Dün güzel bir gündü, üstelik anlamlıydı..
İki güzel mesajla da, yüreğimiz ısındı..
Her iki etkinlik de, öğrencilerimize yönelikti.. Geleceğimizin teminatı çocuklarımıza hem kitap okumanın zenginliği hem de yeşil bir doğanın yaşamdaki kutsallığı anlatıldı.. İlki, çocuk kütüphanesindeydi..
Kaymakam Ali İhsan Su ile Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek bir milletin hafızasını oluşturan kütüphanelerin önemine değindiler..
Mesaj şu:
“- Günümüzün bilgi birikimini gelecek kuşaklara aktarmak için kütüphanelerimizi muhafaza etmeli, modern imkanlarla donatmalıyız.”
Başka..
Kütüphanede, sergilenen kitapları öğrencilerimize tanıttılar..
Bu arada Genç MÜSİAD’ı kutluyorum..
Bu anlamlı günde bir kalemde 5 bin kitap bağışında bulundular..
Derken, aynı gün kitap sevgisiyle birlikte ormanı korumanın bir insanlık görevi olduğu vurgusu yapıldı.. Nerede?
Taşocaklarının bulunduğu alanın tam göbeğinde..
Güzelliğe bakar mısınız?
İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek ve tüm ekibine selam gönderiyorum..
Öyle birkaç dönümlük arazide değil.. 30 dönümlük arazide toplamda 30 bin ağaç dikmek için kolları sıvadılar.. Üstelik bu hayırlı işe yüzlerce öğrencimizi, MKÜ’nün hocalarını ve daha birçok öğretmeni kattılar..
Dün, tarihinde ilk defa taşocaklarının bulunduğu alan fidanlarla buluştu..
O tahrip edilen arazilerde başkan Civelek dahil, yüzlerce öğrencinin dikili ağacı oldu..
Müthiş keyif aldım.. Bir fidan de ben ektim..
Sayın Civelek umutla yavrularımıza seslendi.. Dedi ki:
“- Ağacıyla, ormanıyla, suyuyla, taşıyla toprağıyla bu şehir, hepimizindir. Ona sahip çıkmak herkesin en büyük görevlerinden birisidir. Bu hususu göz önüne aldığımızda, gelecek nesillere bırakabileceğimiz en değerli ve en paha biçilmez miras, yaşanabilecek bir ortam hazırlamak ve korumaktır. Biz hep birlikte bunu yapacağız, doğamızı koruyacağız.”
Sayın Civelek ilk adımı attı.. Sıra bizde!
Şunu çok iyi bilmeliyiz ki.. Yeşil bir Türkiye, yeşil bir İskenderun için ağaçlandırma seferberliğine sadece kurumlar değil; toplumun tüm bireyleri katılmalı.
Bu düşüncelerle, hem orman hem de kütüphane haftasını kutlar, çok okuyan ve doğayla barışık bir gençliğin yetişmesini umut ediyorum.
İŞİNE BAK ARKADAŞ!
Arkadaşın biri merak ediyor.. Klimacı!
TV’de habercilik ölmüş diyor.. O yüzde Primemall GÜNEY Medya’yı birinci ilan etti ya.. Neyse.. Üç okuru bile olmayan, köşesi okunmayan beyefendiye sesleniyorum:
Bir ayda 30’u aşkın aday adayını TV’ye çıkaran, hemen hergün ana haberde birden fazla konuk ettiği farklı konuk ve konuklarla bir rekora imza atan GÜNEY TV’nin senin ‘nostaljik’ ve ‘kıskançlık’ söylemlerine ihtiyacı yok..
Dahası.. Dalga geçmeyen üslubuyla, duruşuyla, mesai arkadaşlarımın donanımıyla, efendilikleriyle zaten rüştünü ispat eden bir medya grubudur GÜNEY..
İzleyen izliyor.. Beğenen beğeniyor.. Tebrik eden ediyor..
Niye çatlıyon ki? Hemen her akşam TV’ye çıkan konuklar, herhalde duvara konuşmuyor!
Bu arada o arkadaşın internetten çakmadığı belli.. Hatay’ın ilk canlı yayın kanalı guneyweb’tv’siyle zaten farkını ortaya koymuştur GÜNEY..
Ha, GÜNEY Gazetesi’ni zaten anlatmama gerek yok..
Günlük haber içeriğiyle beslenen gazetelerin varlığı söz konusu iken, sus da işine bak arkadaş.. Gazetecilik mesleğinden ‘ekmek’ kazanan meslektaşlarınla barışık ol..
Ne bilim, git balık tut, torunlarınla bahçede oyna..
20’nin üzerinde çalışanı olan kurumun emeğiyle dalga geçme, işine bak!
Haddini bil!
SAPIK HAKLARI!
Türkan’a tecavüz etmiş. Türkan henüz bebe.
Bıçaklaya bıçaklaya öldürmüş. 8 yaşındaki Ahmet’i boğmuş.
6 yaşındaki Dilruba’yı da. Dilburacık çok çırpınmış. Öyle anlatıyor.
Adı ne bu sapığın? U.V.G.
U’ğursuz! V’icdansız! G’eberesice sanırım!
Kodlayarak veriyoruz. Ki, rencide olmasın.
Toplum içindeki saygınlığı zedelenmesin, aman diim..
Ele güne mahcup olmasın. “Sayın” çünkü sapık!
Dilruba’yı Dilruba diye yazıyoruz. Türkan’ı T. diye kodlamıyoruz.
Annesini-babasını.. Adıyla soyadıyla yazıyoruz.
Evlerinden canlı yayın yapıyoruz. Duyduk duymadık demeyin.
Aha işte burda oturuyorlar! Sapığı kolluyoruz bu arada.
Ki, insan hakları var sapığın. (Televizyonlardaki sigara sansürü gibi bi şeydir bu.. Dizilerde, filmlerde tecavüz sahnesi serbest, cinayet sahnesi serbest, tecavüz ve cinayetten sonra sigara tüttürürken buzlama konuluyor!)
Ha denebilir ki, sapığın sapık olduğu mahkeme kararından sonra sabit olur.. Peki o halde niye, şöyle tecavüz etti, böyle bıçakladı, şu şekilde bavula koydu, buraya gömdü diyoruz? Hani mahkeme kararı?
Hukuki haklarından faydalanmak için illa sapık mı olmaları gerekiyor?
Bölücüye halay çektir. Sapığı koru. Adalet’in A’sı bu kardeşim..
(Yılmaz Özdil)