Daha dün okudum:
Bir yamyam pişirilmeyi bekleyen adama “Adın ne” diye sormuş.
Adam kızmış ve yamyama “Adımdan sana ne” diye bağırmış.
Yamyam adamı azarlamış,
– Adını bilmem şart. Şefin yemek listesini hazırlıyorum, demiş.
Bizim yamyamların yemek listelerinde bugünlerde güzel hizmetleri bertaraf etmek var.. Şimdi birileri bu sözlere sarılıp “Ne demek istiyorsun sen” diyerek, kafa yoracak.. Hepimiz bir garip olduk çünkü..
İskenderun’da en güzelini isteriz, ama üretenin arkasından beddua ederiz..
Hizmet getirmeye çalışan güzel ve temiz insanların işini bitirmek için ellerini ovuşturan insanları gördükçe, üzülüyorum..
Dünyanın hangi yerinde bir kuruma, araç filosunu güçlendirdiği için çakılır..
Anormal bir durum.. Böyle pozisyonların, kamuoyunda bıraktığı etki sıfırdır..
Güvenilir yanı da yok.. Bakınız etrafınıza;
İşadamı, İskenderun’a yatırım yapacak diye, yerden yere vurulan bir şehirde yaşıyoruz.. Kıskancız çünkü..
Doyumsuzuz.. Aksırıncıya/tıksırıncaya kadar ‘beklenti’ içerisine gireriz..
Karşılığında ‘nankörlük’ ederiz..
Kendimiz gibi düşünmeyenleri, yaşam tarzları bizden farklı olanları ve en ağırlıklısı da başarılıları yemeye bayılıyoruz.
Bunlara örnek, belediye başkanı Dr. Yusuf Civelek değil mi?
Bunlara örnek, İskenderun’a yatırım programı kazandırmak isteyen işadamları/sanayiciler değil mi?
Bunlara örnek, hizmet üretmek isteyen İskenderun sevdalıları değil mi?
Belediye başkan yardımcıları değil mi?
Siyaseten bir yerlere gelmek isteyenler değil mi?
Şimdi hepimiz bu saydığım insanların ‘hata’ yapmasını ve meslek hayatını sona erdirmesini heyecanla bekler gibiyiz..
Nedir bu?
Kötü alışkanlık mı?
Hastalık mı?
Takıntı mı?
Benden cevap beklemeyin.. Adını siz koyun bu kez!
Bunun tarifini yapabilecek ya da hastalığın tedavisini mümkün kılacak tıbbi bir çare yoktur bence..
Bir kötü huyumuz da iki kişinin karşı karşıya gelip konuşacağı ve tartışacağı meseleleri, kamuoyu önüne taşımamız değil mi?
Taşıyoruz da ne oluyor?
Ortalığı yıkıyoruz da, İskenderun’un geleceğine fayda mı sağlıyoruz?
Yetmedi mi, bu güzel kente fayda sağlayan insanları karaladığımız?
Ne değişti ya da değişiyor?
Nedir bu öfke?
Suçlu sadece karşıdakiler mi?
Yazanın, konuşanın, dedikodu peydahlayanın hiç mi günahı yok?
Kavgadan, ortalığı yıkıp geçmekten, topluma ‘katkı’ sunmaya çalışan insanlara idam fermanı hazırlamaktan başka işimiz yok mu bizim?
Enerjimizi, yönümüzü İskenderun’a çevirmek, bir araya gelmek, yüzyüze konuşmak, dürüst davranmak bu kadar mı zor?
Bakın arkadaşlar..
Eğer çevresinde konuşacak adam kalmamışsa, yapılan her hizmeti ‘boş işler bunlar’ diyerek, körlük başlamışsa, ‘nedenler’ bulunamaz hale gelir..
Bazılarının yaptığı bu..
Küçük ve önemli bir ayrıntı, ama anlayana!