Hazine ile İMF arasında yapılan 22 ay gibi uzun görüşmeler neticesinde,yeni Stand-By anlaşması yolunda bir karar çıkmamıştır. İlişkiler 4.Madde incelemesi kapsamında sürecek ve bu kapsam çerçevesinde davet edilen İMF heyeti, Mayıs ayında Türkiye ye gelecektir. Bundan böyle de Türkiye, Orta Vadeli Programla yola devam edecektir. Zira 19. Stand–By’ın bitmesinden hemen sonra başlayan 20. Stand–By anlaşma görüşmeleri neticesinde ,İMF Türkiye’nin ekonomik olarak performansının iyi durumda olduğu ve Orta Vadeli Program’ın tatmin edici sonuçlarının alınmaya başlandığı ve küresel kriz sonrasında Uluslararası durumundaki iyileşmelerin yanı sıra, Türkiye’nin mali durumundaki iyileşmelere yer vermiş ve dolayısıyla gerek, Hazine ve gerekse İMF, anlaşmaya gerek kalmadığını ,ifade etmişlerdir.Bilindiği gibi ,sistem gereği Stand-By anlaşması biten, ancak İMF’ye borcu devam eden ülkeler, 4. madde çerçevesinde yada program sonrası izleme şeklinde ve daha sık denetim içeren bir program ile İMF ile ilişkisini sürdürmektedir.
Mayıs Ayında Türkiye’ye gelmesi beklenen İMF Heyeti, yılda bir kez makro ekonomik politikaları gözden geçirecek, finansal sistemin sağlamlığını, makro ekonomik politikaları ve bunarı etkileyebilecek sosyal, endüstiyel ve diğer sorunları inceleyip hazırladıkları raporları, heyet İcra Direktörleri Kurulu’na sunacaktır.Türkiye’nin İMF’ye olan borcu 2009 sonu itibariyle 7.9 milyar dolar olup, hazine 2010 programında bunu yaklaşık 3 milyar dolarını geri ödeme olarak öngörmüştür.Mevcut ödeme takvimine göre de ,Türkiye’nin İMF’ye olan borcu da 2013 yılında bitecektir.
Bu arada İhracat ve Turizm sektöründe İMF ile yeni anlaşma olmaması, bu sektörlerin kur endişesi yaşamayacakları için bu karar sevinçle karşılanmıştır. İş dünyasında da olay, olumlu karşılanmış ve krizin en sıkıntılı döneminde İMF’siz atlatıldığına değinilmiştir. Türkiye rahatlıkla kendi ayakları üzerinde durabilecek durumdadır. Anlaşmanın olmaması Türkiye’de etkileri son derece sınırlı olacaktır. Şu anda Türkiye’nin kredibilite sorunu yoktur,hızlı büyüme için dış finansmana elbette ihtiyacı olacaktır.Ancak, bunu İMF’nin dışından başka kaynaklardan da sağlayabilecek olan Türkiye, artık G-20 ülkeleri içerisinde de prestijli bir konuma sahip olmuştur.
Türkiye, bütçe disiplini içerisinde derli-toplu, ciddi, istikrarlı ve etkin karar veren bir yönetim politikası sayesinde yoluna devam eder, turizm gelirlerindeki artışın yanı sıra ihracattaki artışlar sayesinde ,Ülkemizde de olağanüstü bir durum olmaması halinde, önemli bir açığı kapatacaktır.
Ayrıca finans yönünden piyasalara bakıldığında döviz, yurtdışı piyasalarına bağlı seyir takip etmekte olup, Dolar / Türk Lirası’nın dar bir banda sıkıştığını görmekteyiz. İMF ile anlaşmanın yapılmaması, dolarda, fazla bir hareketliliğin yaşanmadığı da görülmüştür. Uzmanlar, Avrupa’da kötüleşmenin devam ettiğini belirterek 2010 yılı içinde büyüme hızında düşüş görülebileceğini, bu durumun da dünya Ekonomisini kötü yönde etkileyeceğini ifade etmişlerdir. 2010 yılında likiditede bir daralma olacağı ve kamu harcamalarının mecburen azalacağı için bütçelerde baskı yaratabileceğini, ekonomik büyümenin de çok yavaş olacağı beklentisinin sürdüğü bir ortamda, paritenin önemli olduğunu ifade eden uzmanlar, yurt içinde politik tarafta beklenmedik negatif olaylar olması halinde, buna dış nedenlerin de eklenmesi durumunda, doların yönünün çok hızlı bir trend olmasa da, yukarı olduğunu öngörmektedirler.Bu durum muvacehesinde Stand-By anlaşmasının yapılmama kararı ,piyasaları fazla etkilememiş ancak, İMF ‘den gelmesi muhtemel olan kredinin gelmemesi ileri tarihte iç borçlanmayı arttıracağı gibi faizleri de yukarı çekecektir. Türkiye, bu çerçevede kamu cari harcamaları başta olmak üzere, sağlık harcamalarının etkinleştirilmesi, Tarımsal desteklerin yeniden düzenlenmesi, yatırımların öncelik sıralaması, vergi kayıp kaçağının azaltılması, kaçakçılıkla mücadele ve yerel yönetimlerde gelir arttırıcı projelerin hayata geçirilmesi ve en önemlisi harcamalarının disipline edilmesi gibi konularda reformist politikalarını acilen hayata geçirmelidir.