Sakın bir daha medya karşısına çıkıp, ‘İskenderun’da esnafın durumu iyi değil. Kan ağlıyoruz.. Siftah yapmıyoruz..’ diye konuşmayın. Buna hakkınız yok.
Kime söylüyorum bunları?
Sivil toplum kuruluşlarına..
İskenderun lobi faaliyetlerinde neden Antakya’nın gerisinde kalıyor, diyen zihniyete..
Gündemi takip etmeden, kapalı odalarda siyaset yapan, politika üreten kafadarlara..
Basın kuruluşlarına ‘Kriz var. Durumumuz iyi değil’ şeklinde demeçler veren işadamlarına..
İyi dinleyin şimdi!
Bir daha sakın, bu güzel kenti, çalışmalarını, etkinliklerini, hizmet eden kanaat önderlerini anmayın..
Mümkünse yorum da yapmayın..
Olacak şey değil!
İskenderun’un geleceğini tartışmaya açan, fikir üreten, çözüm yollarını anlatan ‘fikir adamlarına’ bundan daha ağır bir saygısızlık yapılamaz..
Akdeniz İhracatçılar Birliği’nin, TİM verilerinin açıklandığı İskenderun’daki toplantı tam bir ‘ilgisizlik’ paneline dönüştü..
Birkaç işadamı, MÜSİAD ve İTSO’nun yönetimi dışında katılan pek olmadı..
Herşeyden önce, İskenderun Kaymakamı Cengiz Horozoğlu’nu kutluyorum..
Can-ı gönülden dinledi, notlarını aldı..
Bir de AK Parti Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, ekibiyle birlikte katılım gösterdi.
Ondan ötesi, ‘körler sağırlar, birbirini ağırlar’ türündeydi..
Düşünebiliyor musunuz?
Mustafa Yazıcı Kültür Merkezi’nin 850 koltuk kapasiteli salonunun neredeyse tamamı boştu..
Çevrede güvenlik tedbiri alan polis ile yerel/ulusal basın kuruluşlarının temsilcilerinin sayısını toplayın, panele katılım gösteren konuk sayısından iki misli fazlaydı..
Budur işte sorunlara karşı olan hassasiyetimiz (!)..
Budur işte, krizden çıkış yoluna olan bakış açımız (!)..
Hastalık gibi..
Her yanımıza bulaşmış artık..
Kalkınmayı sevmiyoruz.. Dinlemeyi bilmiyoruz.. Katılımcılara önem vermiyoruz..
Ondan sonra kalkıp, ‘İskenderun’un tanıtımını yapamıyoruz’ diye ağlaşırız, dertleniriz..
Oysa Hürriyet Gazetesi burada..
Referans Gazetesi burada..
Cumhuriyet Gazetesi burada..
Dünya Gazetesi burada..
CNBC-e burada..
Kanal 24 burada..
Dahası Kanal D, Haber Türk, NTV, ATV gibi yayın kuruluşları canlı telefon bağlantılarıyla da panele destek verdiler.
Peki biz ne yaptık?
Türkiye’nin odaklandığı bir toplantıya katılmaktan bile imtina ettik!
***
Manzara gözümün önünden hiç gitmiyor. CNBC-e’nin muhabiri röportaj yapmak için işadamı, bürokrat bulmakta zorluk çekiyordu.
Doğrudur.. Herkes kendi işinde..
İş ağlamaya gelince, gözyaşlarımız sel olur.. Ama krizin doktorlarından tedavi koşullarını öğrenmeye gelince ‘tıs!’
Demek ki kriz/mriz yok..
Demek ki, halimiz/vaktimiz yerinde..
Özetle..
Kriz hikaye, panel şahane..
UFO’YLA ISINDIK!
Reklamlara bakıp, bir ısıtıcının bu kadar çok yarar sağlayacağına inanmazdım..
Koca bir tesis.. Koca bir salon..
Mustafa Yazıcı Kültür Merkezi’nden sözediyorum..
Isıtma sistemi sıfır!
Allah’tan, buz gibi bir salonda, yürekleri ısıtan panelistler vardı.
Bir de ‘UFO’lar.
Çok şükür, elektrikli ısıtıcılarla programın ikinci bölümünde ‘sıcaklık’ problemi bir nevi çözüldü. İddia ediyorum, İstanbul’a uğurladığımız panelistler şuan soğukalgınlığı enfeksiyonuna kapılmışlardır.
Şaka değil, ben grip oldum..
Dünyanın hiçbir yerinde, panelistleri dinlemeye giden konuklar manto ve atkıyla salonda oturmaz..
Sanki Sibirya’da açık havada panel izliyoruz..
Ben yine de, her panelisti ayrı ayrı kutluyorum..
Gazeteciler de dahil, yaklaşık 50 kişilik bir gruba ‘sunum’ yaptıkları için..
Moraller bozulmadan, neşeyle konuştular..
Hiçbir büyüklük takıntısı olmadan, birebir anlatımlarla ‘krize karşı çözüm yolları’nı aktardılar..
Soruyorum şimdi..
Bu önemli toplantıda kaybeden kim oldu?