Seçimde sloganlardan biri şu:
– Hatay rahat bir nefes alacak?
Nerde, ne zaman?
Amanoslar yanıyor, Yarıkkaya nefes alamıyor..
İskenderun’da insanlar üzgün, şaşkın!
Tepemizden bir yangın söndürme helikopteri geçip duruyor..
Beş, on, yirmi, kez değil.. 50-100, belki de daha fazla..
Garibim, bir gidiyor, bir geliyor..
Denizden aldığı suyu, yangın yerine boşaltmak için ecel teri döküyor..
Peki merkezde durum nasıl?
Seçim arabaları yüksek volümle, müzik çalıyor..
Kimse oralı bile değil..
Ama vatandaşın umurunda..
Manzarayı gören herkesin canı sıkkın..
Vatandaşlar kaldırımlarda doluşmuş, netice bekliyor..
Netice neydi?
Yarıkkaya’nın aşağı kesimlerinde başlayan küçük çaplı yangın, rüzgarın etkisiyle yukarılara kadar tırmanmış.. İtfaiye müdahale edemiyor, vatandaş gözyaşlarıyla izliyor.. Yapacak birşey vardı, dua etmek..
Rüzgar dinsin.. Yangın çabucak sönsün..
Peki, bu yangınlar kader mi? Hayır!
İddia şu:
– Bir taşocağının patlattığı dinamit, elektrik tellerine hasar veriyor..
Teller, çamları alev topuna döndürüyor..
Sonuç, ciğerlerimiz yanıyor..
Sonuç.. Aylardır, yıllardır yazdığımız taşocaklarının İskenderun’a bıraktığı eserle, tahribatla baş başa kalıyoruz..
Olacağı buydu..
Nafile.. Yırtanmak, parçalanmak, yüzlerce hektar ormanı bize geri getirmiyor.. Telefonum aralıksız çalıyor yine..
Acı acı.. İddiasız bir şekilde, olağan bir ses tonuyla cevap veriyorum:
– Müdahale ediyorlar..
Telaşlıyım..
O vakit herşey anlamsız..
Akciğerde oluşan kara lekeler gibi, amanoslar kahverengi tonlara büründü.
Yemyeşil ormanlar kararıverdi..
Zaten, yarıkkayanın etrafı berbat..
Zaten, taşocaklarıyla yaşam felce uğramış..
Ne yapacağız peki?
Siyasilerin bir çözümü var mı?
Oysa, her bahar ayında tepelerden süzülen kar suyu denizle buluşur..
Barajımız olsaydı, diyorum..
Ya da bir göletimiz..
Eskiden Bağlama gölü vardı, kurudu!
Kar suyunu, Bağlama Gölü’yle buluşturamaz mıyız?
Manzara kötü.. Müdahale zayıf..
Yangın söndürme helikopteri, denizden su taşımaya çalışıyor, aradan 5 dakika geçiyor.. Niye? Alternatif yok.. Daha yakında bir gölet yok..
Su taşınabilecek bir mekanizma yok..
Çok şükür, Arsuz’daki orman işletme çiftliğinde konuşlanan bir helikopterimiz var..
O da tek başınaydı..
Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adana taraflarından birer helikopter gelir diye ümit ediyorduk, olmadı..
Saatlerce canımız yandı..
Saatlerce bakakaldık, o kara lekelere..
Giderek büyüyordu..
Giderek kansere dönüşüyordu o lekeler..
Nefes alamıyoruz..
Tepemizde helikopter, biz halen dua ediyoruz..
Yeterli mi?