Arkadaşlar, fazla çırpınıyorlar.. Güncel yazılarımdan rahatsız olanlar ‘kafa koparmada’ sidik yarışına düştüler.. Kellemi istiyorlar belli ki!
Oysa, gazetecilik üretmektir.. Paylaşmaktır..
Ucu nereye dokunursa dokunsun, geri adım atmamaktır..
Gerçi memleketimizin mizah yazarı ve çizeri kalmadı, ama onların konu sıkıntısı çekmeyeceği bir gündem karşısında, “Her gazetede parmağım var” endişesi de kabul edelim ki, benim açımdan iyi bir malzeme olacak.
Ama yine de isyanlardayım..
Rahat oturuyorum, olmuyor!
Bir ara yazılarımı çektim, tepki aldım..
Yazıyorum, birileri rahatsız oluyor..
Ne yapacağımı düşünerken, bu kez ‘Yılmaz, fazla ses çıkartıyor’ görüşünü savunanların gündemindeyim..
Ne yapmalıyım!
İşte öneriler..
Bence evde oturmalıyım.. Kapı dışarı çıkmamalıyım..
Kovulmalıyım.. Mesleği bırakmalıyım!
Evet, paranoyak oldum!,
Ama güvensizliğin bu kadarına ne isim verilmeli bilemiyorum.
Birileri, ‘Yılmaz, her taşın altından çıkıyor” diye düşünüyorsa ve üstelik bu korkuyu önemli kurumlardan birinde yaşıyorsa, durum gerçekten vahim olmalı.
Kişisel olarak bu yaklaşımın doğru olmadığını düşünmek istiyorum.
Ama doğruysa, o insan bozuntularının kendilerini güvende hissetmesi için her türlü maddi ve psikolojik desteğin sağlanması da şart!
Belki ‘hep birlikte’ rahat ederiz böylece!
KAYMAKAM CEMİL AKSAK
Bugün İskenderun’da işi en zor kişi kimdir?
Tek bir cümleyle, İskenderun Kaymakamı Cemil Aksak derim..
Evet, işi hiç kolay değil.
2009 bir geçiş süreciydi..
2010’da alacağı sorumluluklar, cesaretle altına gireceği işler yok değil..
Bana sorarsanız, bugün İskenderun’da işi en zor insan odur.
Mülki amir konumuyla.. İskenderun’unun ufkunu açacağı, markalaşma yolunda üreteceği projelerle, ortaya koyacağı dayanışma ruhuyla, kurumlar arasında oluşturacağı sinerjiyle, dinamik yapımızı hedeflere taşıyacak en önemli görevin Kaymakam Aksak’ın sorumluluğunda olduğunu düşünüyorum..
Ve bu zor işi bugüne kadar, emin adımlarla yürüttü, yürütüyor.
Hem de ne pahasına..
Gün geldi eleştirdik de..
Eğer hâlâ ortak bir aklımız, şuurumuz varsa, bunun zerresi kaldıysa, hep birlikte İskenderun’a gözbebeğimiz gibi bakmalıyız.
Bunun için de, Sayın Aksak’ın bir yol haritasını acilen ortaya dökmesi gerekiyor..
1000 LİRAYLA YÜRÜMÜYOR!
Fatma Yılmaz.. Bir anne!
Dört çocuğu var.. Dördü de hasta..
Zor kış şartlarında, bir çadırda yaşıyor..
Dörtyol/Yeşilköy’de evi yanmış, mecburen çadıra göçmüştü..
Dörtyol Kaymakamı Hayri Sandıkçı, destek olsun diye 1000 lira verdi..
Sadece o kadar!
Kiraya çık dediler, hangi parayla..
Yangınla birlikte kül olan umutlarından başka ne kaldı ki ardında..
Enkaza dönüşmüş yaşamında hangi 1000 lira, 4 yavrusunu iyileştirebilir ki!?
Kocası işsiz!
Ev yok.. Umutlar tükeniyor!
Daha dün aradı, Fatma Yılmaz..
Ağlıyordu telefonun öbür ucunda..
Devlete karşı çıkmayacak, ama şerefini koruyacak..
Elinde kalemi yok.
Para yok, pul yok.. Çocuklar hastayken, şu kış ayının insafsızca saldırılarına karşı kendini, yavrularını neyle, nasıl koruyabilir?
Onun formülü de yok.
İşte böyle iki arada bir derede bir anne o..
İşi hepimizinkinden zor..
O yüzden..
Dörtyol Kaymakamı Hayri Sandıkçı’ya sesleniyorum..
Belediye başkanına sesleniyorum..
Hayırsever işadamlarına sesleniyorum..
Bu aile, bizim ailemiz..
Lütfen, Fatma Yılmaz’ın bu feryadına kulak verin!
Yüreğimiz yanıyor, çünkü..