Kirlilikte manzara budur

Kirlilikte manzara budurİster beğenin, ister beğenmeyin..
İster memleketin ‘taşa’, ‘kirece’ ihtiyacı var deyin..
Bu köstebek yuvaları bıkkınlık vermeye başladı..
Teknoloji eski..
Baca yok..
Filtre yok..
Sonra diyorlar ki, ‘biz işimizi yapıyoruz!’
Böyle mi? Çevreyi kirleterek mi?
Bacası filtresiz, tozu dumanı işletmenin her tarafından yayarak mı?
Allah aşkına resme bir bakın.. İbrahim Cihan isimli bir arkadaşımız mailinde paylaşmış.. Yer/mevki olarak ‘Akarca Kireç Ocağı’ diye bir de not iliştirmiş..
Resimde işletme pas içinde..
Derme çatma bir yapıyı andırıyor..
Her tarafı tütüyor..
Arkasındaki fon, tahrip edilen ormanı ve bir taş ocağı faaliyetini gösteriyor.
İşletmenin önünde açıkta duran kömür tozu dikkat çekiyor..
Galiba o kömür tozunu depolayacak bir yapıyı kuracak parası da yok o işletmenin.
Onlar için herşey güllük gülistanlık..
Ne olacak peki? Böyle işletmeler, Erzin’den tutun da Antakya’ya kadar bu coğrafyanın her tarafında var..
Denetim mi? Güldürmeyin beni..

ÖVGÜYÜ HAKETMEK!
Gizli bir şey değil, zaten kendim de söylüyorum.
Bir yerel yöneticiyi ‘övmek’ kadar, ‘yermek’ hakkına da sahipsiniz..
İşte bu duyguyla, İskenderun Belediyesi’ndeki bir takım ihalelerin nasıl gerçekleştiğini sorabildim. Bekleyen birçok hizmetin neden yapılmadığını haber yapabildim. Başkanın sessizlik halini eleştirebildim.. Bugün aynı şeyi birçok kurumun ya da siyasilerin, STK’ların başındaki temsilcilerine de yapabiliyorum.
Ben bunları yazıyorum diye kimse bana küsmedi.
‘Eleştirmek’ ile ‘yıkıp geçmek’ arasındaki farkı biliyorum.
Haber yazmak için, insanın ‘övme hakkına’, yapılan güzel işleri göğsünü gere gere övebileceği bir duyguya sahip olması gerekir.
İskenderun Belediyesi’nin geçmiş yönetimi gibi, bugünü ve başındaki belediye başkanının ‘doğrularını’ dilediğim gibi övdüm, övüyorum.
Bu duyguya sahip olduğum zaman ne yalakalığım, ne dönekliğim kaldı.
Aksi olunca da..
‘Yakında çöpe atılacağımı’ söyleyenler bile oldu..
Dün ‘Herkese aba altından sopa’ gösterip, bugün ‘falanca iyidir, karışmayın’ türü yazılarla ‘akıl hocalığı’na soyunanlar var iken..
Hiçbir etiket, aşağılayıcı sıfat umurumda bile olmaz..
İskenderun’da bu her kim olursa olsun, yapılan iyi işlerini görünce desteklemeyi üzerimde vazife sayıyorum.. Ülkemin dışarıda inanılmaz bir imaja sahip olduğuna tanık oldukça, Türkiye’yi benzer ülkelerle karşılaştırma imkanına kavuştukça, içimdeki duygu mutluluğa dönüşüyor, yazmayayım mı?
Evet, özlediğim duygu işte bu özgürlük..
Yanlışı ‘eleştirmek’, doğruyu ve güzel olanı ‘övmek’..
Yanlış da anlamayın, belediyeyi, STK’ları, kurumları sürekli eleştiren yazarlara samimi olarak tek kelime etmiyorum. İçlerinden gelen duyguyu yazmak sonuna kadar haklarıdır. Demek istediğim şudur..
Misal.. Aynı hizmeti paylaşan Ali’yi yazıp, Mehmet’i görmezden gelmek, hak değildir. Ve ben Ali’yi, Mehmet’le birlikte yazıyorum diye, Mehmet’i görmezden gelenler ‘övgülerime’ karışmasınlar.. Lütfen!

Yılmaz Akpınar
1974 doğumlu. Güney Medya'da müdür. İskenderun'un önde gelen gazetecilerinden.