Siyasiler, bağlı oldukları partinin oy potansiyelini mahalle, köy, belde, ilçe veya ili kapsayan bir seçim haritasıyla, ‘yaptıkları hizmetlerle’ değerlendirir..
Referandumda yaşadık. İskenderun dahil, sahil kesimleri ‘hayır’cıydı.
Ancak, MHP’nin ‘kaleleri’ diye tabir ettiğimiz bölgeler ‘evet’e karar kılmıştı.
İddia ediyorum, o gün Einstein gibi birçok formül ortaya atsanız, hatta Gauss karmaşık sayı çarpım yöntemini kullansanız bile birşey değişmezdi.
Vatandaşın inandığı neyse odur..
Eline mührü aldı mı, o an dünya ile ilişiğini koparır.
Kendi dünyasında ‘vicdan’ rıhtımına yanaşır, mantığıyla hareket eder..
Hizmete, muhalefetin düzeyine, üsluba, hitabete, güven yaklaşımına, istikrara, huzura, ekonomik kazanımlarına dikkat eder..
Düşünün.. Bir siyasi lider diyor ki:
– İktidar olmak için 258 milletvekili gerekiyor.
Nedir bunun karşılığı? Yüzde 40!
İlkokuldaki 5 arkadaşını bulacaksın.
Ortaokuldan 5 arkadaşını bulacaksın.
Askerliğinizi yaptığınıza göre 5 asker arkadaşını bulacaksın.
Mahalleden 5 arkadaşını bulacaksın, sokaktan da 4 arkadaşını bulacaksın.
Toplayın tüm bu arkadaşları, eder size 24.
49 milyon seçmen var. Bunu 24’e bölerseniz ortaya çıkan rakam oy temin etmesini gerektiren hane sayısını verir.
Nedir o hane sayısı?
19 milyon seçmen eşittir 258 milletvekili..
Bu mudur yani..
Sayın Bahçeli ve MHP’li dostlarım alınmasın, kızmasın..
Sayın Bahçeli’nin bu matematik hesabını hiç benimsemedim.
Ne demek bu? Özgür düşünceye ipotek koymak mı?
Hem bırakın ilkokul arkadaşınızı, lise, üniversite ya da bir apartmanda kapı komşusunun varlığından bihaber yaşayan insanlar var.
Eliti var, varoşu var..
Doğusu var, batısı var..
Güneyi var, kuzeyi var.
AK Parti var, CHP var..
Ve diğer partiler..
İnsanların bu sosyolojik yapısını, ideolojik bakışını, partilere olan bağlılıklarını nasıl bertaraf edeceksiniz?
Öyle, ‘şu partiye oy ver, huzur bulacaksınız’ sözüne artık kimse rağbet etmiyor..
En başından; görüyor, yaşıyor ve özgürce karar vermeyi biliyor.
Hep söylüyorum.. Partiler görevini yapacak, birileri zaten olup bitenleri gözetliyor.
Ortada yanlış giden bazı hususlar varsa, ‘milli irade’ görevinin bilincindedir.
Etrafınıza bakın yeter..
Bunun için matematik hesabı yapmaya gerek yok ki?
OLMAMALIYDI?
Ruhsatı olmayan bir kuruluş hakkında, İskenderun Belediyesi’nin işlem yapması normal.. Kanunlar ve nizamlar neyi uygun görüyorsa odur.. Tersi bir durumda şaibe uyandır o kurum.. Öğrendim ki, kreş hizmeti veren bir firmaya tutanak tutuldu diye, belediye meclis üyesi Semir Çıtanak itiraz ediyor.
Etti, çünkü o yer kardeşine ait..
Doğru ya da değil..
Ama iddia edildiği gibi de ‘ruhsatsız’ olan bir yer için bir meclis üyesinin zabıta müdürüne tepki göstermesi pek de hoş olmadı.
Ali Çıtanak’ı yakinen tanırım, severim de..
Saygılı bir insandır. Siyaseti temiz, kişiliği sağlam, çalışmalarında titiz bir meclis üyesidir. Zabıta müdürü Abdullah Kaya da öyledir..
Ben, yaşanan tartışmanın en yalın haliyle ‘bir anlık refleks’ten kaynaklandığını ve böyle olaylarda anında tepki vermek yerine, İnönü temkini ile 24 saat beklemekte yarar var diye düşünüyorum..
YAŞAMINIZDA..
Kimseden bir şey umut etmezseniz, kendinizi mutlu hissedersiniz.
Çünkü beklentiler daima yaralar.
Konuşmadan önce dinleyin; yazmadan önce düşünün;
harcamadan önce kazanın;
dua etmeden önce bağışlayın;
nefret etmeden önce sevin;
vazgeçmeden önce çabalayın;
ölmeden önce yaşayın!
(Teşekkürler Sait Güler)