Bugün sizi, ilkel komplo teorilerinden kurtarıp biraz nefes aldırmak istiyorum..
Geçtiğimiz cuma günü GÜNEY TV.’nin organize ettiği ‘Genç duruş’ programı vardı.. Ben de oradayım.. Gençlerle konuştuk, dertleştik..
Hepsi pırıl pırıl insanlar.. Karşılarında İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, MKÜ Rektörü Prof. Dr. Şerefettin Canda ile İTSO Başkanvekili Müfit Tennioğlu vardı.. O ne heyecan öyle.. Sorular ilginç olduğu kadar, mantıklı ve akıllıca.. Temeniller hatta talepler geliyor..
Başkan Civelek not alıyor, gereğinin yapılması hususunda tamilat veriyor..
Derken iki saat çabucak geçiyor..
Espriler, hayat hikayeleri ve tavsiyeler..
Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek, öğütlerinde yaşamından kesitler sunuyor..
Okulun ihtiyaçları için de ‘feda olsun’ sözleriyle büyük alkış alıyor..
Yalnız benim üzerinde durmak isteğim nokta ise, Başkan Civelek’in gençleri cesaretlendirirken kurduğu cümlelerdi.. Müthiş bir empati örneğiydi..
“Bu hayatı bir kez yaşıyorsunuz. Düşüncelerinizde özgür olun, cesur olun.. Hayata sevgiyle bağlanın.. Hayatınızda keşkelerin yeri olmasın..” sözleriyle müthiş bir sinerji oluşturdu salonda..
Müfit Tennioğlu’nun öğrencileri yüreklendiren açıklaması ise tam not aldı..
Sayın Rektör Şerefettin Canda’nın, ‘İskenderun’a birden fazla organize sanayi bölgesi gerek.. Bu konuda yoğun bir çalışma içerisinde olmalıyız’ sözleri ise, bilim ışığından faydalanmak isteyen firmalar için bir yol haritasıydı..
Genç beyinler arasında köprü kurmak galiba böyle bir şey!
Öyle bir program oldu ki, hem neşeli hem de mutlu ayrıldım.. Gerçi finallerden ötürü o saatlerde sınavda olan birçok öğrenci de programa katılamadı..
Katılan ve katılamayan tüm öğrencilere diyorum ki:
– Hayatınızın zorlu yaşam koşullarından korkmayın.. ‘Akıl’ ve ‘mantık’la kuracağınız her hayalin peşinden koşun.. Bol bol güleceğiniz bir yaz diliyorum.
Ağlamak, hepimizden uzak dursun!
ÇATIŞMA VE KUTUPLAŞMAYLA BİR YERE GİTMİYORUZ
Çatışmak.. Kutuplaşmak..
Nefret ettiğim iki kelime..
Emin olun, bu iki kelimeyle yola çıkanları hayırla anan olmayacak.
Oysa, toplumun dinamikleri kendi üzerindeki bu yükü kaldırmak için her zaman adım atıyor.. Bence, bizler de bu ‘dayanışma’ haline artık ciddi ciddi destek vermeliyiz..
Niye mi?
Bakınız.. Cumartesi günü manşetimiz ‘Çöp evden sağlıklı yaşama’ başlığını taşıyordu.. Bir haberimiz de sürmanşettendi..
“- Çaresiz bir annenin feryadına lütfen duyarsız kalmayın..”
Hemen ertesi gün destek geldi.. Hemen yardımına koştular, Safiye Çağrı’nın..
Tıpkı, İskenderun Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından evi yenilenen Hediye Çelik’in yaşadığı mutluluk gibi..
Öyle ya.. Bakım ve onarım sonrası, sağlıklı ve hijyenik bir evde oturmanın keyfini çocuklarıyla birlikte yaşayacak olan o ailenin yaşadığı duygu fırtınasına ortak olmak ne güzel, değil mi?
Oysa düne kadar o evin camları yoktu..
Damı akıtıyordu..
Durum içler acısıydı..
Peki ya şimdi?
İskenderun Kaymakamı Cemil Aksak orada..
Sağlık Grup Başkanı Yavuz Selim Yıkıcı orada..
O perişan ailenin hemen yanıbaşındalar.. Olması gereken yerdeler.. Hem de vaktinde..
Peki bizler üzerimize düşen bu ‘yardımlaşma’ görevini yeterince yerine getirebiliyor muyuz?
Ben diyorum ki, böyle durumlarda;
Eğer samimiysek..
Eğer yapılan işin gerçekten bir yardım, bir sevgi ifadesi olduğuna inanıyorsak;
Hepimiz kapıya dizilip, o insanlara “Biz de geldik” demeliydik, demeliyiz..
Üzgünüm ama.. Yardıma koşmak için, işaret fişeğini beklemek gerekmiyor..
Bir hayır işi; bir ailenin dramına da ortak olmaktır, sevincine de..
Bir çift mutlu göz, o an dünyaya bedel geliyor insana..
Adımsa adım.. Yardımsa yardım..
Bence bu jestler, hem kişileri hem de kurumları büyütür.
Sizce bu, hayatını komplo teorisi üretmekle geçiren, vasatlık yarışına girmiş köşe yazarlarının her gün yazdığı basmakalıp yazılardan çok daha heyecan verici bir hikâye değil mi?
Tabii bir de biz gazetecilerin taşıması gerektiği ahlaki sorumluluk duygusu var.
Bu güzel kentin dinamik güçlerine, panik havası içinde atmadık çamur, atmadık iftira bırakmayan o kelli felli adamların şuursuz saldırılarına baktıkça, yerleşmem gereken yerin, kendilerini hizmete adayan insanların mahallesi olduğunu düşünüyorum..
TALEP VE SONUÇ..
AK Parti Belediye Meclis Üyesi İbrahim Yaran’ın köşeme taşıdığım çok sayıda açıklamaları olmuştur.. Bunlardan bir tanesi de, ‘bilgilendirme’ kaynaklı yaşanan aksaklıklardı.. Yani, müdürlüklerin gerek tekliflerinden gerekse icrasına kadar olan içerikten bilgi sahibi olamıyordu.. İbrahim Yaran, konuyu gündeme getirip bir meclis üyesi olarak gelişmelere vakıf olmak istediğini söyledi.. Sonra mı?
Belediye idaresi uygun gördü, gereği yapıldı..
Gerisini İbrahim Yaran’dan dinleyelim:
“- Bu durumu meclisimizin çalışmalarını artırma yolunda ve belediyemizin şeffaflığı konusunda bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Belediye yetkililerine teşekkür ediyorum.”
Dilerim, meclis üyelerimiz de oturuma taşıyacakları gündem maddeleriyle İskenderun’a katkı sunmaya devam ederler..
Ne der Atasözü:
Vakit, nakittir! İş yaratılmadan geçirilen her saat, bir daha ele geçmemek üzere yitirilen bir hazinedir.