CHP İskenderun’da Nihat Karpuz uzun bir suskunluğun ardından tekrar kazandı, ancak Milletvekilleri Abdulaziz Yazar, Gökhan Durgun, Başkan Yusuf Civelek ve daha birçok ismin desteklediği Beyhan Karan’la listesi kaybetti.
Nihat Karpuz’u ve çalışma arkadaşlarını kutluyorum.
Kongreye heyecan kattılar.
Beyhan Karan çok istekliydi ama olmadı.. Nihat Karpuz ise avantajlıydı. Çünkü, kendi belirlediği bir delegasyona sahipti.. Delege hesabı kongrede tuttu ve çoğunluk bir kez daha ‘Nihat Karpuz’ dedi.
Kim ne derse desin, Nihat Karpuz iyi bir hatip..
Kongrede ateşli bir konuşma yaptı, yaşadığı haksızlıklara değindi.
Üstü kapalı bazı çevrelere çattı.
Ne oldu şimdi? Kendisini görevden alan Önder Sav bugün yok..
Ama kendisi yine görevinin başında.
Demek ki, delegasyon haksızlığa prim vermedi.
Bir takım gelişmelerden rahatsız!
Herkes biliyordu ki.. Nihat Karpuz mağduriyetten beslenip büyüdü.
Mesele buydu zaten, sandığa da yansıdı!
Beyhan Karan ise, mütevazi bir insan..
Zaten kongredeki konuşmasından bunu anlamak mümkün.
CHP Milletvekili Abdulaziz Yazar, Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek ve daha birçok siyasi ismi telafuz ederek, ‘barışık’ bir düzene odaklandı.
Öyle ki, defalarca Nihat Karpuz’un yanına giderek, kucaklaştı.
Zira Nihat Karpuz da, Beyhan Karan için, ‘değerli bir siyasetçi dostum’ sözünü kullandı.. Yalnız, Beyhan Karan’ın listesi zayıftı. Yönetim şekillenirken bazı tartışmaların yaşandığı söyleniyor. İlginçtir, Karan’ın listesinde CHP’ye faydası olmayan birkaç isim vardı ki, beraberinde tepkileri topladı..
Peki, bundan sonra ne olur?
Nihat Karpuz bu saatten sonra, Başkan Civelek ile Milletvekili Yazar ile hangi çerçevede hareket eder, bilinmez..
Bana sorarsanız, CHP artık bu ‘durgunlaşma’ veya ‘sessizlik’ kabuğunu üzerinden atmalıdır.. Sil baştan yeni bir heyecan yaratmalı, İskenderun’un sorunlarıyla birebir ilgilenmelidir. Bu mümkün müdür? Bilemiyorum..
Hayırlısı olsun..
TÜRKİYE ‘SYLVESTER’ GİBİ!
Türkiye, ekonomik krizi atlattı. 2011 sakin geçeceğe benziyor.
Yalnız haziran ayı için, -biliyoruz ki seçim var- bir dalgalanma söz konusu.
Bunu ben demiyorum. İSGİAD’ın değerli panelistleri Alkin ailesi dillendiriyor.
Şimdilik Türkiye’nin ekonomisi de, duruşu da sağlam..
Vücud dirençli..
Bağışıklık sistemimiz devrede..
Prof. Dr. Kerem Alkin bir benzetme yapıyor.
Sylvester Stallone’nin ‘Rocky’ serisine değiniyor:
“- Rocky filminde Rus İvan Dragon vardı. Yumruğunu 180 km hızla savuruyordu. Ringte, Rocky’e onlarca yumruk saydırdı ama adamda tık yok.. Her seferinde yerden kalkıyor, ‘bu kadar mı?’ diyerek, rakibini hafife alıyordu. Türkiye’de durum bu.. Şerbetliyiz artık. Her krizden sonra yumruk nereden gelirse gelsin, ‘bu kadar mı?’ diye geçiştiriyoruz. Çünkü ayakta durmayı bilen bir ekonomimiz var.”
Peki, bütün bu söyledikleriyle, tarzıyla, tavrıyla Prof. Dr. Kerem Alkin’in anlattıklarından nasıl bir sonuç çıkarırız?
Söyleyim.
Ne olursa olsun. Türkiye nasıl büyürse büyüsün..
Türkiye ekonomisi çelikten bir halata bağlı..
Bu durumu bize resmeden Prof. Dr. Emre Alkin oldu.
Resimde dik bir yamaç var. Manzara güzel. Uçurumun dibinde bir ağaç.. Ve ağaca çelik iki adet halatla bağlı daire şeklinde bir oturak. Etrafında korkuluklar var. İçinde insanlar, enfes manzaranın tadına varıyor..
Herşey yolunda mı? Hayır!
İşte o iki halat var ya, kopmayacak..
Hayatımızı ‘inşallah kopmaz’la geçiştirmeyeceğiz..
Özetle..
Herşey yolunda demekle ‘rehavet’ sınırımızı daraltırız.
Bu hangi alanda ya da sektörde olursa olsun.
Ne yapacağız?
Daha çok çalışacağız!
NEDİR BU 5 YILDIZLI OTEL TAKINTISI?
Kafayı yemek üzereyim.. Artık şuna inanıyorum..
İskenderun’da güzel şeyler olsun istemiyoruz.
Bakın, geçenlerde Hürriyet Çukurova’da okudum. Malatya Belediyesi, şehre 5 yıldızlı otellerin kazandırılması için yatırımcıya arsadan tutun da, her koşulda teminat veriyor.
Niye? Yatırımcıyı kaybetmemek için..
İskenderun’da tam tersine.. Kimseler gelmesin istiyoruz.
Önce, Karahüseyinli civarında 5 yıldızlı otelin yapımına itiraz ettik.
Sonra, bu bölgenin insanı Zelluh Ailesi’nin üzerine gittik.
Hayırdır..
İskenderun’a bir 5 yıldızlı otelin konuşlanmasından neden bu kadar korkuyoruz?
Filtresi yok.. Bacası yok.. Sanki, sahil bandına termik santrali inşaa ediyoruz.
Öğrendim ki, Belediye Meclis Üyesi Ercüment Kimyon yine mahkemeye gidiyor.
Eğer ki doğruysa.. Şaşkınız!
Kısaca Ahmet Kaya’nın şarkısında dediği gibi..
Nereden baksan tutarsızlık..
Nereden baksan ahmakça!
EZİYETE BAKAR MISINIZ?
Duygu Köybaşı.. Sefa Atakaş Denizcilik Anadolu Lisesi’nde okuyor..
Atatürk Koşusu’nda İskenderun birincisi..
Gelecek vaadediyor..
Hatay şampiyonası için Antakya’ya gidiyor.
Koşuda 12.ci sıraya oturuyor..
Belki birinci de olabilirdi..
Ama bu hakkı elinden alınıyor. Niye mi?
Koşu, eziyete dönüştüğü için..
Bir koşu bandı düşünün, bir ucu trafiğe bakıyor, diğer ucu yamaca..
Çocuklarımız, trafikte kamyonlarla yarışıyor.
Panik içindeler..
Polis trafiği durduruyor ama bazı sürücüler o kadar duyarlı ki(!) ciddiye bile almıyor..
Çocuklar bir duruyor, bir koşuyor..
Bazı aileler, çocuklarını koşudan çekiyor.
“Yazıklar olsun” sözleriyle de tepki gösteriyorlar.
Ben de aynısını diyorum!
BU NE ŞİDDET BU CELAL!
Arkadaşlar, İskenderun Belediyesi babamın kurumu değil.
Başkaları yazınca bişey yok. Ben iyi yazınca vuruyorlar, eleştirince de gömüyorlar.
Kafaları karışık çünkü..
Ne yapmam lazım? İsterseniz köşemden vaz geçeyim ya da bırakayım kurumları da kuşları, böcekleri yazayım.
Başka bir emriniz?
Sorununuz nedir bilmiyorum ama.. Ben, siz Payas’ı, Karayılan’ı, Karaağaç’ı veya Nardüzü’nü yazarken, arıza çıkarmıyorum ki..
İstediğiniz kurumu yazın arkadaşlar..
Neden İskenderun Belediyesi söz konusu olunca bu kadar celalleniyorsunuz ki?
İster aleyhte olun, ister lehte..
Bana ne? Ben bildiğimi yazar, okurum..
Bırakın artık, karışmayın!