Dünkü yazımda, Soğukoluk’taki ölü atmosferin yeni bir sonucu vardı..
Belen Kaymakamlığı, yeşil eteklerde yapılan otelleri yıkmaya karar vermişti hani!
Sonra, muhtar konuşmuş ve şöyle demişti:
-Soğukoluk’ta, Suriyeliler’in konaklayabileceği bir otel gerek..
Aslına bakarsanız, meselenin çıkış noktası da konaklama değil mi?
Bugünkü, gazetelerin haber sütunlarına dikkat edin..
– Holandallı turistler, İskenderun’a akın etti..
Haberin kaynağı ilginç..
Turistleri, İskenderun’da gösteren bir fotoğraf da vardı.
Dikkatle inceledim, çoğu ilk kez geliyordu..
Yüzlerde mutsuz ifade..
İçlerinden onlarcası, sahil kordonunu geziyor.. Ama geriye kalanlar Antakya’ya doğru yol alıyor..
Nereden mi biliyorum?
Dün CHP Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın kardeşi, Sevgili Semir Yazar aradı..
Bilgiyi bize ilk o ulaştırdı..
İlk sözleri şöyle oldu:
– Umarım, İskenderun esnafına katkı sağlarlar..
Aynı umudu ben de besliyordum ki..
Bir de ne göreyim..
İskenderun Limanı’nda demirleyen ve 250 metre uzunluğunda olan Hollanda menşeli geminin barındırdığı turist sayısı, 550..
İskenderun’u tercih eden turist sayısı 50..
Antakya’da olmak istiyorum diyen turist sayısı 500..
Hatırlayın.. Daha dün, Suriyeli turistlerin Harbiye şelalerini tercih ettiklerini, alışveriş için de, Adana Real’e gittiklerini yazmıştım..
Bugün ise, ikinci bir örnek yüzümüze tokat gibi çarpıyor..
Tercihlerde, İskenderun hep son sıralarda..
Çünkü tercihi, olanaklarla veya cazibelerle süslemeyi bilmiyoruz..
Hollandalı turistlerin söylemlerine bakıp, en çok ağrıma giden açıklamaları şu oldu:
– İskenderun Limanı’nda bekleme yeri yok, salon yok!
Hollandalılar az bile söylemiş..
Hareket yok..
Heyecan yok..
Turizmi kapsayan tek bir güzel anlayış yok..
Jest yok.. Misafirperverlik yok..
Elin adamı niye gelsin ki bi daha..
Zaten her terkedişte, söyledikleri de bu değil mi?
– İskenderun’da bizi cezbeden hiçbirşey yok!
Bugün İskenderun Limanı’nda yaprak kıpırdamıyorsa, tek suçlu kim?
Bizler miyiz!
Yoksa, ihale iptalinden çıkan sonuçları kaderini terkeden siyasiler mi?
Daha bir hafta olmadı.. Liman İş Sendikası İskenderun Şube Başkanı Edhem Uslu’nun sözlerini hatırlayın:
– Kırk yıllık vinçlerle limanda, personel iş yapmaya çalışıyor. Yatırım yapsınlar, biz iki yılda bu limanı kãra geçirelim..
Haberden ötürü, tepki gösteren bir Allah’ın kulu çıktı mı?
Bırakın tepkiyi, üzerine alınan siyasileri etrafta göreniniz var mı?
Siyasilerin aklı o liman yapılırken neredeydi?
Dur ben söyleyim..
Ankara’da!
ARKADAŞIN KARAAĞAÇ TAKINTISI!
Birileri Karaağaç Belediyesi’ne çamur atarak, güya ‘hak’ arayışına düşüyor..
Bir soruşturma haberini bile, ön yargılarla, kesin ifadelerle kamuoyuna pazarlamaya çalışıyor.. Karaağaç Belediyesi’nin bütçesi ortada..
Geliri ve gideri belli..
Meclis üyelerinin ortaya koyduğu iddialar araştırılmasın demiyorum..
Ama.. Bir iddianın sonuçlarına bakmadan, yargı boyutu tamamlanmadan bir belediye başkanını idam sehpasına taşımayı da, kasti bir tavır olarak görüyorum..
Hatırlarsınız belki.. Benzer bir soruşturmayı, Denizciler Belediye Başkanı Esabil Soydan da geçirdi. Sonuç; kasti hareketler yargıdan döndü..
Benzer soruşturma süreci yaşayan onlarca belediye başkanı var Hatay’da..
Onları tek bir kalemde suçlu ilan etmenin yanlış olduğunu söylemeye çalışıyorum..
Bana bir belediye başkanı gösterin ki, soruşturmalarla, önergelerle başı dertte olmasın.. Belediye başkanlığının tabiatında var.. Her muhalif partinin meclis üyesi, hukuki yollardan, bazı tespitlerin hakkaniyet boyutunu tartışmaya açar..
Hukuki açıdan sorun varsa, gereği yapılır..
Eğer ki yoksa, daha yolun başında kendini bilmez bazı gazetecilerin dayatmalarını da ‘haksızlık’ olarak görürüm..
O bakımdan, Karaağaç Belediye Başkanı Necmettin Acar’ı yargılamak biz gazetecilere düşmez.. Yarın, yargı karar verdiğinde, sonuç ‘temiz’ çıkarsa, o kendini bilmezler ne yapacak merak ediyorum.. Herhalde onları tenkit edecek bir kurum vardır.. Pardon, o arkadaşın üyesi olduğu kurumun böylesine bir hataya düşmeyeceğini bilmeliydim.. Pardon, işlevsiz kurumlar tepki koyamaz, di mi?
ŞEHRİN İNSANLARINA KIYMAYIN EFENDİLER!
Diyarlar ki, sigarayı neden bıraktın..
İçinde 4000 zehirli madde var..
Ee, ciğerlerimiz biraz oksijen görsün, di mi..
Ama nerdeee?
Sigarada 4 bin zehirli madde var da, soluduğumuz havanın, ciğerlerimize pompaladığı zehrin miktarını biliyor muyuz?
Evet, yanlış duymadınız.. Zehir soluyoruz..
Denemesi bedava..
Liman B kapısı, Modern Evler, Sakarya, Sakıt ve daha bir çok semte gidin, gezin..
Sözüm tiryakilere.. Giderken sigara içmenizi tavsiye etmem..
O nasıl bir toz bulutu öyle..
Kum ocağındaki bacalardan tüten toz öylesine ağır ki, nefes almak mümkün değil..
Kurşundan farksız!
Tam bir rezalet..
Tam bir skandal..
Sağlık Grup Başkanlığı, sigara yasağından ötürü tavsiyelerde bulunacağına, taşocakları için de tavsiye mektubu hazırlasa, seviniriz!
Merak ediyorum, çevreciler nerede?
Hemen hergün termik santrallerle ilgili bir yazı okur olduk, ama taşocakları veya o yöredeki kirlilik için sıkıyorsa, eylem yapın!
İskenderun Belediyesi’ni zorlayın.. Bildiğim kadarıyla, İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Aylin Canbolat ayrıca, Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nda görev yapıyor.. Ee, neyi bekliyor?
Bir ara, 2. OSB için neredeyse hergün konuşuyordu, eylemlerde başrol oynuyordu..
Ne oldu? Taşocakları, ucundan belediyeye mi dokunuyor?
Yüksek ceza kesme olanağını sağlayan dayatmalarınız nerede?
Yoruldunuz mu?
Ve bir söz de firma sahiplerine..
Bugün, Amanoslarda “Biz siyah mermer bulduk” diyen firma yetkilileri, insanlarımızın ciğerlerini siyah bir katmana çevirdiler..
Alsınlar, o siyah mermeri ve firmalarını başlarına çalsınlar..
Memlekete kuruş faydaları yok!
Evet, Davut Beton’dan sözediyorum.. Ya da orayı mesken tutan diğer firmalar..
Çekin artık ellerinizi, o güzelim dağın yeşil eteklerinden..
Sakın ola ki, “Bizim belediyeye bir otobüs, iki de kamyon bağışladım mı, biter!” deyip de, artistlik pozlar vermeye kalkmayın..
Terkedeceksiniz, o diyarı..
Yarın olası bir doğal felaketi önleyecekse, o firmaların oradaki tüm bağlantıları yıkılmalı. O binalarda ruhsata aykırı işler yapıldıysa elbette cezalandırılmalı.
Ve son söz..
Bir iki çift sözüm de, iktidar partisi milletvekillerine..
Herkesin gözü önünde, hatta ilgili bakanlıkların izniyle yapılan o tesislerin tek sorumlusu İskenderunlular mı?
Firmanın sahipleri, binaları yıkılırsa bunun cezasını da çekmiş olacaklar.
Peki, o tesisler kurulurken başlarını ters tarafa çevirenler ne olacak?
Onların hiç mi sorumluluğu yok?
O kişilerin kimler olduğunu araştırıp bulmayacak mıyız? Bu kirliliğe nasıl görmezden gelindiğini öğrenmeyecek miyiz?
SONER DE, 31 NUMARALI
FORMA TAŞIYORMUŞ!
Ömer Baysal aradı.. Köşeme taşıdığım ‘Yusuf ve 31 Numaralı Forması’ başlıklı yazımı okumuş.. Biliyoruz ki, Ömer Baysal eşittir futbol.. İskenderun futbol tarihine önemli katkıları olmuştur. Futbolcu yetiştirmiştir, halen neredeyse tümüyle görüşmelerini sürdürüyor..
Yusuf da onlardan biri.. Ben Yusuf’u yazınca, bana Soner’i hatırlattı..
Meğerse, Tanju’nun ekibinde oynayan İskenderunlu futbolcu Soner’in üzerinde taşıdığı formanın sırt numarası da 31’imiş..
Tam, bir İskenderunlular dayanışması.. Bir taraftan İskenderunlu Yusuf, diğer taraftan bir zamanlar Trabzonspor ve Galatasaray’da top koşturan yine eski İskenderunsporlu Soner de, tanıtım amacıyla bu güzel kentin plakasını, formasına taşıyanlardan..
Dilerim, 31 sayısı bir marka olur, Türk futbol tarihinde..
Benim gözümden kaçsa da, Ömer Baysal hatırlattığı için teşekkür ediyorum..
nderunlu Yusuf’un da boy göstermesi, gurur veriyor bizlere..
Beşiktaş’ta uzun yıllar top koşturmuş Yusuf’un spor ahlakı hep on numara olmuştur..
Hatay’ı, başarıyla temsil etmiştir.. Bugün onun yerini, Beşiktaş’ta bir diğer gururumuz İskenderunlu İsmail Köybaşı doldurmaya çalışıyor..
Benim de asıl üzerinde durduğum mesele de işte bu.. Başarılı futbolcularımız, ünlü takımlarda futbol oynarken, Hatay’ın reklamını yapmaktan geri kalmıyorlar..
Devler Ligi’nde attığı birbirinden güzel gollerle, bizlere lezzetli karşılaşmalar sunan Yusuf’un sırtındaki forma numarası da 31..
Bu iyi bir durum, hatta nazik ve ince bir hareket..
Teşekkürler Yusuf!
BİZİ KENDİ HALİMİZE BIRAKIN!
Demokratik açılım sürecinin altından ne sular geçti..
Tepkiler, feryadlar..
Kısır çekişmeler halen sürüyor..
Oysa, biz kendimizle çok rahatız, barışığız..
Her etnik gruptan, her memleketten dostlarımız var..
Akraba gibiyiz, kardeş gibiyiz..
Haftasonu katıldığım ve Sevgili İbrahim Erdamar’ın oğlu Yusuf için tertiplediği sünnet merasiminde aynı hissleri bir kez daha yaşadım..
Aysel kız türküsü eşliğinde, MHP İlçe Başkanı İbrahim Gül ile birlikte halay çektik..
Bir baktım ki, 10 dakika sonra delilo çalıyor, hadi yine sahneye..
Sonra Arapça şarkı olan Alluş’la, konukları alkışladık..
Birlikte oynadık, şarkılar söyledik..
Üstelik bunu yaparken, birbirimize de sarıldık..
İşte ‘gerçek’ demokratik açılım budur..
Ama bakıyorum ki, işin ‘şov’ kısmı nedeniyle siyasilerin kafası belli ki Kürt Açılımı tartışmaları başladığından beri bir hayli karışmış.
Karışıklığın nedeni büyük olasılıkla ne yapacaklarına henüz kendilerinin de karar vermemiş olmalarından kaynaklanıyor.
Bu kafa karışıklığının bir an önce giderilmesini diliyorum.
CHP’DE KONGRE SÜRECİ
Nihat Karpuz büyük olasılıkla aday.. Çünkü, CHP’nin iktidar olduğu İskenderun’da, partinin düştüğü bu sessizlik hayra alamet değil..
Fırtına öncesi bir sessizliğin yaratacağı tahribatı düşünmek bile istemiyorum..
Geçtiğimiz dönem iki listeli seçim takvimi, CHP’yi dipsiz bir kuyuya sürüklemiş, İlçe Başkanı Nihat Karpuz ile Milletvekili Aziz Yazar’la arasını açmıştı..
Bu dönem pek bir değişikliğin yaşandığını söyleyemem..
Bana sorarsanız, CHP Hatay Milletvekili Aziz Yazar ile Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, sonuçların hesaba alındığı bir yol haritası belirlemeleri gerekiyor..
Nihat Karpuz’a da düşen görev, bu yol haritasına bağlı kalarak, CHP’nin çıtasını yükseltmek yönünde olmalıdır..
Aday ya da değil!
Çıkacak adaya da destek vermelidir!