Emniyet teşkilatının ‘temizlik’ operasyonlarına halktan müthiş bir destek var..
Kimileri, ‘Artık daha huzurluyuz’ diyor, kimileri de ‘Güvende olduğumuzu hissetirdikleri için emniyet teşkilatımıza, savcılarımıza, yargıçlarımıza teşekkür ediyoruz’ söyleminden yola çıkarak, toplumsal rahatlık vurgusu yapıyor..
Güzel ifadeler bunlar..
İnsanların yüzünde o rahatlığı, polise olan o güven duygusunu rahatça görebiliyorum.. Bu duygularla, konuyu biraz Erhan Öztürk’e bağlayacağım..
Kimdir Erhan Öztürk?
Gazeteci.. Sabah Gazetesi’nin emektarlarından.. İstanbul’da görev yapıyor..
Sabah’taki, ‘Omerta Sessizliği’ başlıklı haberinden sonra, atfen yazdığım yazılardan sonra görüştük, tanıştık.. “Hakkımda ağır yazmışsın” diyerekten de, epeyce bir detay muhasebesi yaptık.. Haftasonu aradı:
‘Haklı çıktım’ dedi..
Evet, süreci iyi okumuştu..
Hatta, karanlıkta kalan bir takım noktaları fena halde sobeledi de..
Ancak, o yazının tamamına, tüm içeriğine katıldığımı söylemem mümkün değil.
Sevgili Erhan Öztürk anlayacaktır beni..
Çünkü, en azından İskenderun Emniyet Teşkilatı’nı tanıyorum.. Ve, İskenderun İlçe Emniyet Müdürü Yusuf Cinel’in küçümsenmeyecek gayretlerini, azmini biliyorum..
Fakat, şunu görüyorum ki..
Tüm bu yazılıp, çizilenler, ‘işaret fişeği’ oldu..
Bunun evveliyatını tetikledi..
Yanılmıyorsam, 7 aylık bir sürecin tahlil sonuçları, operasyonun şifrelerine çözüm sağladı..
Yani, polis takipteydi, dinliyordu, araştırıyordu..
Diğer yandan da, emniyet teşkilatı koordineli bir çalışmanın sekteye uğramaması için, dört bir koldan ‘delil avcılığı’nda bulunuyordu..
Sonuç; bingo!
İskenderun Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki tüm birimlerin örnek ve titiz çalışmaları sonucunda taşlar yerine oturdu.
Şimdi, son sözü yargı söyleyecek..,
Yalnız.. Erhan Öztürk’ün hakkını da teslim edelim..
‘Tefecilik’ vurgusu yerindeydi. Hassasiyetini, ısrarcılığını, takipçiliğini hep hissettirdi. Polisin ‘duruşu’ konusundaki tezler üzerinde tartışmalarımız olsa da, her daim ‘yerele ve sonuca odaklanma’ fikrinden ötürü, Erhan Öztürk’e bir selam çakmak istiyorum..
Hedef, sonuca varmak ise.. Özetle..
Şu konuda Sevgili Erhan Öztürk’le uzlaştık:
– Netice iyi oldu.. Polis müthiş bir iş çıkardı!
Unutmadan.. Erhan Öztürk, Hatay İl Emniyet Müdürü Sezai Kalyoncu’dan bir paragraf aktardı:
“- Bu operasyon, faili meçhul olayların aydınlatılması için bir başlangıçtır..”
Öyle ya da böyle..
Bu temizlik hepimize iyi geldi..
İYİ ŞEYLER OLSUN!
Farkında mısınız, İskenderun’da geçen haftadan beri ilginç bir “değişim” yaşanmaya başladı. Sanki demokrasinin geleceği açısından umut verici bir “yakınlaşmanın” eşiğindeyiz. Meclis üyelerinin ürettiği fikirlerin, kent gündeminde yankı bulması kadar, gazetecilerin olaylara yansıttığı ‘objektif” bakış açısı da önem taşıyor..
Nedir bu gelişme?
Bir;
İskenderun’da “taraf” olmayı reddeden bir gazetecilik sesi ciddi biçimde yükselmeye başladı. Doğruya doğru diyen, diğer yandan korkusuzca yanlışın üzerine giden bir anlayış hakim..
Sadece gazeteciler mi? Hayır..
Siyasilerin de gündeminde benzer yaklaşım var:
– Her türlü gelişmenin karşısında.. Açık açık “Ben bu işte taraf değilim ve olmayacağım” diye haykıran bir serzeniş bu..
Özeti şu:
Herkes, iyi şeylerin de olabileceği bir İskenderun’u özlüyor..
Örneğin, İskenderun basınının etkin gazetelerinde çıkan yazılar etkisini gösterdi ve bana göre çok yapıcı bir tartışma başladı.
MHP İskenderun İlçe Başkanı İbrahim Gül’ün, Söz Gazetesi’nde verdiği demeçteki gibi, “Bülten gazeteciliği, kopyala yapıştır yapan gazeteleri..” bir kenara koyuyorum..
Ciddiye aldığım insanları referans göstereceğim..
“Söz” Gazetesi’nin etkili ve donanımlı Başyazarı Şehmus Aslan, bu gelişmelere cevap niteliğinde yazı yayınladı..
Özeti şuydu:
“Evet, İskenderun Belediyesi’nde ve başka siyasi alanlarda önemli bazı yanlışlıklar yapıldı. Ama bu yanlışlıklar, değişimin asıl hedefini değiştirmez ve değiştirmemeli.”
Mesela..
İskenderun’un etkili birkaç yazarı daha, ciddi bir “hukuksuzluklar ve yanlışlıklar listesi” çıkardı.. Görüyorum ki, çok sayıda yerel günlük ve haftalık gazeteler, yaptırımlarla dolu bir gelişmenin eksenine doğru kayıyor..
Bence bu çok önemli bir gelişme.
Çünkü daha düne kadar, bu yanlışlıklara dikkati çeken ben veya arkadaşlarım olsun..
Anında, “Hizmetleri sulandırmak ve karartmakla” suçlanıyorduk.
Bizlere derhal “taraf”, “menfaat” etiketi yapıştırılıyordu.
Şimdi ise, çekim alanındaki kapsam genişliyor.. Sesler yükseliyor..
Eğer bu tutumumuzda bir değişiklik olmazsa, “değişimin asgari faydaları” konusunda mutabakata varmak için son derece önemli bir süreç başlayabilir demektir.
Bu tartışma, İskenderun’u “değişimin” kutuplaştırıcı esaretinden kurtarıp, gerçek bir demokratikleşme zeminine oturmasını sağlayabilir.
Hedef gerçekten demokratik bir İskenderun ise, bu hedefte hepimiz mutabıkız.
Ama bu hedefe giden bütün yollarda birileri çıkıp, “Benim dediğim olacak” kavramından söz edecekse, orada mutabık olmamalıyız.
Çünkü böyle her hukuksuzluğu veya yanlışlığı mubah sayan bir anlayış bizi demokratlığa değil, olsa olsa geriye götürür..
İşte bu nedenle, şu önermelere birlikte göz atalım diyorum:
MUHTAR ODASI: İskenderun Belediyesi görkemli bir açılış yapıp, Muhtar Odası tahsis etti.. Bu karara saygılıyım ama, hizmet üretmesi, sorunları makama taşıması gereken bu odanın kapısı nedense bu aralar hep kilitli.. Lütfen çalıştıralım..
KENT KONSEYİ: Kent Konseyi ile ilgili söylemlerinden ötürü AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’u haklı görmeye başladım.. Bakıyorum ki, Kurşun’un söylemlerinden sonra, Kent Konseyi çalışmaları ya rafa kaldırıldı ya da hiçbirşeyden haberdar olamıyoruz.. Kent Konseyi bir an önce birşeylerin üretildiği, hizmetlerin yaşam bulduğu bir merkez haline dönüştürülmeli..
ESNAFLA SURİYE GEZİSİ: İskenderun Belediyesi, tez zamanda esnafla bir araya gelip, Suriye’nin 38 ila 45 kalemlik gümrüksüz gıda ve tarım ürünlerinden bir kazanç listesi hazırlamalıdır.. Bunun için, fikirlerini, tutumunu beğendiğiniz sektör temsilcileriyle birlikte, Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’in Suriye’ye bir ziyaret programı tertip etmelidir..
OKULLAR, HASTANELER BİR ARADA OLSUN: Yine AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’un.. Trafik yoğunluğun azaltılması için, okulların, hastanelerin ve buna benzer kurumların, ‘ortak akıl’ muhasebesi kapsamında yeni yerleşim alanlarına kaydırılması fikrine odaklanmalıyız.. Bu konuda bir çalışmanın olduğunu biliyorum. Hatta, TOKİ ile yapılacak bir anlaşma çerçevesinde ilk etapta hastanelerin benzer bir modelle dışarıya taşınacağını işittim. Yeni hastanenin ‘çamlık’ alanı buna müsait..
Meclis üyelerinin bu konuda sergileyecekleri duruş önemli..
Çünkü, birkaç hamleyle ‘gündelik’ hesaplarla trafik düzeni oluşturmaya kalkarsanız, “gelecekle” ilgili sınırı aşarsınız.
DEMOKRASİ: Değişimin tarifini sadece kendiniz yapar, buna giden bütün yolları meşru sayarsanız “demokrasinin” adını koyamazsınız..
İSTİŞARE: STK’larla, meslek örgütleriyle, bir araraya gelinmeli, sık sık fikir alınmalıdır..
PARTİ BAŞKANLARI İLE MUHASEBE: Siyasi parti başkanların demeçlerinden bir ‘ders’ anatomisi çıkarılmalı, yapılan eleştiriler, sümenaltı edilmemelidir.
GÖZLEM: Ayırım, eşitsizlik gibi durumlar dikkate alınmalı, gözden kaçan/kaçırılan hususlardan bir ‘inceleme’ mantalitesi oluşturulmalıdır..
ŞİKAYET DOSYASI: Muhtarların bir çoğundan umutsuzum.. Oysa, belediye çatısı altında oluşturacak birimlerle, (anketlerden faydalanabilir) mahallelerden yükselen sese kulak verilmelidir..
PROJELER: Denizlerimizden, yeşil doğamızdan faydalanabilecek projelerin üretilmesine katkılar sunabilecek insanların görüşlerine itibar edilmelidir.
GAZETECİLER: Biz gazetecilerin, gelecekle ilgili yaptığımız yorumları hiçe sayarak, herkesi “beceriksiz” ya da “Onun fikrinden bana ne?” diye suçlarsanız, “insaf” duvarını aşarsınız.
ANTAKYA MODELİ: Verdiğiniz sözleri yapamaz ya da süreli hizmetlerden söz ederseniz, Antakya örneğine bakıp, geriye düşeriz.. Nedir O?
Antakya Belediyesi, kente girişte otogar dönüşünde alt geçit çalışmalarına başladı bile.. Biz ise, bırakın alt geçidi, kampüs kavşağındaki viyadüğü bile unuttuk..
Kabul edelim ki, bu sınırların hepsini geçiştirecek olursak, gideceğimiz yol demokrasi olmaz. Ama ben, bu gidişattan umutluyum.. Güzel şeylerin olacağına/olduğuna inanıyorum.. Yeter ki, ‘diyalog’ köprüsünden geçerken, samimi olalım..!
BENİM GÖZÜMDE CEVDET UYGUN
Senelerce evveldi..
Özgür Gazetesi’nin ‘arşiv cildini’ karıştırırken, kaleminin esaretine kapılmıştım..
Enfes bir stil, roman gibi..
Hayat hikayesini anlatırken bile bas bariton bir ses, devrimci bir okuyuş..
Sohbeti de şahane..
Mesleki bağrım, hemen benimseyivermişti bu sesi, bu tarzı..
Cevdet Uygun hayatıma işte böyle girdi..
İskenderun’u, Soğukoluk’u, Romanya’yı, geçmişin hatıralarını, bu coğrafyanın çalışkan insanlarını Cevdet Uygun’dan dinledim.
O derece etkileyici, kuşatıcı, belirleyici bir tarzdı bu..
Şimdi, yaşamındaki bu dakikaları sizlere de açıyor..
Daha doğrusu, ‘Bir de bizden’ adlı kitabından verecek gazı..
Sağolsun.. Kapağı imzalamış, göndermiş.. Bir solukta okudum..
Cevdet Uygun’un tarzına o kadar bağlandım ki, yazılarımda zaman zaman ‘stilini’ yansıtmaya çalışmışımdır..
Hayatı da böyledir Cevdet Uygun’un..
Çocuktur.. Yaratıcıdır, coşkuludur..
Matraktır.. Espriye açıktır.. Mavracıdır..
Ee, bütün bunları bu vesileyle yazdım zaten..
VALİ GELMİŞ, BİLGİ YOK!
Anlamakta güçlük çekiyorum.. İskenderun Belediyesi’nin ‘sessizlik’ manevrasında ‘kasıt’ arıyorum artık.. Olacak gibi değil..
Hadi, her haberi ‘kuş’ edip, basına mail atıyorsunuz, anladık..
Peki, Devletin valisi gelmiş, bunun bilgisi neden verilmiyor basına?
Eğer ki, bundan bir ‘ambargo’ sistemi yaratıyorsanız, gülerim..
Sordum, soruşturdum.. Vali M. Celalettin Lekesiz’in İskenderun Belediyesi’ne ziyaret programı hiçbir basına iletilmemiş.. Derken, bir vakit sonra baktım ki, haberin detayları elektronik posta adreslerimize aktarılmış..
E, buyursunlar artık.. Bize de kuzu kuzu yayınlamak düşüyor, öyle mi?
Eveleyip, gevelemeyeceğim.. Bu konudaki tavrımı şimdiden söylüyorum..
Eğer ki, yayınlanmasını istediğiniz bir haber varsa, bildirin.. Yok eğer, ‘Bizim sistemimiz bu, beğenirseniz’ diye bir dayatma söz konusuysa, siz bilirsiniz..
Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna..
Burası dingonun ahırı değil.. Basın Müdürlüğü’nün ‘amatörce’ ruh şekli, belediyenin aynasıdır.. Aynen devam etsinler.. Kaybeden biz olmayız!
Haber de sizin olsun.. Beceriksizliğiniz de..!