İnsanlar ve toplumlar arası iletişimdeki en çarpıcı kavram artık ‘empati’.. Empatide, karşımızdakini anlamak ve kendimizi onun yerine koymak esas alınıyor.
Görüyoruz ki, son 15 yılda gerilimler azalmak bir yana arttı.. Ekonominin büyüme çarkı dönerken, eğitimsizleri ilgi alanımızın dışına attı.
Toplumlardaki bu kayıtsızlık ve çatışma ortamı, aile ve iş hayatını da olumsuz etkiledi. Son 15 yılda insanların eğitim ve gelir düzeyleri bir miktar yükseldi ama iş sektöründeki gerginliklerde dişe dokunur bir azalma görülmedi.
Kimileri halen aynı kafa..
İster İzmir’de olun.. Ya da Ankara’da!
Uzakta olsanız bile ‘sevimsizliğe’ komutlanabiliyor insan..
İskenderun’a gelince de, kusabiliyor bu hoşgörüsüzlüğü..
Değişim sözkonusu değil anlayacağınız..
Çirkefliğin tedavisi yokmuş meğerse..
Daha önce de yazdım..
İnsanlar artık, birbirlerine tahammül edemiyor, etmek istemiyor.
Aynı sektörde olmalarına karşın, kötünün çıkıp iyinin kuyusunu kazmaya çalıştığını biliyorum..
Bunu sizin yanınızdayken dahi yapabiliyor!
Tamamıyla kıskançlık içgüdüsü..
Hastalık!
İş dünyasında da sistemin bu şekilde işlemesini isteyenlerin olduğunu görüyorum.. Üzülerek belirtmeliyim ki, sektörler arasındaki empati daha karmaşık bir yapıya dönüşmüş vaziyette..
Onlar istese de, kurguladıkları empati yapay..
Bunu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu söylüyor.
Hisarcıklıoğlu, bu durumun, duyarsızlıktan ve karşımızdakilere yönelen iyi duyguların “karşılıksız” kalmasından kaynaklandığını vurguluyor.
Kaldı ki..
Keyfi davranışlara, körü körüne baskılara empatiyle müdahale ediyor, ders veriyor!
Hoşuma giden şu oldu..
El ele tutuştuğu dostlarıyla müthiş bir duruş sergiliyor, tavrını örneklendiriyor..
Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Fuat Tosyalı ile yakın dostluğu da, ebedi birlikteliklerin nasıl korunması gerektiğine vereceğim en güzel detay!
Saf ve duru..
Manşetten verdiğimiz resim, bunun en hoş ispatı!
Hisarcıklıoğlu bunun farkında..
Kimse farketmeden, duygular arasında köprü kuruyor..
Sanki, işadamlarının duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışan bir psikolog gibi..
Ne dersiniz?
Bu güzel duygu, giderek sertleşen ve acımasızlaşan bir iş dünyasına yeterli ölçüde ‘gönül bağlılığı’ katacak mı, yoksa bu yetersizliğin açığını “empati” ile kapatmak mümkün mü?!
Bu konuda en güzel mesajı yine Hisarcıklıoğlu veriyor..
Dörtyol’daki firmalara yönelik ödül töreninde şöyle bir cümle kuruyor:
“Varlıkta kentelenmeyi biliyoruz. Ama, maalesef parayı gördüğümüz an, birbirimizi unutuyoruz. Bu yanlış.. Bölgedeki firmalar olarak bütünleştiğiniz takdirde, en büyük güç sizler olacaksınız. Bu bağlılığı göstermek zorundasınız!”
Hisarcıklıoğlu’nun bu mesajıyla, empati duygusundan yoksun insanları kastettiği ortada..
Belli ki, birşeyler hissetmiş olmalı..
Ya da tören öncesi canını sıkan bir hadiseye gönderme yapmak istemiştir.
Kimbilir..
Törene esaslı bir bakış attığımızda, ‘dinazor’ devrinden kalma sevimsiz kişiliklerin bu ‘zorunlu’ çağrıdan anlamlar çıkarması kaçınılmaz oluyor..
Anlayana!
Bizde de neden olmasın?
Bu aralar eğitim konusuna fazlasıyla önem veriyorum.. İskenderun’u, diğer il ve ilçelere nazaran kıyasladığımda, az bile yazdığımı düşünüyorum.
Bugün ise, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bir çağrısına yer vereceğim. Beklentim, benzer bir talebin İskenderun Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından değer görüp, görmeyeceğiyle ilgili..
Nedir İstanbul’daki durum?
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü yeni öğretim yılı öncesinde aldığı kararla öğrencilere kolaylık getirmiş..
Öğrenciler kendileri isteyinceye kadar kravat takmayabilecek, gömlek yerine tişörtle okula gelebilecek.
Bu kararı niye alıyor?
Sıcaklardan!
İskenderun, İstanbul’dan daha sıcak ve nem oranı daha yüksek olduğundan, bu durumu bizim kentimiz açısından değerlendirebilmemiz mümkün.
Hakkımız var buna..
Peki, İskenderun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü böylesine bir kararın altına imza koyabilir mi?
Prosedürü bilmem..
İstanbul yapıyorsa, bizde de neden olmasın!
Bir an kendinizi öğrencinin yerine koyun..
Pek çoğunuzun sevmediği lacivert ceket, gri pantolon, gömlek ve kravattan nefret ettiğini biliyorum..
Bir de, bu mecburiyete sıcakları ekleyin..
Hiçbir öğrenci, sırf sıcak diye daha okulun ilk gününde kravat yüzünden disipline gitmek istemez..
Biraz gayret..
Milli eğitim, kravat serbestisi kararını bir toplantıyla duyurabilir. Yeni uygulamada kravat takmamanın cezasının olmayacağını müjdeleyebilir..
Bırakalım da, öğrenci hava soğuyana ve kendisi ihtiyaç duyana kadar gömlek-kravat yerine tişörtle okula gelebilsin..
Bence düşünmeye değer.