışındaki her gazeteciyi kendime yakın görüyorum..
Mevcut yönetimin ayrık, kamplaşmış veya verilmiş vaadleri yerine getirememe gibi zaaflarından yararlanacak değilim..
Orada görev yapan her gazeteci benim dostum, arkadaşımdır..
Ama her görev süresinin artı ve eksileri de bizi bağlar/bağlamalı..
Ve bunu konuşup, tartışacak bir cemiyet aradığınızda, birileri ayrı telden çalarsa, sıkıntı büyük demektir..
Ben bu konuda samimi davranacağım..
Çünkü vicdanen rahatım.. Çünkü yazacaklarım, İGC Başkanı Şehmus Aslan’a söylediklerimle aynıdır.. Dün, Hasan Baba’da gazeteci dostlarımla bir araya geldik..
Bunun gizli, saklı yanı yok, olmamalı da..
İGC, kamu görevi yapan bir kurum.. O halde kamuoyunun, dürüst, objektif ve halkla iyi ilişkiler kurabilen gazetecilerden yana taraf olabileceklerini söylemek yanlış olmaz..
Hiç kimse, kapalı, başa buyruk, dediğim dedik bir yapılaşma içinde olmak istemez..
O yüzden daha demokratik, hak ve hukuka bağlı ve en önemlisi basın ahlakını taşıyan bir sistemi benimseme arayışına düştük..
Akın Bodur’u, Erdal Yılmaz’ı, Mehmet Ergündüz’ü, Bahri Polat’ı, Cemil Taktak’ı, Serpil Korkmaz’ı, Selami Ergüven’i, Tamer Oğuz’u, Ahmet Erdoğan’ı, Veysel Cıncık’ı ve o toplantıya önceden planlanmış programlarından ötürü katılamayan ama, bizlere ‘Gönlümüz güçlü bir cemiyetten yana’ görüşünü sarfeden onlarca meslektaşımın tavrı net:
– Şeffaf bir cemiyet!
Başkanın kim olacağı yönünde bir endişemiz yok..
Çünkü doğal davranıyoruz..
İçimizden gelen doğrulara kulak vermeye çalışıyoruz..
Hedefimiz var çünkü..
Yeter ki, birlik ve beraberliğin hakim olduğu bir çatıda, tartışma olanağını sansürsüz yakalayalım..
Bana sorarsanız, Şehmus Aslan’ın başkanlığındaki cemiyet yönetimi görevini tamamlamıştır. Ekim ayındaki kongrede vaadleri ve yerine getirilemeyenleri birlikte konuşacağız.. Yapılanlar için de teşekkür edeceğiz..
Ama, herşeye rağmen.. Şehmus Aslan halen bir arayış içinde olup, onlarca gazetecinin yapıcı eleştirilerine kulak tıkayacaksa, o kendi ve onun gibi düşünenlerin sorunu..
Bunu doğru bulmuyorum. Gazetecilik, küslüklerle yürütülecek bir şey değildir. Sehmus Aslan’ın, artık açıkça dillendirilen tepkilere sessiz kalması, görevinin sorumluluğun bir gereği olarak normal karşılanmalıdır.
Ancak, dayanışmayı sağlamak adına oluşan çok sesli bir yaklaşıma karşı, umursamaz tavrını yadırgadığımı da söylemeliyim.
Ben bu tepkiyi, aylardan önce kendisine hatırlattım..
Ardçı tepkiler, depremi tetikledi..
Ama buna rağmen, olaylara parmak oynatmayan, gelişmelere ilgisiz ve kayıtsız kalan bir cemiyetin, ilerideki süreçte neler yapabileceğini kestirmek zor olmasa gerek..
Yanlış anlaşılmasın.. Mevcut yönetim birşeyler yapmadı demiyorum..
Ama, yalnız kaldılar ve yalnız takılmaktan hoşnut kaldılar..
Oysa biz gazeteciler çok şey istemiyoruz ki..
Dostça bir sohbet..
İçten bir karşılama..
Gazetecilerin hakkını koruyan bir sistem..
İyi bir eğitim olanağı..
Samimi bir birliktelik..
Kapıların ardına kadar açıldığı, bir görüşme platformu..
Şeffaf bir oluşum..
İyi niyet..
Ve de, diklenmeden dik duracak bir mesleki olgu..
Budur istediğimiz. En azından ben öyle bir cemiyet hayal ediyorum..
Lanet olsun paraya..
Lanet olsun nemalardan ötürü kimliğini kaybedenlere..
Yeter artık..!
Gazeteciliğin onurunu yaşatacak bir sistemden sözediyorum..
Her gazetecinin özgürce düşüncesini paylaştığı bir cemiyet neden olmasın ki..
Neden, gerçek gazeteciler cemiyetlerden dışlanır da, iki lafı bir araya getiremeyen isimlerin üye kayıtları yapılır?
‘Bana biat edeceksin’ safsatasından ne zaman kurtulacak bu basın camiası..
Gruplaşmalar, kamplaşmalar, zıtlaşmalar ne zaman sona erecek?
Neyi paylaşamıyoruz ki..
Kapalı kapılara sığınan kalıplaşmış bir düşünceyi yıkmak çok mu zor?
Siz hiç, İskenderun’un önde gelen simalarını, gazetecilerle bir arada eğlenip, rahatça sırlarını paylaştığı bir ortama tanık oldunuz mu?
Olamazsınız.. Çünkü, ayağa dar gelen ayakkabı gibiyiz..
Arkadan vururuz, öyle mi?
Şartlarımız var..
İsteklerimiz yerine gelecek, öyle mi?
Hayır.. Benim önceliklerim var.. İnsanların bana güvenilmesini isterim..
Samimiyetimden şüphe duyulmamasını beklerim..
Bir kişinin yol açacağı hasarın telafisini umut ederim..
Eğer sesimizi dinletemeyeceğimiz bir cemiyet her daim var olacak ise, ben yokum arkadaş!
Bu ben de olsam, gazeteci erbabının dize geleceği bir düzen isterim..
Bizler ‘yargılama’ mertebesine sahip insanlar değiliz..
Bu nedenle cemiyetlerin, ‘Ben bildiğimi yaparım’ diyen başkanlardan ve gazetecilerden soyutlanması gerek..
Ayrıca, kimseler alınmasın.. Bunu sadece ben istemiyorum.. Benim gibi aynı düşünceye sahip onlarca gazetecinin isteği bu..
Artık yeniden yapılanma zamanı geldi diye düşünüyorum..
Günlük gazetelerin..
Tv.’lerin..
Haftalık gazetelerin temsil edildiği..
Gerçekten bu mesleğe gönül vermiş, eğitime susamış bir neslin cemiyete üye olduğu..
Oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilen..
Araştırmacı kimliğe sahip basın mensuplarının, farklı ve kamuoyu yaratan haberlerle ön plana çıktığı..
Güzelliklerin ödüllendirildiği bir cemiyet arıyorum..