Avukat Ercan:
“Geç gelen adalet, adalet değildir”
Türkiye’nin gündemini bir süredir meşgul eden cezaevinde 6 yılını tutuklu olarak dolduranların salıverilmesiyle ilgili haber ekibimize açıklama yapan avukat Nevzat Ercan, yargıda iki düşüncenin ortaya çıktığını, bu durumun insanların kafalarında soru işaretlerine yol açtığını kaydetti. Avukat Nevzat Ercan, konuya ilişkin yaptığı açıklamasında, “CMK’nın nihayet yürürlüğe giren 102/2. maddesi ‘Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez’ demektedir. Aynı kanunun 252. maddesine göre ise, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev sahasına giren bazı suçlar bakımından, ‘kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır’, ‘Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir’ denilmektedir. Ağır ceza mahkemelerinde uygulanacak tavan tutukluluk süresinin nasıl yorumlanması gerektiği konusunda bir kısım yazarlar, yasanın lafzını dikkate alarak, tutuklama süresinin iki yıllık temel sürenin üzerine üç yıllık uzatma süresi şeklinde yorumlanarak toplam beş yıl olarak kabul edilmesi gerektiğini söylediler. Bu yoruma göre, özel yetkili ağır ceza mahkemesinde görülen birtakım suçlar açısından tutukluluk süresi on yıla kadar çıkabilecekti. Başka yazarlar ise bu görüşe karşı çıktılar. Buna göre, yasa metninde yazan “toplam üç yılı geçemez ifadesi” uzatma süresi ile toplam üç yıla işaret etmekteydi. Dolayısıyla iki yıllık temel süre dâhil ancak üç yıla kadar tutukluluk hali devam edebilirdi. Bu durumda özel yetkili ağır ceza mahkemelerindeki bazı suçlar açısından da en fazla altı yıllık bir tutuklama süresi söz konusu olacaktı. AİHM 4 yılı aşan tutukluluk sürelerini, her zaman insan haklarının ihlali olarak kabul eder. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sürenin 10 yılı aşması tabiî ki mantık dışı olacaktır. Önemli olan tutukluluk süreleri değil, mahkemelerin hızlı işleyişini sağlayacak mekanizmalar bulmaktır. On yıl, bir kimsenin sanık olarak tutuklanması hakkındaki hükmün kesinleşmesine kadar geçen tutukluluk süresi açısından son derece uzundur. Geç gelen adalet, adalet değildir. Yargı işini ne kadar iyi ve hızlı yaparsa adalet o kadar kolay ve çabuk işler. Kişi suçsuz ise hürriyetine,suçlu ize hak ettiği cezaya o kadar çabuk ve adil ulaşır” şeklinde görüş ortaya koydu.