Ünlü müteahhit Ali Ağaoğlu’un reklamlara düşen güzel bir sloganı var. Diyor ki:
“- Türkiye’de herkesin iyi yaşamaya hakkı var”
Anlamlı bir söz..
Mesela, geçenlerde İstanbul’daki arsa ihalesinde masaya konan birkaç milyar dolara bakınca, kimse çıkıp konut işinde ‘rant’ dönüyor demiyor.. Ya da..
Ali Ağaoğlu’nun altında antika arabalardan tutun da her model aracı var diye, kimse altını oymuyor, farklı anlamlar beslemiyor..
Çünkü biliyoruz ki, o insan hem kazanıyor, hem ülkesine de kazandırıyor..
Hayır işi yapıyor, memleketine katkıda bulunuyor..
Mesela Koç Ailesi..
Mesela Sabancı Ailesi..
Mesela Vestel’in Patronu Zorlu Ailesi..
Mesela Çeçen Ailesi ya da Özyeğin Ailesi..
Ben daha onlara hemen hergün vuran bir anlaşıya rastlamadım..
Herkes işini yapıyor..
İskenderun’a gelince, Ali Ağaoğlu’nun sözü geliyor aklıma..
‘- Herkesin iyi yaşamaya hakkı var’ ama nasıl?
Birbirimizin altını kazıyarak mı?
Her yatırımcıya vurarak mı?
İskenderun’daki her icraatı baltalamaya kalkarsak, bize kim güvenir?
Bu güzel kentte yaşadığımız da bu..
Belki de farkında değiliz ama, ‘paça tutma’ hastalığına gömülmüşüz..
Yeter ki, işadamının yıldızı parlasın..
Yeter ki, yatırımcı kendini göstersin..
Anında hırpalarız..
İskenderun’a bir 5 yıldızlı otel kurulsun diye, yıllardır kampanya yürütüyoruz ama şimdi inşa oluyor diye anında görüntü veriyoruz.. Hastalık devrede çünkü!
Paçasından tutacağız.. Hesap soracağız!
Bakın buraya yazıyorum..
Yakında Limak İskenderun’a geldiğinde de saldırırlar..
Pişman ederiz, adamı illallah ettiriz!
Niçin? Sebebi çok açık..
Ne kadar para o kadar köfte!
İki haber yapıyorsan şayet, karşıdaki kim olursa olsun ‘bedelini’ ödemeli..
Yetmedi.. Abone, ilan, reklam vermeli..
Vermezse ne olur?
Ne olacağını hepimiz biliyoruz.. Hayatı zindan olur!
Zelluh Ailesi’nin başına gelen ya da bu memlekete hayır işi dokunan onlarca ailenin başına da gelen o işte..
Darda kalınca.. Soru sorulur, sütunlar, mecmualar devreye girer..
Sormaya ve akıl vermeye başlarlar:
– Şu niye böyle?
– Bunu neden böyle yapmıyorsunuz?
– Yanlış yapıyorsunuz?
Oysa soruların cevabını aramak kolay.. Ararsınız ilgili firmanın yetkilisini, merak ettiklerinizi sorarsınız.. Yoookk, Zelluh Ailesi Yelken Kulübü’nde toplantı yapınca kimse konuşmuyor, ama iş bittikten sonra ‘atış’ serbest!
Yeter artık..
Hiç kimsenin bu güzel kentin kaderiyle oynamaya hakkı yok..
Hadi haberleri doğrulatma alışkanlığımız yok, önümüze gelen vicdani sesi duymaya da mı takadimiz yok?
Yanıtını almamız için on yıllarca beklememiz gerekmeyeceğini düşünüyorum!=
350’NİN ANLAMI!
Bu aralar ‘350’yi çok duyar oldum.. Aslında çevreci örgütlerin bu güne dek 350’yi
kamuoyuna duyurmaları gerekirdi. Beceremediler, çünkü anlamını ve gücünü dahi bilmiyorlar.. Onlar kendi halinde..
İşlerine gelen ve popüler olan konularda ses verirler..
Her çevre sorunu onlar için ‘sorun’ sayılmaz.. İddia ediyorum, 350’nin ne anlama geldiğini bile bilmiyorlardır.. Onlara hatırlatmak isterim:
Gezegenin içinde bulunduğu tehlikenin farkında olanlar için “350” hayati bir sayı..
Bu sayının düne kadar hiçbir özel anlamı yoktu.
Ne zaman ki NASA, iklim konusundaki bilgileri biraraya getirdi, gezegen için tehlike sınırlarını da okumuş oldum.. Nedir o?
Atmosferdeki karbondioksit oranının 350 ppm’in üzerinde olması..
Araştırmanın özetinde bu durumu şöyle anlatıyorlardı:
“350 ppm’in üzerine çıkmış bir gezegende şu andaki gibi bir hayat sürdürmek mümkün olmayacak.”
Ne yazık ki şu anda gezegenimiz 350 sınırını geçmiş durumda, ve bu sayı giderek artıyor. Bu gerçeğin farkında olan herkes tüm gücü ile dünyanın kalanını bu konuda uyarmak için çalışıyor, “350.org” bunlardan biri. Onlar, Dünya üzerindeki herkesin bu konuda acilen bir şeyler yapması için harekete geçirmeyi amaçlıyorlar..
Ya bizler.. İskenderun için kim, ne yapıyor?
Hemen yüzünüzü yatırımcıya çevirmeyin, bugünün yatırımları çevreci bir kimliğe sahip..
Size soruyorum, ey vatandaş!
Gün içinde ailecek birden fazla otomobil kullanan, 10 metre öteye bile arabayla giden vatandaş, sana söylüyorum.. Doğayla yeterince dost musun?
Soruyorum, çevreci misin?