Jandarma Er Onbaşı Fatih Yonca 10 gün önce izine geldiğinde annesine \’Şafak 87 anne\’ diyerek sarıldı, izninin ardından birliğine döndü.. Döndüğü gün Tokat\’ta pusuya düşürüldü, şehit oldu.. Hepimiz yıkıldık!
Yüreğimiz yandı!
Bir de üzerine, Fatih Yonca’nın askerlik boyunca aldığı maaşı ailesine göndermesi eklenince.. Bir kez daha öldük!
Ailesine bakmayı birgün bile ihmal etmedi Fatih..
Üstelik, ailesinin sıvasız, kapısı naylonla kapatılmış evinde mutluydu!
O mutluluğu bile çok gördüler..
Bugün o iki odalı briketten yapılma derme çatma evde yas var!
Milletçe yandık
Sanki birileri geldi, ciğerimizi söküp çıkardı.
O kadar canımız yandı.
Bugün, ‘cenaze töreni İskenderun’da yapılmalıydı!’ diye tepki koyanlara ve ‘Bırakın artık açılımı, şehitler üzerinden açılım olmaz’ feryatlarıyla yıkılan insanlarımıza bakıyorum da..
7 fidan gibi, Mehmetçik kalleşçe çapraz ateşe alınarak katledildi.
Bunun hesabını sormak gerekmiyor mu?
Hangi tören, hangi yürüyüş, hangi tepki, bugün yüreğime saplanan o hançeri çıkarabilecek?
Anlamıyor musunuz? Mesele, sadece törenlerde yankılanan ağıtlar değil..
İskenderun’da katıldığım bayrak yürüyüşü ile teröre telin yürüyüşlerinin sayısını hatırlamıyorum artık..
Tamam provakasyon olmasın..
Tamam iktidara yönelik eleştiriler olmasın..
Tamam, bu yürüyüşlerin doğuracağı sonuçlarla ilgili bir kaos olmasın..
Görüyoruz işte.. Açılımı istemiyorlar!
Sırf, teröristleri mutlu edeceğiz diye, daha kaç Fatihimiz’i o katillere teslim edeceğiz?
Anaların yüreğinden akan gözyaşları böyle mi duracak?
Masum insanlarımızın güvenliğini daha kaç ‘açılıma’ feda eceğiz?
Serapçık 17 yaşındaydı. Güzel, aklı başında bir genç kızdı.
Umutla üniversite sınavlarına hazırlanıyordu.
Okuyup bir meslek sahibi olmayı, başarılara imza atmayı düşlüyordu.
Onu, kurstan evine dönerken bindiği otobüste robotlaştırılmış canavarlar cayır cayır yaktılar.
Serap benim kızım da olabilirdi, sizin kızınız da!
Onun ölüm haberi teröristlerin, onları yönetenlerin, onların avukatlığını yapanların insanlığının bittiğinin ilanıydı.
Bugün, şehit cenazesi üzerinde ‘siyaset’ yapanlara tavsiyem..
Böyle hesapsız kitapsız, plansız programsız yola çıkışlar hep kaos yaratır.
Hele bu yola çıkış, adını bile koyamadan başlamışsa, yürüyüşünüzün çıkmaz sokakta tıkanıp kalacağı kesindir.
Öyle de oldu.
Yazık oldu.
En vahimi bu süreç toplumda büyük bir “tahribat” yarattı.
Bin yıldır iyi günde, kötü günde kardeş olarak yaşayan ama bu süreçle birlikte tehlikeli şekilde birbirlerini düşman görmeye başlayan insanlar, yaratılan bu kapkara havadan nasıl kurtulacaklar?
Bu güzel ülkeye yapılacak en büyük kötülük, insanlarımız arasındaki sevgiyi, hoşgörüyü kin ve nefrete dönüştüren bu süreç oldu.
Tam 25 yıldır ayrılıkçı terörle boğuşuyor bu ülke.
Binlerce insanımızı yitirdik.
Acılar çektik, genç fidanlarımızı, iyi yetişmiş insanlarımızı kurban verdik.
Ama her türlü tahrike rağmen şimdi olduğu gibi birbirimizi düşman görmedik.
Şimdi sokaktaki acılı vatandaş soruyor:
“- Orduyu yıpratırsanız bundan bütün ülke zarar görür. Her gelen aklına estiği gibi ülkeyi yönetmeye kalkarsa, ülkenin değerli kurumlarını düşünmeden çürütme çabası içine girerse bir gün gelir o siyasi düşünce sokaklarda hapsolur.”
Yalan mı?!
Lütfen.. Artık, kimse ordunun motivasyonu üzerinden siyaset yapmasın!
İnsanlar acı içinde.
Böyle bir toplumda yaşamak ne kadar zor, Türkiye buna layık mı?
Söyleyin, layık mı?!
GÜN BİRLİK GÜNÜDÜR!
Şehit Fatih Yonca’nın hayatı, bir gerçeği daha ortaya koydu..
Vatan sevgisi parayla ölçülmez!
Söz konusu Vatan ise, hayat teferuattır..
Bugün, Fatihimiz’in evinde yas var.. Ama bir o kadar gururlanan bir aile var..
Kalleşlerin, kansuzların, soysuzların emellerine göz yummayan bir gençliğin bükülmez duruşu var..
Bugün Yonca ailesine sahip çıkma günüdür..
Gazeteye gelen onlarca destek telefonu şunu gösteriyor ki, maddi ve manevi destek vereceklerin sayısı çığ gibi büyüyor.. Gün, birlik günüdür!
Öğrendim ki, İskenderun Kaymakamı Sayın Cemil Aksak, Yonca ailesi adına yapılacak yardımlarla ilgili Ziraat Bankası’ndan hesap açtırıyor.. Sayın Aksak’ın dün akşam ki, yoğun toplantı trafiği nedeniyle o hesap numarası açıklanmadı..
Sanırım, bugün o hesap numarasını kamuoyuna paylaşırız..
Sevgili okurlarım.. Şimdiden vereceğiniz katkılar için hepinize teşekkür ediyorum..
HAYALLERİMİZ KAĞIT ÜSTÜNDE KALMASIN!
Çağdaş ve önemsenen bir İskenderun için her projenin bir anlamı var..
Cazibeyi artırmak bunların başında yer alıyor..
Nedir cazibeyi sağlayacak unsurlar?
Farklı arayışlar..
Farklı olmak için de, üretkenlikte sınır tanımamak gerekiyor..
Uğurkan Bayır’ın GÜNEY’deki köşe yazısını okuyunca, güzellikler adına alınması gereken kararlara dair bazı notlarımı özetleyerek size iletmek isterim.
Sevgili Uğurkan, benim de önemsediğim hizmet adımlarında, hayallerini anlatmış..
Umuda yolculukta, paylaşılacak her projenin yaşam bulabileceğini hatırlattı..
Örneğin, İskenderun’a bir teleferiğin kurulabileceğini söylerken, aklıma İstanbul ‘Piyer Loti’ geldi. Neden olmasın?
Peki, boşalan radar mevkiinde yeşil doğanın bağrında bir dinlenme tesisi neden inşaa edilmesin? Hayal mi bu, hayır değil!
O halde yapmamız gereken şu:
Umudumuzu yitirmeyelim. Bir ‘güçbirliği’ platformu eşliğinde alınan kararlar uygulanırsa, hizmetlerde önemli aşamalar kaydedileceğini umuyorum.
Yeter ki hayallerimiz, kâğıt üstünde kalmasın..!