FARK BUDUR!

Bill Clinton geldi.. İyi etti, hoşgeldi..
Yılmaz Özdil yazmış, döktürmüş..
Bu vesileyle Clinton’a vazo hediye ettiklerini öğrendim, elindeki bilekliğin ne anlama geldiğini de..
“Mükemmel insan”ı sembolize eden “Kamil” adını taşıyormuş o vazo..
Kamil Vazo, bin 100 lira..FARK BUDUR!
Peki, Bill Clinton’un sağ elindeki bileklik?
O, 19 lira.. “Kahraman Bilezik” deniyor ona…
Irak’ta, Afganistan’da, Vietnam’da hayatını kaybeden askerlerin anısına üretildi. Siyah’ı var, beyaz’ı var; her askerin adına var. Her sene ortalama 500 bin adet satılıyor. Alıyorsun, asker ailelerine yardım için kullanıyorlar..
Obama da takıyor, diğer Devlet büyükleri de..
Bileklikte şu cümlecik yazıyor:
“Herkes bir şeylerini veriyor, onlar her şeyini…”
Şehit mertebesi yücedir çünkü..
Dikkat ediyor musunuz?
ABD’nin partileri farklı.
Duyguları tek tip.
Oysa, bu güzel vatan için Türkiye de binlerce evladını şehit verdi..
Bırakın, adlarına bileklik takmayı, -iddia ediyorum- Gaziler Günü yılın hangi ayında kutlanır, bu memleketin 4/3’ü bilmez..
İskenderun’da şehit verdiğimiz evlatlarımızın 3’ünün ismini sayın, bırakırım bu mesleği.. Oysa isimleri yad etmek, hatırlamak için elimizde bir bileklik olabilirdi..
İsyan ediyorum bu unutkanlığımıza, gamsızlığımıza..
Şiddetle itiraz ediyorum vefasızlığımıza..!

İSKENDERUN’UN NERESİNE ATANDINIZ?
İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su, dün Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret etti.
Fırsat bu fırsat, İskenderun’u konuştuk..
Turizmi önemsiyor.. Sanayi ile yüzü gülüyor..
İskenderun’u çözmüş.. Her toprağında neler olup bittiğini biliyor..
Özeleştiriye açık:
“- Ara sıra ikaz olsun ki, nerede hata yaptığımızı bilelim” diyebilecek kadar geniş yürekli bir Devlet adamı..
İskeleyi konuştuk..
Denizi konuştuk..
İskenderun’un büyümesini konuştuk..
Hatta bir anısı çok hoşuma gitti. Anlattı bize:
“- Tayinim İskenderun’a çıkmış, dostlarım arayıp, hayırlıyorlar. İçlerinden biri dedi ki, ‘Sayın Kaymakamım, İskenderun’un neresine gidiyorsunuz?’ Dedim ki, hiçbir yerine değil, kendisine gidiyorum..”
Müthiş değil mi? Dışarıdan İskenderun daha büyük ve daha gelişmiş görünüyor..
En önemlisi ‘İl Statüsü’ havasında rüzgar esiyor..
Kaymakam gururla anlatıyor:
“- İskenderun’un yolu açık!”
Aynen öyle.. Ama eksiğimiz de çok..
Özetle.. Hoş ve güzel bir sohbet oldu..
Sohbetin geri kalanı da bize özel kalsın, di mi yani..

SON DURUM LİSTESİ..
Kimin ne yaptığını, kimin nasıl çalıştığını gösteren bir “son durum listesi” hazırladım.
Takdim ediyorum:
– EN POLEMİKÇİSİ: İskenderun’un sorunlarını polemik yaparak, kamu önünde savunma işini, tek başına milletvekili Orhan Karasayar’a bırakmaması nedeniyle AK parti İlçe Başkanı Musa Kurşun..
– EN ÖZGÜRLÜKÇÜ: Belediye meclis üyeliği gibi ‘halka yakın’ bir görevi yürütürken, ‘özgürlük’ adına çıkışlar yapması, liman işçilerini ‘hararetle’ savunurken particilik yapmaması ve dikkat çekmeye heves etmemesi nedeniyle Av.Bülent Akbay..
– EN NEZAKETLİSİ: Ankara’da koştururken, İskenderun’da anlatırken, temas kurarken hep bir şeylere ‘teşekkür’ etmesi, ‘Bravo, sağol’ gibi terimler kullanması nedeniyle milletvekili Abdulaziz Yazar..
– EN KARİZMASI: En iyi giyinen o.. En iyi kavram üreten o.. En havalı o.. Bütün bunlar nedeniyle Hatay Genç Girişimciler Kurulu İl Başkanı Çağrı Belibağlı..
– EN ZERAFETLİSİ: Görüldüğü her yerde “Ne kadar da gençmiş” ve kadın giyiminde “zerafet dolu” tepkisine maruz kalması nedeniyle Canan Kahraman..
– EN ÇALIŞKANI: Elindeki dosyalara yoğunlaşarak geç saatlere kadar çalışması nedeniyle İskenderun Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Dönmezer..
– EN SEMPATİĞİ: Kim olursa olsun, hangi partide olduğu farketmez, konuşurken bile sükûnetini bozmaması ve her daim ‘destek’ hissini vermesi nedeniyle Belediye Meclis Üyesi Erol Akın..
– EN PASİFİ: Mecliste çeşitlemeler yapamaması, yerel değerlendirmelerden uzak kalması nedeniyle Mahir Ünal..
– EN KAYTARANI: Belediye idaresi ile meclis üyeleri arasında gündem maddeleri hususunda herhangi bir arıza çıktığında kendisine duyulan büyük ihtiyaç halinde ortalıklarda görünmemesi nedeniyle İrfan İsmetoğlu..
– EN İZAHATÇISI: Ne zaman partinin izah etmekte güçlük çektiği bir mesele ortaya çıksa izah işinin kendisine düşmesi nedeniyle Meclis Üyesi İbrahim Yaran..
– EN UYUMLUSU: Sol gelenekten gelmesi ve buna mukabil kısa zamanda CHP ilçe başkanlığına uyum sağlama konusunda sıkıntı çekmemesi nedeniyle Zeki Çıkan..

SANKİ BABASININ OTOPARKI!
Eski Bit Pazarı, otopark olarak kullanılıyor. Araç sürücüleri, otomobillerini ‘ücretsiz’ olarak park edebiliyor.. Aslında defalarca yazdım.. Eski Pit Pazarı için, belediye idaresi çabucak bir iyileştirme, bir formül arayışına girmeliydi. Olmadı!
Ama olmuyor diye..
Otopark olarak kullanılıyor diye de, koca bir alan kaderine terk edilmemelidir diye düşünüyorum. Sonra birileri kalkar, belediyenin izni olmadan araç sürücülerinden ‘otopark ücreti talep eder.. Daha bir kaç ay önce uyarmıştık. Ne mi oldu?
Bu kez kendini bilmez biri, araçları çivili sopa ile çizmiş, hasar vermiş..
Dahası, rahatlamamış olacak ki, araçların lastiklerini de indirmiş..
Pes doğrusu..
Adam elini, kolunu sallaya sallaya araçlara hasar verebiliyor..
Oysa, İskenderun Belediyesi’nin yapması gereken şey basit..
Bunca güvenlik görevlisi, zabıta memuru var.. Görevlendir birini, tedbirini al..
Alamıyorsan, Eski Bit Pazarı’nı rehabilite et!
Onu da yapamıyorsan, Allah yolunuzu açık etsin!
Mesele kapanmıştır!

SERVET DAYANMAZ!
Diyorlar ki: “- Türkiye’de 48-72 aylık çocuklarda okul öncesi eğitime net kayıt oranı yüzde 39’dur. Batı ülkelerinde beş yaşına gelen hemen hemen her çocuk okul öncesi eğitime kayıt olurken ne yazık ki, Türkiye’de bu yüzde halen Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının altındadır.”
Aslında bu oranın alt seviyelerde seyretmesinin nedenini araştırmak için illa ki, profesör olmak gerekmiyor.. Sade vatandaşa sorun anlatsın.. Şöyle ki:
Bir; Anasınıfına katkı parası..
İki; Aidat parası (sanki yazlıkta keyif çatıyoruz..)
Üç; Kırtasiye masrafı..
Dört; Yeni uygulama, kitap parası..
Beş; Servis ücreti..
Etti mi size, 500 lira.. Sonra diyorlar ki, Türkiye’de okul öncesi eğitimde Avrupa Birliği ülkelerinin gerisindeyiz.. Ne bekliyordunuz? Geride kalmamız normal. Parası olmayan bir aile, çocuğuna anasınıfını gösteremiyor ki!
Kolaya kaçıyor, 1. sınıftan başlasın diyor!
Soruyor kendi kendine:
– Çocuğum koleje mi gidiyor, ana sınıfına mı?
Hadi şimdi masrafları 500 liradan halettiniz diyelim.. Yarın evlat büyüyünce dersanesinde, üniversiteye hazırlığında ne yapacak vatandaş?
İnsana servet mi dayanır!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.