İskenderun Kent Konseyi Genel Sekreteri İsmet Şelhum Devrim, bir hafta önce kaleme aldığım ‘İsmet Şelhum Devrim ve Kent Konseyi’ ara başlıklı bölümle ilgili cevap hakkını kullanmak istediğini yazılı bir şekilde bildirdi.. Buyursunlar..
İşte o yazı:
“- İskenderun Kent konseyi ile ilgili unuttuğunuz herşey 24.03.2010 tarihinde yapılan 3. Olağan Genel Kurul’da kabul edilen ve çalışma grupları raporlarını içeren kitapçık da mevcuttur. Daha önce medyaya dağıtılmıştı. Sizde de bulunması gerekiyor.
İskenderun Kent Konseyi Çalışma Yönergesi’nin 16. Maddesine göre genel kurul kararlarının belediye meclisinde görülüşüp değerlendirilmesi gereklidir. Önerilerin ve tasarıların belediye meclisinde görüşülmesi bekleniyor.
‘Yoksa perde arkasında birşeyler mi var?’, ‘yakında kokusu çıkar’ söyleminin ve mantığının artık gazetecilik sayılmadığı ve sadece kurnazlık olduğu genel kabul görmektedir. Esasen yazınızda, kasıtlı olarak kişiliğim ve onurum hedef alınmaktadır.
Şelhum Devrim ailesi Fransız işgal dönemi de dahil olmak üzere her zaman perdenin önünde yer almıştır. Devlet’in kayıtlarında yazılıdır.
Koalisyon hükümetlerinde Hatay’ın partili iki bakanla temsil edildiği ve partili iki belediye başkanının görev yaptığı dönemlerde ilçe başkanlığı yaptım. Daire müdürleriyle hiçbir zaman işim olmamıştır.
Sadece merakınızı gidermek düşüncesiyle, ailece ihtiyacımızdan fazla servete sahip olduğumuzun bilindiğini, okurlarınızdan özür dileyerek belirtiyorum.
Kent konseyi genel sekreterlik görevini gönüllü olarak yapmaktayım.
Son olarak yazıdaki sağlık temennesi için teşekkür ederim..”
BİR SENEDE NE DEĞİŞTİ, ANLATIR MISINIZ?
İsmet beye ben de teşekkür ediyorum..
Ama bir çırpıda, heyecanla yazılmış bir metne ilaveler yapabilme hakkım olsa gerek..
Evet, kent konseyi çalışmaları üzerine birkaç gündür yazıyorum..
Bazı Belediye Meclis üyelerinin henüz rapordan haberi bile yokken, bir yıldır yapılan çalışmalarda hangi hedefe ulaşıldığını bir zahmet İsmet Şelhum Devrim beyefendi çıkıp anlatsın.. ‘Perde arkası’ lafımdan kastettiğim de budur..
Bu nasıl bir konseydir ki, hiç kimsenin gelişmelerden haberi olmuyor..
Bir zahmet Belediye Meclis Üyesi İbrahim Yaran beyi arasın da, dinlesin..
Bir zahmet AK Parti İlçe Başkanı Musa Kurşun’u da arasın, dinlesin..
Bir zahmet MHP’yi dinlesin. Belediye Meclis Üyesi Garip Şandırı da dinlesin..
Hatta diğer siyasi partilerin temsilcilerini de bi zahmet arasın da, ortaya dökülen sitem dolu sözcüklere tanıklık etsin..
Kimin, hangi icrattan haberi varmış? Doğru ya, İsmet bey kendisini halen koalisyon hükümetlerinde Hatay’ın partili iki bakanla temsil edildiği günlerde görüyor..
Hem ben ‘daire müdürleriyle görüşemez’ diye bir cümle ya da servetini anlatmayı gerektirecek bir imada bulunmadım, öyle bir söz de kullanmadım..
Hem bana ne benim servetinizden!
İskenderun Belediyesi ile ilişkileriniz beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor..
Ben sadece şunu söylemek istiyorum..
Birçok siyasi temsilcinin ‘ölü doğan bebeğe’ benzettiği bir kent konseyi için verilen çabanın yetersiz olduğuna vurgu yaptım, yapıyorum..
Hem madem çok yoğun bir çalışma var o konseyde..
O halde neden gündeme tek bir satır düşmüyor..
Madem bugüne dek, ortalığı yıkacak, büyük yankı oluşturacak çalışma içerisine girdiniz, o halde neden hiçbir icraatlarınızı göremiyoruz?
Bakıyorum da ne kadar da güzel buyuruyorsunuz:
‘Raporu madyaya gönderdik..’
Bitti mi yani?
Kent Konseyi görevini yapmış sayılıyor mu?
Belediye başkanı neden konuyla ilgili konuşmuyor?
Madem öneri ve tasarılar belediye meclisinde görüşülecek, o halde neden Cuma günkü mecliste veya öncesinde hiç gündeme gelmedi, gelmiyor?
Tabi ya, çok basit!
Sarfettiğim hiçbir cümlede hakaret yok iken, ‘kişiliğim ve onurum hedef alınmaktadır’ sözlerinizle bana haksızlık ettiğinizi düşünüyorum.
Kaldı ki.. ‘5187 sayılı Basın Kanunu’nun düzeltme ve cevap hakkını düzenleyen 14. maddesi gereğince bütün dava açma haklarım saklı kalmak şartıyla, hiçbir ekleme ve yorum yapılmadan ilgili haberin yayınlanmasını’ ifadesini kendinizde bir hak olarak görüyorsunuz..
Ama, bakıyorum da konseyin işleyişindeki arızaları, durgunluğun kimden ve hangi sebepten kaynaklandığını araştırma konusunda üzerinizde nedense hak iddia edemiyorsunuz..
Oysa kendinizi ifade ederken, diğer yandan aynı ‘hassasiyetle’ bir belediye başkanına açık yüreklilikle ‘sorun nedir?’ diyebilmeliydiniz!
Ama yapmadınız..
Fransız işgal dönemi de dahil olmak üzere her zaman perdenin önünde yer almakla övünmek, genel sekreterliğini yaptığınız bir konsey için, yeterince ses vermeyi de gerektirir! Gönüllü de olsanız, birinci vazifeniz budur..
Yazık..
Oysa basın kanunu aynı zamanda ‘eleştiri’ hakkımı kullanmam gerektiğini de söylüyor.. Ve ben sadece görevimi yapıyorum.. Siz de yapın!