Referandum bitti, heyecan gitti..
Oysa, İskenderun’da heyecan bitmemeli..
Ekonominin büyümesi adına esen rüzgar dinmemeli..
Maalesef, ‘ruhumuz’ ölmüş..
İskenderun Limanı için teklif veren ‘dev’ler arasında yerli firmalarımız var..
Ama kimsenin aldırış ettiği yok..
Lafa gelince de, ‘Yabancılara satılmasın, İskenderunlu firmalar alsın’ diye hayıflanırız, gösteriş yaparız..
Buyursunlar.. Alp Ateş Gübre iliğine kadar İskenderun menşeli..
Kaptan koltuğundaki işadamları Uğur Ateş ile Şükrü Alpaydın, bu güzel kentin insanları değil mi..?
Sabay Denizcilik denilince aklınıza Bülent Aymen gelmiyor mu?
Mesela, Aksel Butros.. Gazetecilik mesleğine başladığım günden bu yana adını duyar, katkılarını işitirim.. Bir de YDA İnşaat var, Ankara firması..
Tüm bu firmalar, İskenderun Limanı için uzanan yolda şimdi ‘kader’ birliği yapıyorlar.. Ortaklık, Türkiye genelinde ses getirdi ama İskenderun’da kimseler oralı değil.. Bakıyorum da, ‘İskenderun Limanı bizim olsun’ diyenlerden ‘çıt’ çıkmıyor..
Oysa.. Bu girişime talip İskenderunlu işadamlarının karşısında Hüseyin Özyeğen, İbrahim Çeçen, Global, Akfen gibi isimler var..
Biz ne yapıyoruz?
İskenderun firmalarına ‘cesaret’ vermek..
Bu uğurda katkılarda bulunmak yerine, limanı ve sahip çıkmaya çalışanları ‘kaderiyle’ başbaşa bırakıyoruz..
Ne kaçırdığımızı ya bilmiyoruz ya da ‘kıskançlık’ damarımız kabardı yine..
Niye mi? Limana ‘talip’ Akfen’i bilirsiniz..
Mersin Limanı’nı işletiyor.. Rakamları istediği gibi ‘oynatma’ hakkına sahip..
Şimdi ısrarla İskenderun limanını da istiyor..
İskenderun’u da aldı mı, geçmiş olsun.. Liman hizmetleri artık tek bir elden yürüyecek.. İş işten geçmiş olacak..
Vakit varken, uyanalım beyler..
Mesele, sadece İskenderun Limanı değil..
Bu belki de bizim ‘bütünleşme’ ve vicdanımızla ‘hesaplaşma’ açısından emsal olacak.. Çünkü limanla birlikte, aslında..
İskenderun’da birşeyler yapmak için yükselen çığlıklara karşı sağırlaşanları..
‘Benden başkası yapmasın’ diyen bencilleri..
‘Zaten bu firmaların da..” diye başlayan çarketmeleri..
İskenderun’un başarısını kıskanan ve karşısında durana, “el pençe”, arkalarından ise yalnızca “pençe” olanları..
‘Acaba başıma bir şey mi gelir?’ diye, sorumluluktan fersah fersah kaçanları..
İspiyoncuları..
O uslanmaz fırsatçıları.
O iflah olmaz kaderciliği de ‘bertaraf’ edeceğiz, etmeliyiz..
Yeter artık, utanıyorum.. Ruh gibi bir kentte, ruh gibi davranan ama yeri geldiğinde padişah edasıyla ulufe dağıtanlarla birlikte, ‘vicdan’i sorumluluk aramaktan bıktım, usandım artık..
İSKENDERUN’UN TANITIMINA KATKI MESELESİ!
Kolay değil, daha örnek vereyim mi?
Mesela İskenderun Güvercini..
İTSO Genel Sekreteri Halil İbrahim Kocadölü, Hatay Genç Girişimciler Kurulu İl Başkanı Çağrı Belibağlı, MKÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevat Tosun ve daha birçok isim, aylardır ‘Barış Festivali’ için çalışıyor..
(Festival bugün saat 16.00’da Arsuz yolu Yeşilköy/ Kır Land’e..)
Duydum ki, ‘istemüzükçüler’ yine sahnede.. Soruyorlar:
“- Ne gereği var?”
Manzara bu.. Olaya İskenderun’a getireceği katkı ve ‘tanıtım’ açısından değil, ‘kıskançlık’ duygularımızla bakmayı yeğliyoruz..
Beş yıldızlı otel mi yapılacak.. Hemen yüreğimize ateş düşüyor..
Panikliyoruz! Durmaksızın soruyoruz etrafa:
– Kim yapacak?
– Nasıl yapacak?
– Kazancı ne olacak?
– Kişiye özel getirisi ne olacak?
Bencilce, ahmakça..
İskenderun’da bir organizasyon yapmaya kalkışın, yine aynı ruh hali:
– Nasıl yaparlar?
– Nasıl müsaade ederler?
Böyleyiz biz, istemeyiz ortak hareket etmeyi..
İstemeyiz, ‘bir bütün’ olarak düşünmeyi..
Oysa çözüm basit..
“Tanıtıma katkıdan” söz edeceksek organizasyonlardan değil, etkinliğin İskenderun’da düzenlenmiş olmasından söz etmeliyiz.
Değişik ülkelerden kim gelirse gelsin, İskenderun’u yeni yatırımlarla, hizmetlerle görsünler, olumlu yönde etkilensinler ki bunu çevrelerine anlatsınlar.
Tanıtımı yapan şey budur.
İskenderun Güvercini de, bu güzel şehrimiz için bir fırsat..
Herkesin katkısı gerekir..
Özetle..
İskenderun Limanı da, İskenderun Güvercini de bizim..
Sahip çıkmalıyız..
Birbirimizi çekerek değil, omuz omuza vererek, yol almalıyız..
Yok olmadı, hiçbişey değişmedi ve yine bildiğimizi yaptık..
İşte o zaman en şeffaf itirafları yapma zamanı gelmiştir..
Ve herkes bilsin ki, o suçun yargıcı de aynadır.
Cezası utançtır. Hapishanesi ise vicdandır.
Gün gelecek, asıl o vicdanlarda hesaplaşacağız!
MİLLİ EĞİTİM NEYİ BEKLİYOR!
Hayırsever İşadamı Paşa Karaca’yı hem sever, ayrıca takdir ederim..
Bilgili, zeki, donanımlıdır.. Oğullarıyla birlikte ‘hayırlı’ bir iş çıkardı..
İskenderun’a 32 derslikli bir Öğretmen Lisesi yaptırdı..
Başka?
Projesi, mimarisi ve donatımı ile hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak, okula birinci sınıf malzeme akışı sağladı ve mükemmelliyet kazandırdı!
Başka ne yaptı?
Yapımı devam eden 300 yataklı bir öğrenci pansiyonu için kolları sıvadı..
Başka?
Gelecekte ülke yönetiminde söz sahibi olacak gençlerimizi uygar dünye ile rekabet edecek nitelikte yetiştirecek Paşa Karaca Anadolu Öğretmen Lisesi’ni Türk Milli Eğitimi’ne armağan etti.
Süper, işte budur! Bu durumda..
‘Neden?’ diye soruyorum, milli eğitime..
Neden ama neden, eğitime ve öğretime ‘merhaba’ dediğimiz bir Pazartesi günü, hayırsever Paşa Karaca için ‘jest’ niteliği taşıyacak bir açılış tertip etmediniz?
Çünkü, dün aynı zamanda 2010-2011 eğitim öğretim yılının başladığı gündü..
Ama fakat lakin.. Sorum açık ve net:
Neeedeennn?!
Yoksa, hayırsever’e ‘teşekkür’ün yeni bir yönetmeliği yayınlandı ya da ‘Yüreğinize sağlık’ demenin şekli değişti de, bizim haberimiz mi olmadı!
Milli Eğitim, harekete geçmek için neyi bekliyor acaba?
PRIMEMALL VE İSKENDERUNSPOR!
İskenderun’da birçok etkinliğe sponsor olan Primemall, bence spor aktvitelerine yönelmeli.. Madem, İskenderun’da kazanıyor, katkıları da olmalı..
Mesela, Y.İskenderunspor..
Başarılı bir takım.. Körfez’in gözbebeği..
Primemall, eğer ‘sponsorluk’ kavramında yükselen trendini korumak istiyorsa..
Ses getirecek, yerinde uygulamalarla hareket etmek istiyorsa..
Tavsiyem, Y.İskenderunspor’un forma reklamına adını yazdırmasıdır..
Türk Hava Yolları, nasıl Barcelona’yı uçurduysa..
Bence Primemall, Y.İskenderunspor’la hanesine 3 puan yazdırmalıdır..
Fena fikir değil, denemeye değer!