CHP Genel Merkezi’nin tavrını bilmiyorum ama, Hatay milletvekilleri bu aralar gündemin tartışmalı pozisyonlardan sıyrılıp, Türkiye sorunlarına adapte olmaya başladılar bile.. Bu durum bana, küresel ısınmanın yol açtığı hasarların tespiti ve önlem paketinin sunumuyla ilgili AK Parti Hatay Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün çabasını anımsattı..Keşke bu başlangıç evrelerini, bugüne dek bireysel hamleler ya da tek bir parti kültürüne dayatmasaydık.Dünya gizeminin bozulmuş olması, herşeyin bir sabit eylem ortamında gerçekleşmesi, sadece doğal afetleri değil, sebebi meçhul hastalıkların tetiklenmesinde de belirleyici rol üstlendi.Ve biz bu durumun ciddiyetine sonradan vardık.Ne yazık ki, bireysel davranışlar halen sürüyor.Milletvekili Mustafa Öztürk halen, ilgili bürokratlarla birlikte, Türkiye’nin dört bir tarafında, ‘kuraklık tehdidine’ çareler üretmeye çalışıyor.İnsan olmanın bilincine erecek, geleceği iyi okuyabilecek bir yol haritasını benimsemeye çalışanlardan biri de CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar.Ama görüyoruz ki, ayrı çalışma ortamları ile bu hayati konuya siyasetin eklenmesi, modernitenin hayallerine gerçeğe dönüştüremedi.Bu söylemler açısından bakıldığında, yinede bireysel de olsa, ortada sistemi yenileyecek bir çalışma ortamından sözetmek mümkün.Ben, gerek küresel ısınmanın, gerekse tarıma dayalı politikaların belirlenmesinde topyekün bir hareketten yanayım.Madem seçici komisyonlar, biraraya gelmekte imtina ediyor, o halde muhalif gücü izlemekte fayda var. Bu yüzden, CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar’ın telafuz ettiği ve 4 Haziran günü (bugün) Şanlıurfa’da gerçekleşecek Tarım Kurultayı’nı önemsiyorum.Kurultayın ana gündem maddesi kuraklık..Küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerle birlikte, narenciye ve zeytinyağı konusunda bir çalışmanın varlığından da bilgi sahibiyim.Ama bakıyorum ki, bölge insanımız halen ‘küresel ısınma’ faktörünün ciddiyetinin farkında değil.Kuraklıkla ilgili atılacak her adım önemli, ama CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar’ın bu yolda işi oldukça zor. Çünkü, Milletvekili Yazar ayrıca, Türkiye’nin bu olumsuz imajını düzeltme görevini de üstlenmiş oluyor.Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak, merak ediyorum!
KANIMIZIN YETMEMESİ KANIMIZA DOKUNUYOR!Türk Kızılayı, ülkenin kan ihtiyacının tamamının gönüllü, düzenli ve sürekli kan bağışçılarından karşılanması amacıyla ulusal düzeyde davranış değişikliği kampanyası başlatıyor.Bunun ilk adımı dün, İskenderun Kaymakamlığı Toplantı Salonu’nda atıldı. Kaymakam Cengiz Horozoğlu ile Kan Bağışı Merkezi Müdürü Dr. İpek Sarıkaya tarafından başlatılan seferberlik, tüm kesimleri kan bağışına duyarlı olmaya davet ediyor.Kampanyanın ana sloganı şu:- Kanımızın yetmemesi kanımıza dokunuyor!Slogana baktıkça tüylerin ürperiyor.Aslında kan verme hususunda bilinçli bir toplumuz.. Ama duyarlılık tüm kitlelere hakim değil.Ama görüyorum ki, bu kez işin başında İskenderun Kaymakamı Sayın Cengiz Horozoğlu var.O yüzden rahatım ve üzerimdeki endişeyi hafifletebiliyorum..İnanıyorum ki en yakın tarihte, kentimizde hem gönüllü kan bağışçısı sayısında artış yaşanacak, hem de ana sloganımız bu kez, ‘Kanımız yetiyor, her gün onlarca insan kurtarıyor’ şeklinde bir değişime uğrayacaktır.Yeter ki, iyimserliğimizi yitirmeyelim ve kampanyaya destek verelim.Bugünden tezi yok, ben de kan vermeye gidiyorum..Hadi siz de bu ‘kutsal bağışa’ destek verin ki..Kanımıza dokunmasın!
ADLİYE SARAYI OTEL OLSUN!Kullanılmayan binalara “hayat’ vermek, Kaymakam Cengiz Horozoğlu’na has bir başarıdır. Zaman zaman, İskenderun Kaymakamlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan atıl durumdaki binaların kullanımı konusundaki anketleri yakından takip ediyorum..İskenderun Gazeteciler Cemiyeti, Gençlik Merkezi, Şehit ve Gaziler Derneği bunlardan sadece birkaçı.. Şehrin geneline bakıldığında, yararlanabileceğimiz onca tarihi binalarımız mevcut ki, tarihe tanıklık eden bu yapıların çürümeye yüz tutmalarını kabullenmek mümkün değil.Keşke, Anıtlar Kurulu veya Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılacak bir protokolle, işadamlarımız bu hassas konuya müdahil olabilseler..İstanbul Beşiktaş’taki Sıraevleri iyi bir örnek teşkil edebilir. Bir dönem saray ağaları için inşa edilen Sıraevleri, rezidans oldu. Belli bölümleri ise müzeye dönüştürülecek.İskenderun’un belki Sıraevleri yok, ama tarihe ışık tutan bir Adliye binası (bir dönem telefon-telgraf hizmet binasıydı) var. Hatta, İstanbul’daki Sıraevleri devralan Serdar Bilgili’nin bir adım önünde yol alan hayırsever onlarca işadamlarımızın bulunduğunu ifşa etmek yanlış olmaz.Zaten eski havaalanında yapımı süren kampüs inşaatı çerçevesinde, aynı alan içerisinde kurulması planlanan bir Adliye binasının hizmete kazandırılması söz konusuydu. Böyle bir ihtimal dahilinde, boşalacak eski Adliye Sarayı, 5 yıldızlı bir otel hüviyetine kavuşabilir ya da Hatay’ın tarihini anlatan bir müzeye dönüştürülebilir.İskenderun böylesine bir güzelliği hakediyor.Ne dersiniz, böyle bir ihtimal var mı?
KURAKLIK TOPLANTILARI..
CHP Genel Merkezi’nin tavrını bilmiyorum ama, Hatay milletvekilleri bu aralar gündemin tartışmalı pozisyonlardan sıyrılıp, Türkiye sorunlarına adapte olmaya başladılar bile..
Bu durum bana, küresel ısınmanın yol açtığı hasarların tespiti ve önlem paketinin sunumuyla ilgili AK Parti Hatay Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün çabasını anımsattı..
Keşke bu başlangıç evrelerini, bugüne dek bireysel hamleler ya da tek bir parti kültürüne dayatmasaydık.
Dünya gizeminin bozulmuş olması, herşeyin bir sabit eylem ortamında gerçekleşmesi, sadece doğal afetleri değil, sebebi meçhul hastalıkların tetiklenmesinde de belirleyici rol üstlendi.
Ve biz bu durumun ciddiyetine sonradan vardık.
Ne yazık ki, bireysel davranışlar halen sürüyor.
Milletvekili Mustafa Öztürk halen, ilgili bürokratlarla birlikte, Türkiye’nin dört bir tarafında, ‘kuraklık tehdidine’ çareler üretmeye çalışıyor.
İnsan olmanın bilincine erecek, geleceği iyi okuyabilecek bir yol haritasını benimsemeye çalışanlardan biri de CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar.
Ama görüyoruz ki, ayrı çalışma ortamları ile bu hayati konuya siyasetin eklenmesi, modernitenin hayallerine gerçeğe dönüştüremedi.
Bu söylemler açısından bakıldığında, yinede bireysel de olsa, ortada sistemi yenileyecek bir çalışma ortamından sözetmek mümkün.
Ben, gerek küresel ısınmanın, gerekse tarıma dayalı politikaların belirlenmesinde topyekün bir hareketten yanayım.
Madem seçici komisyonlar, biraraya gelmekte imtina ediyor, o halde muhalif gücü izlemekte fayda var. Bu yüzden, CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar’ın telafuz ettiği ve 4 Haziran günü (bugün) Şanlıurfa’da gerçekleşecek Tarım Kurultayı’nı önemsiyorum.
Kurultayın ana gündem maddesi kuraklık..
Küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerle birlikte, narenciye ve zeytinyağı konusunda bir çalışmanın varlığından da bilgi sahibiyim.
Ama bakıyorum ki, bölge insanımız halen ‘küresel ısınma’ faktörünün ciddiyetinin farkında değil.
Kuraklıkla ilgili atılacak her adım önemli, ama CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar’ın bu yolda işi oldukça zor. Çünkü, Milletvekili Yazar ayrıca, Türkiye’nin bu olumsuz imajını düzeltme görevini de üstlenmiş oluyor.
Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak, merak ediyorum!
KANIMIZIN YETMEMESİ KANIMIZA DOKUNUYOR!
Türk Kızılayı, ülkenin kan ihtiyacının tamamının gönüllü, düzenli ve sürekli kan bağışçılarından karşılanması amacıyla ulusal düzeyde davranış değişikliği kampanyası başlatıyor.
Bunun ilk adımı dün, İskenderun Kaymakamlığı Toplantı Salonu’nda atıldı.
Kaymakam Cengiz Horozoğlu ile Kan Bağışı Merkezi Müdürü Dr. İpek Sarıkaya tarafından başlatılan seferberlik, tüm kesimleri kan bağışına duyarlı olmaya davet ediyor.
Kampanyanın ana sloganı şu:
– Kanımızın yetmemesi kanımıza dokunuyor!
Slogana baktıkça tüylerin ürperiyor.
Aslında kan verme hususunda bilinçli bir toplumuz..
Ama duyarlılık tüm kitlelere hakim değil.
Ama görüyorum ki, bu kez işin başında İskenderun Kaymakamı Sayın Cengiz Horozoğlu var.
O yüzden rahatım ve üzerimdeki endişeyi hafifletebiliyorum..
İnanıyorum ki en yakın tarihte, kentimizde hem gönüllü kan bağışçısı sayısında artış yaşanacak, hem de ana sloganımız bu kez, ‘Kanımız yetiyor, her gün onlarca insan kurtarıyor’ şeklinde bir değişime uğrayacaktır.
Yeter ki, iyimserliğimizi yitirmeyelim ve kampanyaya destek verelim.
Bugünden tezi yok, ben de kan vermeye gidiyorum..
Hadi siz de bu ‘kutsal bağışa’ destek verin ki..
Kanımıza dokunmasın!
ADLİYE SARAYI OTEL OLSUN!
Kullanılmayan binalara “hayat’ vermek, Kaymakam Cengiz Horozoğlu’na has bir başarıdır. Zaman zaman, İskenderun Kaymakamlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan atıl durumdaki binaların kullanımı konusundaki anketleri yakından takip ediyorum..
İskenderun Gazeteciler Cemiyeti, Gençlik Merkezi, Şehit ve Gaziler Derneği bunlardan sadece birkaçı.. Şehrin geneline bakıldığında, yararlanabileceğimiz onca tarihi binalarımız mevcut ki, tarihe tanıklık eden bu yapıların çürümeye yüz tutmalarını kabullenmek mümkün değil.
Keşke, Anıtlar Kurulu veya Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılacak bir protokolle, işadamlarımız bu hassas konuya müdahil olabilseler..
İstanbul Beşiktaş’taki Sıraevleri iyi bir örnek teşkil edebilir. Bir dönem saray ağaları için inşa edilen Sıraevleri, rezidans oldu.
Belli bölümleri ise müzeye dönüştürülecek.
İskenderun’un belki Sıraevleri yok, ama tarihe ışık tutan bir Adliye binası (bir dönem telefon-telgraf hizmet binasıydı) var. Hatta, İstanbul’daki Sıraevleri devralan Serdar Bilgili’nin bir adım önünde yol alan hayırsever onlarca işadamlarımızın bulunduğunu ifşa etmek yanlış olmaz.
Zaten eski havaalanında yapımı süren kampüs inşaatı çerçevesinde, aynı alan içerisinde kurulması planlanan bir Adliye binasının hizmete kazandırılması söz konusuydu. Böyle bir ihtimal dahilinde, boşalacak eski Adliye Sarayı, 5 yıldızlı bir otel hüviyetine kavuşabilir ya da Hatay’ın tarihini anlatan bir müzeye dönüştürülebilir.
İskenderun böylesine bir güzelliği hakediyor.
Ne dersiniz, böyle bir ihtimal var mı?