O anlar vardır!
Siz de bilirsiniz, eminim, mutlaka sizin de “o” anlarınız vardır.
Mutlu olduğunuz, kamuoyuyla paylaştığınız..
Ürettiğiniz, netice aldığınız o anlar..
Bende epey var.
Mesela, bir kaç gün önce “Milli Eğitim de, Sayekler de ağırdan alıyor, neden?!” başlıklı bir yazı yazdım..
Epeyce tepki aldım.. Hayır duası da..
Sonuçta amacım, İskenderun’a bir okul kazandırmaktı..
Çünkü protokol var..
Çünkü, imza var..
Hem de 2008’den kalma..
Fazlasını değil, hakkımız olanı istiyoruz sadece..
Gereğini yapmak Fadi Sayek’in boynunun borcu..
Onun, geciken AVM inşaatı beni ilgilendirmez..
Bu aralar, AVM yerine toplu konuta yoğunlaşma fikri de beni zerre bağlamaz..
Ben sadece ve sadece, Endüstri Meslek Lisesi civarında yaptırılacak okulla ilgiliyim..
Dün, konuyla ilgili İskenderun İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Cankurtaran aradı.. Dedi ki:
“- İskenderun belediyesi ile görüştük.. İmar kanununun 18. Maddesi uyarınca isteğe bağlı imar uygulaması neticesinde İskenderun Belediyesi ortaya çıkan sorunu çözdü.. Biz de hemen yeni bir protokol hazırlayıp, Sayek Ailesi’ne sunduk. Bu arada yerin tapusunu da aldık.. Artık son söz Sayın Fadi Sayek’tedir.. Avukatları protokolü inceleyip, yanılmıyorsam birkaç güne kadar gereğini yapacaklardır.”
Güzel haber diye buna derim.. İki yıl aradan sonra, yaptığımız bir haber üzerine Milli Eğitim’in hassas ve etkili yaklaşımı sayesinde okul inşaatı meselesinin mutlu sonla çözüme kavuşması, oldukça mutlu etti beni..
Neticede söz konusu olan 32 derslikli bir okulun İskenderun’a kazandırılmasıydı..
Neticede, Sayek soyadına yakışan olmalıydı..
Daha önce yazdım.. Sayek Ailesi ortaya bahane koymamalı..
Beklememeli, işi uzatmamalı..
Yarın İskenderun’a toplu konut kazandırmak için yapacağı çalışma da bu duruma ölçü olmamalı.. Herkesin bir ticari anlayışı var, beni alakadar etmez.. Ama söz konusu İskenderun’la özdeşleşen varlıklı bir aileyse, bu hayırsever vicdani duyguyu bu kentin insanlarına hissettirmeleri gerekiyor, diye düşünüyorum..
Bu bir nevi toplumsal vazifedir, sosyal bir sorumluluktur..
Galiba, bir adım öne geçtik..
Bundan böyle ne olacak? Fadi Sayek, durumu avukatlarıyla görüşüp, protokolü imzalayacak.. Yanılmıyorsam birkaç güne kadar da inşaata başlanacak..
Öğrendim ki, Fadi Sayek müteahhitle de anlaşmış..
Ne diyelim..
Milli eğitime de, Sayek Ailesi’ne de teşekkürler..
İskenderun’a hayırlı olsun!
Dilerim, Sayek Ailesi’nin bundan sonra daha fazla hayır işleri olur İskenderun’da..
HALKIN TANIDIĞI KREDİ DOLDU!
CHP Belediye Meclis Üyesi Av. Bülent Akbay’ın, AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’a yönelik sözlerinde benim en çok üzerinde durduğum yer, ‘Yeterince zaman kaybettik. Artık doğru, bilimsel ve akıldan yana olanı yapmanın birlikte büyük düşünmenin ve tarihsel bir meclis performansı yaratmanın zamanı gelmiştir. İskenderun halkı bu meclise ve belediyeye tanıdığı kredi dolmuştur” cümlesi oldu..
Ciddi bir özeleştiri yaptı Akbay..
Yoksa Av. Bülent Akbay’ın, Musa Kurşun’a yönelik eleştirilerini, daha iyi hizmet üretmenin anahtarı olarak görüyorum..
Asıl amaç halka hizmet etmekse mesele yoktur..
Yalnız gerçek şu ki.. Bilimsel ve akılcı adımlar atmanın zamanı geldi..
Oysa daha dün, ‘Belediye meclis üyelerinin her seferinde az gündemle toplanmasına itiraz ediyorum’ demiş, belediye idaresinin ‘büyük’ düşünmesi gerektiğini yazmıştım.. Av. Bülent Akbay işte bu noktaya değiniyor..
Bence bu adım, bir cümleye sıkışıp kalmamalı..
Hangi partiden olursa olsun, tüm meclis üyeleri gündem maddeleriyle, İskenderun adına önemli projeler üretmeli ve belediye idaresi bu konuda, önemli kararlar almalıdır.. Antakya’ya son günlerde gideniniz oldu mu, bilmiyorum..
Ama bildiğim şu ki, Antakya’yı durdurana aşk olsun!
Alt geçit, üst geçit.. Yatırıma dönük tüm projeler hayat buldu şimdiden..
Biz hep böyle, ya seyredeceğiz ya da imreneceğiz..
Özetle.. Bülent Akbay’ın da dediği gibi:
“- Ortak akılda birleşelim ve halka hizmetin en iyi örneklerini gerçekleştirelim.”
İTSO VAKFI ‘KAYBOLAN GENÇLİĞE’ SESLENİYOR!
Bu aslında bir haykırış..
Kimsenin bilmediği, belki de işitmediği bir gençliğin gözyaşları arasındaki karanlık yaşamı..
Sahipsiz bir duruş..
Aramızdalar oysa.. Görmüyoruz, görmek istemiyoruz..
Çok şükür onlara kulak veren, onlara şefkat eli uzatan birileri var..
“Kaybolan gençlik aslında bizim temel sorunumuz” deyip, bu gerçeği önümüze getiren, masaya yatıran bir İTSO Vakfı var..
Aslında basın olarak atlıyoruz.. İlgilenmiyoruz..
Oysa ‘uyuşturucuyla mücadele’ o kadar önemli bir konu ki, kullanma yaşı 12’lere dayandı.. Kapımızda yani..
İTSO Vakfı Başkanı Garip Şandır’ın şu sözleri önemli:
“- Benim çocuğum böyle şeyler yapmaz’ mantığı Türk toplumunca benimseniyor olabilir.. Yine de tedbiri elden bırakmayarak gençlerimize sahip çıkarak onları doğru yolda, iyi insanlarla arkadaşlık etmeleri konusunda uyarı vazifemizi yapmalıyız.”
Peki bizler yeterince uyarıyor muyuz?
Bakın, Halil İbrahim Kocadölü’nün bu konuda çok yoğun gayretleri var..
Garip Şandır aynı keza..
Peki ya diğer STK’lar? Neredeler, neredeyiz?
Bugün.. Yunus Emre Mahallesi, Anıt Alanı, Mithat Paşa, Esen Tepe’de ve daha birçok yerde mobil tır üzerinde, İskenderun Şehir Tiyatrosu oyuncularının sahnelediği, “Kaybolan Gençlik-Eroin” isimli oyun sahneleniyor..
İlgi var mı, yok! Böyleyiz biz..
Başımıza gelene kadar, ilgisizizdir! Sonra?
KİTAPLA İLGİLİ REKORUMUZ!
Kitapla ilgili şu rekorlar kesinlikle biz Türklerindir:
– Kitap okuduğu için hapis yatan okur sayısı..
– Misafir salonundaki kitaplıkta hiçbir zaman kapağı açılmamış ve açılmayacak olan kitap sayısı..
– Her sene trene-uçağa-vapura binen, tatile çıkan, plaja giden, ama okunmadan, seneye tekrar tatile gitmek üzere geri gelen kitap sayısı..
– Mangal tutuşturmakta kullanılan kitap sayısı..
– İlk 5-10 sayfası otuzdan fazla kişi tarafından okunmuş, ama arka sayfaları asla okunmamış kitap sayısı.. (Bekir Coşkun)