Batan geminin malları bunlar

Mavi Marmara, Türk bandıralıydı… İstanbul’dan Türk bandırasıyla yola çıktı, Antalya Limanı’na Türk bandırasıyla kayıt yaptırdı, baskına bi uğradı ki, a-aaa…
Komor bandıralı!
*
(Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bandıra, yolda değişmişti. Çakma bandıra yani… Değişmeseydi, hukuk gereği, savaş sebebiydi… İslami Cumhuriyet’tir ama, Afrika’yla Madagaskar arasındaki adacık
devleti Komor’un İsrail’e savaş ilan edeceğini pek sanmıyorum!)
*
Haliç tersanesinde Türk mühendis, Türk işçisinin emeğiyle yapılmıştı Mavi Marmara… Orijinal adı, Beydağı’ydı. Sonra Mavi Marmara’ya dönüştü. Güzel güzel çalışırken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi, Belediye de, iki ay önce İHH’ya sattı… Sonrası malum.
*
Mavi Marmara’nın ikizi var, adı Karadeniz… O da Haliç’te yapıldı. O da Türk bandıralıydı. Orijinal adı, “Çıldır”dı… Sonra Karadeniz’e dönüştü. Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin bünyesinde güzel güzel çalışırken, şak diye, Rizeli, MÜSİAD üyesi bir işadamına satıldı. Özelleştirmenin şartı vardı, satın alacak kişi “Türk vatandaşı” olmak zorundaydı. Sevindik tabii… Neticede vatandaşımıza satılmıştı. Ancak… Karadeniz’i devletten 4’e alan vatandaşımız, 8’e Yunanlı’ya sattı. Yunanlı, Türk bandırasını söktü, Malta bandırasını taktı. Karadeniz’i sildi, “Dream” yazdı… Yani, Çıldır’mak işten bile değil ama, Karadeniz’i anca “rüya”nızda görürsünüz bundan sonra!
*
Ankara feribotu, satıldı.
Samsun feribotu, satıldı.
Truva, hurdacıya satıldı.
Yeşilada, jilet oldu.
*
İskenderun feribotu, satılmadı…
Özelleştirme Kanunu’ndaki “milli güvenlik ve kamu yararı” ayaklarıyla, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na hibe edildi. Böyle bu işler çünkü, ona bi tane, buna bi tane, bi tane de askere, herkes çenesini kapatıyor, “milli güvenlik” sağlanmış oluyor… “Kamu yararı” denilen İskenderun feribotunda, yüzme havuzu, restoran, bar filan var!
*
Tekirdağ feribotu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi, Belediye başkasına sattı, o başkası da Aliağa’ya götürdü, söktürdü… Bandırma feribotu, Çanakkale İl Özel İdaresi’ne hibe edildi, Çanakkale İl Özel İdaresi başka birine sattı, o biri de, kiloyla hurdacıya sattı… Eritilip çatal kaşık yapılan Avşa feribotunun ikizi Uludağ feribotu birine satıldı, o biri de, Uludağ’ı silip, Cappadocia yazdı, yabancı bandırayla Ukrayna’ya çalıştırıyor.
*
Hayır, canımı sıkan konu, Gazze’ye yardım göndermek için feribot kalmadı elimizde birader… İster misin, höt zöt yapıyormuş gibi görünürken, İsrail’den feribot kiralasın bunlar.
(Yılmaz Özdil/Hürriyet-3 Haziran 2010)

BİR ÖYKÜ..
“Uzun ve geniş bir çayır varmış ve bu çayırda aslanlar, inekler falan yaşarmış. Aslanlar bazen günde bir-iki ineği yaralar veya öldürürmüş. Her gün aslanlar inek peşinde koşmaktan yorulmuş ve bir toplantıda hepsi bir araya gelmiş; aslanların birisi demiş ki biz niye hep kavga ediyoruz, gelin barış içinde yaşayalım. Yalnız şu sarı inek çok cılız onu bize verin, biz de size hiç saldırmayalım. Vermişler sarı ineği…
Ertesi gün rahat rahat gezinmişler ama akşam olunca aslanlar, şu kara öküzü bize verin, o bize nanik yaptı, demişler. Vermişler kara öküzü… Derken her gün birer ikişer azala azala kalmamışlar. Sormuşlar en bilge ineğe biz nerde yanlış yaptık diye. O da demiş ki: Sarı ineği vermeyecektik.
O sarı inek Kuzey Irak’ta verildi.. ‘Çuval operasyonu’nda verildi; Ermeni sorununda verildi; Yahudi lobilerinden alınan ödüllerde verildi; Mısır–Gazze sınırında verildi; o sarı inek AB uğruna satılan değerlerimizde verildi.
O sarı inek ordunun kırılan onurunda verildi!”
Evet o sarı ineği hiç vermeyecektik!

SUSTURUN BU KADINI
Teröristlerin şehit ettiği 6 denizci olayından sonra BDP’li Emine Ayna utanmadan, sıkılmadan tehdit ediyor.. Ayna, terör örgütü PKK’nın İskenderun’daki hain saldırısına değinirken, “Ben İskenderun’daki eylemden şunu anladım. Bu savaş artık sadece Kürdistan’da olmayacak” dedi.
Utanmaz kadın, resmen ve alenen ‘anladım’ diyor, ‘eylem’ hazırlıklarından söz ediyor ve bunun Türkiye’nin geneline yayılacağını söylüyor..
Peki Devletimiz nerede? İçişleri Bakanlığı nerede? Soruşturma nerede?
Ve en önemlisi bu utanmaz kadını susturması gerekenler nerede?

NELER OLUYOR?
Hain PKK saldırısı 6 şehit..
Kalleş İsrail baskını, İskenderunlu bir vatandaşımız öldü..
Derken..
Bir kişi Vakıfbank’ın önünde ‘kendimi yakacağım’ diyerek, borçlarının yapılanmasını istiyor.. Çok şükür, eyleme geçen o talihsiz adam ikna edildi..
Derken..
Sakarya’da eski koca cinnet geçiriyor.. Boşandığı karısını ve kayınpederini vuruyor, sonra da seken kurşunla ağır yaralanıyor.. 3 yaralı..
Derken..
İskenderun’da görev yapan Anadolu Episkoposluğu ve Havarisel Vekilli Luigi Padovese, dün şoförü tarafından evinde uğradığı bıçaklı saldırıda öldürülüyor.
Gerçekten akıl almaz bir cinayet.. Üzüldüm ve kendi kendime sordum:
Neler oluyor!
Gerçi Sayın Vali M. Celalettin Lekesiz, olayın siyasi bir boyut taşımadığını söyledi..
Dilerim öyledir.. Zamanlama akıllarda soru işaretleri bıraksa da, bu cinayet yüreğimizi sızlattı.. Üst üste yaşanan olaylarla, morallerimizi bozdu..
Şunu söyleyebilirim ki..
Artık normalleşmeye ihtiyacımız var..
Yeter artık.. Bitsin artık!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.