KOBİ’lerin artık “Küçük güzeldir”
anlayışını bir yana bırakmaları şart
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Hatay Şubesi’nin bölgeye katkıları sürüyor.
Devamlı online halindeler..
Birgün Kayseri, diğer gün Adana..
Bakmışsınız ki, Kahramanmaraş ve bir hafta sonra Elazığ’dalar..
Türkiye’nin sorunlarını önemsiyorlar.. Siyaset düşünmeden, çözümler yollarında fikir paylaşımında bulunuyorlar..
İstikrarlı büyüme..
İşsizliğin azaltılması..
Yeni istihdam alanlarının oluşturulması..
Ve sosyal kalkınmanın ülke sathına yayılması konularına hep eğiliyorlar..
KOBİ’lerde bunlardan biri..
Türkiye’yi yükselişe geçirmenin yolu KOBİ’lere gerekli desteğin ve önemin verilmesinden geçiyor..
MÜSİAD Hatay Şubesi’nin KOBİ’lere yönelik iyileştirme paketini okudum..
İlginç ve dikkat çeken başlıklar var..
Birlikte okuyalım:
“Hızla gelişen Türkiye’de KOBİ’ler için uygulanacak yeni politikaların ve stratejilerin biran önce belirlenmesi bekliyoruz.
KOBİ destek ve teşvikleri için sağlam temelli bir sistem halen kurulamamıştır. Ülkemizde imalatçı KOBİ niteliğindeki 300 bin işletmenin ne yazık ki sadece 10 bin kadarı bu desteklerden yaralanabilmektedir. Teşvik ve desteklerden yararlanabilen KOBİ oranı % 3’ler düzeyindedir. Bu meyanda KOBİ’lere etkin erişim modelleri geliştirilmelidir.”
Dahası var..
“Bölgelerarası dengesizliğin giderilmesinde ve kalkınmanın tabana yayılmasında çok önemli sosyal rolleri bulunan KOBİ’lerin artık “küçük güzeldir” anlayışını bir yana bırakmaları şarttır. Küçük işletmelerin gelişebilmesi ve ülke ekonomisinin büyümesi için güçlü ortaklıklar kurmaktan başka alternatifleri yoktur. Artık devir, “birleşerek büyüme” devridir.”
Etkileyici bir söz, öyle değil mi?
Küçük güzeldir yerine, birleşerek büyüme..
Düşünüyorum da..
Bu güçbirliği mesajını, İskenderun genelinde bir bütün olarak nüfuz etmek niye bu kadar zor?
Görüyoruz işte..
Türkiye’yi tehdit eden küresel krizin yaratacağı olası belirsizlikler konusunda sürekli bir endişe hakim..
Ben de diyorum ki..
MÜSİAD gibi birçok sivil toplum kuruluşunun amacı ‘yenilik’ olmalı..
Türkiye’ye daha çağdaş hedeflere taşıyacak bir modeli tartışıp, konuşmalıyız..
Çünkü buna her zamankinden fazla ihtiyacımız var.
Ve peşinen söylemeliyim ki, lütfen bu bir beklenti olarak kalmasın!
CHP’DE BİR GARİP DURUM!
Daha yeni.. Yazılarımızda, CHP’nin durumunu aktaran bazı paylaşımların sunniliğine dikkat çekmiştik. Çoğu gazeteler de bunu yazdı.
CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar ile İlçe Başkanı Nihat Karpuz’un biraraya geldiği o toplantı.
Sağlı-sollu oturup, ‘bütünleşme’ kavramından söz ediyorlardı, ama hiç kimse aradaki elektriğin pozitif bir hattı beslediğine inanamıyordu.
Çünkü ‘yapaylık’ ya da halk diliyle ‘yapmacık’ tavırlar apaçık gözlenebiliyordu.
Bu durum elbetteki, CHP’nin tabanını rahatsız etti/ediyor.
Makarayı bir hafta sonraya saralım.
Bayramın ikinci günüydü.
Bu kez, Nihat Karpuz’un yanında CHP Hatay Milletvekili Fuat Çay oturuyordu.
Aziz Yazar nerede? Yok!
Bülent Bozdoğan ile Hasan İnsan dışındaki aday adayları nerede? Yok!
CHP, o gün kalabalık bir ortama sahne oldu ama, görüyorum ki, ‘sunni’ ve ‘zoraki’ bütünleşme çağrıları, akıntıya karşı kürek sallamak gibi bir tabloyu mecbur kılıyor.
Demek ki neymiş?
CHP bölündü, tabana hayırlı olsun!
MEVLÜD DUDU İÇİN DESTEK
Ramazan bitti.. Ufaktan seçim kulisleri oluşmaya başladı.
Ben daha CHP’nin durumunu içeren bir yazıyı kaleme alırken, Mevlud Dudu için destek arayışına giren bir grubun varlığını işittim.
Cumartesi günüydü.. CHP’li Beyhan Kara’nın bürosunda toplanan kalabalık bir partili grubu, Mevlüd Dudu’yu işaret edip, yerel ve genel seçimlerde mevcut başarı kriterlerini tartıştı.
Toplantıda Mevlüd Dudu yoktu.. Ancak, onunla birlikte hareket edip, ‘kurtuluş’ konulu brifingler verildi.
Herkes görüş bildirdi, herkes düşüncesini paylaştı..
Ben o toplantıda yoktum. Ama, görünen o ki, destek arayışları ‘olumlu’ bir çağrı olarak algılanıyor..
Ve bu çağrı, Mevlüd Dudu için hangi rotayı gösterecek, limandaki ‘lodos’ durulunca ortaya çıkacak.
TEPELER!
Bayramın birinci ve ikinci günü Yıldırım Tepe’deydim.
Yağmur, kuru dereyi çakıl ve kaya parçacıklarıyla doldurmuştu..
Sel, yaklaşık 3 metre boyunda, evlerin zemin ve birinci katını sular altında bırakmıştı.
Sözün bittiği an, o gündü işte..
Bugüne dek tepeler için onlarca kurtarma planı açıklanıyordu, ama hiç kimse çıkıp da, bu ‘yeniden yapılanma’ sözünde ne anlatılmak istendiğine, kazanımlarına oralı bile olmadı.
Sonuç ortada..
Konuşmadık, düşünmedik.
Yemedik, içmedik..
Çıktık, açık alınla derenin üzerine cami bile yaptık!
Hep öyle gitmiyor işte..
Son felaket akılları başa getirdi.
Şimdi ortalık temizleniyor, ama tepelerdeki S.O.S. iyiden iyiye güçlü sinyaller vermeye başladı.
Tek çare ada bazında imarlaşma, yeniden yapılaşmadır.
Hepimiz biliyoruz ki, tepeler bu güzel kentin kılcal damarlarıdır.
Tıkamak yerine ‘el birliğiyle’ by-paslarla kan verebiliriz.
Bir söz var hani..
“- Yakınmalar anlamsızlaşmışsa, dövünmelerin faydası kalmamışsa, dize vurmalar işe yaramıyorsa artık.. En iyi karardır.. Sıfırdan başlamak!
YETER ARTIK!
Aktütün Jandarma Karakolu’na yapılan saldırıda 15 askerimizin şehit olmasından duyduğumuz acı ve üzüntü büyük.
Milletimizin ve Silahlı Kuvvetlerimizin başı sağolsun.
Milletçe farkında olduğumuz büyük gerçek, bu hain saldırıyı yapan saldırganların, Türkiye’nin “müttefiki” ve “dostu” olduklarını söyleyenlerin hakim oldukları topraklarda üslenmiş olduklarıdır.
Bu kesin..
Ama anlayamadığım şu.. Her şehit haberinde siyasiler, olağanüstü toplanır ve bir dizi açıklama yaparlar. Peki ya sonra?
Sonrası yok bunun!
Bakın son üç aylık bilançoya:
İstanbul’da bomba patladı; 18 kişi öldü.
Sivas’ta taradılar, 1 şehit.
Hakkári’de mayın, 1 şehit.
Şırnak’ta pusu, 5 şehit.
Muş’ta karakol bastılar, 1 şehit.
Elazığ’da vurdular, 1 şehit.
Erzincan mayın, 9 şehit.
Şemdinli mayın, 1 şehit.
Şırnak mayın, 1 şehit.
Ve haftasonu..
Aktütün Jandarma Karakolu’na saldırdılar, 15 şehit..
Toplam şehit sayısını söylemeye yüreği dayanmıyor insanın yüreği!!!