Hikayeleriyle ünlü yazar, O. Henry’in hikayeleri, hayatın bazı anlarında durumu anlamaya yardımcı oluyor.
Bugün İskenderun’daki gelişmelere bakınca, onun hikâyelerinden birini hatırlamamak mümkün değil.
Üç dolandırıcının başı derde girer..
Ne yapacaklarını konuşmaya başlarlar.
Sonunda biri kesin çözümü söyler.
“Vaziyet çok karıştı, dürüst olmaktan başka çare yok.”
***
Hikayeye bakıp, şu sırada sanırım herkesin aklında tutması gereken cümle şudur:
Herkes dürüst ve samimi olsun!
İskenderun’da, şu üç aylık zaman diliminde çok şey değişti..
Uzlaşmak adına herkes bir rol üstleniyor.. Baştan belirtmeliyim ki, Belediye Başkanı Yusuf Civelek, bu yolda çok çaba sarfediyor. Gerektiğinde, mecliste kendi grubunun aldığı kararı eleştiriyor, yol gösteriyor.
Tıpkı geçtiğimiz günlerde, birlikte oturduğumuz yemek masasında söylediği, “Bulvar ismi değişikliği olmalıydı. Ama zamanlama yanlıştı” sözleri gibi..
O gün, kamuoyunda yanlış anlaşılmasın diye, bu sözleri gazetemizde kullanmadık.
Çünkü, her iyi niyet taşıyan cümleden, fırtınalar koparan bir düşünce yapısına sahibiz.. Hangi niyetle söylendiğine bakılmaksızın, her cümleden idam fermanı çıkarıyoruz..
Görüyorum ki, o haberi kullanan gazetelere bakıp, belki de içeriğini anlamadan, yanlış fikirlere kapılıyoruz.
Oysa ben, aynı konuşma sırasında İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’in “Düz yolda patinaj çekmeyi bırakalım da, İskenderun için kenetlenelim” mesajına ilgi duymuş, köşeme taşımıştım.
Çünkü.. Kavgadan, kutuplaşmaktan beslenen bir sisteme karşı sayısız yazılar yazan ben, ufukta beliren ‘iyi niyet ve samimiyet’ ışığına güveniyorum..
O gün, Sayın Civelek’in söylemleri beni yeterince tatmin etmiş, ‘birliktelik’ kavramına olan bağlılığını inanmıştım.
Daha açık bir ifadeyle, İskenderun’da insanlar arasında oluşan ‘rahatlama’ psikolojisini toplumda hangi insan hissetmedi ki?
Şimdi hal böyleyken.. AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’un toplantıda sarfettiği sözleri fevkalade zamansız buluyorum.
Çünkü bazı söylemler, ‘idare edilebilecek’ noktayı geçebilecek fanatik olaylara meğil sağlar.
Özetle..
Şimdi İskenderun’a hizmet zamanı..
Artık, hepimiz birbirimize karşı samimi olmalıyız.
Ayrıca, “Biz bu söylemlerden şunu anlıyoruz” gibi dar bir düşünceye kapılıp, bu işin içinden sıyrılamaya da hakkımız yok.
D’S Damat’ın açılışına katılan işadamlarımızın yüzünde gördüğüm tebessüm herşeye değerdi.. Herkes iyi niyetli ve İskenderun’a hizmet etmenin sorumluluğundaydı..
Bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi?
Görüyorum ki, ortada ciddi bir durum yok..
Lütfen, “olayı saptırmaya” çalışan mırıltılar sizi aldatmasın, halkın içinden gelen sesi dinleyin.
O “uğultuyu” duyun.
Halk, üretken bir hizmet mekanizması istiyor.
İsteklerinde çok da haklılar.
Siyasilerin birbirlerine karşı kibrinden, her olaya fütursuzca müdahale etmelerinden, kutuplaşmanın görmezden gelinmesinden, bıkıp usandı halk.
Yeni bir İskenderun istiyor insanlar.
Apoletlere bakılmaksızın, hukuka tâbi olduğu, yargının adil davranmak zorunda kaldığı bir Türkiye.
Dr. Yusuf Civelek’in şu sözleri halen kulağımda:
“Adil, hakkaniyetli, özgür bir ülkede yaşayacağız ve ben de İskenderunlu hemşehrilerimizin mutlu olması için çalışacağım.”
“Halk iradesi” denilen şey, budur işte..
Lütfen, eski alışkanlıklarla hiç kimse bu yeni durumun içinden çıkmaya çalışmasın!
DENİZİMİZDE YÜZEBİLMEK SORUN OLMASIN!
Herkes farkında.. Kimse açıkça söylemeye itiraf edemiyor ama, cennet koylarımız birer birer ‘ölü denize’ dönüşüyor.
İçinde yüzdükleri suya sintine basanlar mı ararsınız, teknelerinin çöpünü boca edenleri mi?
Hepsi var..
Dörtyol Kaymakamı Hayri Sandıkçı bile, korkusunu dışa vurmaya başlamışsa eğer, ortada ciddi bir sorun var demektir.
Henüz.. Kale köyü, Yayladağı, Samandağ sahillerine bakan yamaçlarda durumun vahiyetini öğrenebilmiş değiliz.
Tamam.. Körfezimizde denizi denetim altına alacak tedbirler alınıyordur belki, ama kirletene unutamayacağı cezaları yazacak otorite var mıdır, bilmiyorum.
Böyle giderse, yakın bir gelecekte bırakın balık tutmayı, denizimizde yüzebilmek bile sorun olacak.
İskenderun’un en önemli sorunu budur bence!