MİLLETVEKİLİ ÇİRKİN İYİ NİYETLİ!
Dün, MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin’le İGC’de bir araya geldik.
Güzel bir sohbet oldu.. Genel ve yerel gündeme ait önemli bilgiler aktardı..
Özellikle sözde ‘Demokratik Özerklik İlanı’na yönelik, ‘Türkiye’de hiç kimseye verecek iki karış toprağımız yok’ ve ‘Bir iki aykırı sese riayet edecek değiliz’ söylemi ateş topuna dönen yüreğimize su serpti..
Bir ara ses tonu yükseldi, DTK’ya karşı tepkisini koydu:
“-Bilinmesi gereken bir konu vardır. Milliyetiçi Haraket, Türk milleti ile beraber son sözünü söylememiştir. Türkiye’nin bölünmesine müsade edilemez. Türkiye’yi coğrafyalara ayırmaya müsade edilemez. Çok dilli, çok milletli bir yapıya müsade edilemez. Milli devlet, üniter yapının tahribatına müsade edilemez. Herkes istediği gibi konuşabilir. Ama gerçekleştirme şansları yoktur. Zira Milliyetçi Haraket partisi vardır.”
MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin altını çizerek vurguladığı bir konu daha var..
‘MHP’nin oyları hormonsuz, tamamen organik’ sözleriyle aslında bir yerlere işaret fişeği taşıyor. Şefik Çirkin’in seçilememesi için gayret gösteren bazı kesimlere ‘Başarılı olamadılar. Ben buradayım. Teşkilatlarımızla birlikte Hatay için çalışıyor olacağım. Bundan sonrasını onlar düşünsün. Onların kim olduğunu biliyorum. Onlar da beni gayet iyi tanıyor. Korksunlar benden!’ diyerek, karşılık verdi..
Birşey daha var.. Sayın Çirkin, milletvekili olur olmaz ilk toplantısını İskenderun’da düzenledi. ‘Daha sık görüşeceğiz. İskenderun için daha çok çalışacağım’ diyerek, muhalefette olsa bile ‘yüksek volümle’ sesini duyaracağını söyledi.
Büyükşehir Belediye Statüsü konusunda herkes gibi bilgi sahibi olmadığını, içeriğini, taslağını, bölgeye neler kazandıracağını hiç kimsenin henüz bilmediğini sözlerine ekledi. Bir ayrıntıya daha dikkat çekmek istiyorum..
Şefik bey milletvekili seçildi diye, ekstra bir kişiliğe bürünmedi..
Bildiğiniz iyimser, beyfendi, memleketçi bir insan..
Öfkesi yok.. Her zamanki gibi iyi niyetli..
İktidar partisiyle sürekli ‘takışmanın’, hizmet noktasındaki neticeye zarar vereceğinin bilincinde.. ‘Öfke tırmanırken bunun sonuçları düşünülmez’ dediğini hatırlamamızda, herhalde sayılamayacak kadar çok faydalar vardır.
Milletvekili Çirkin iddialı;
– Biz Hatay’daki çözümsüzlükler için ‘netice’ almaya bakacağız, diyerek ‘istişareye’ ve ‘güçbirliği’ne hazır olduğunu söylüyor..
İtiraf etmeliyim ki.. Dudaklarına, ‘hırs’ ve ‘anlayışsızlık’ kıvrımını hiçbir zaman kondurmayan Milletvekili Şefik Çirkin’in ‘empati’ duygusu fevkalede iyi geldi bize..
KENDİNİ BİLMEK!
Dün gençlerimize tavsiyelerde bulunmuş.. Türkiye’de ve bölgemizdeki gelişmelere kayıtsız, ilgisiz kalmamalarını önermiştim.
Dün, AK Parti Eski Belediye Meclis Üyesi Yeminli Mali Müşavir İbrahim Yaran aradı.. ‘İçimdeki yaraya asit bastın’ dedi..
Sebebi şu:
Evet, ateş gibi bir gençlik var.. Gayretli ve azimliler..
Yalnız bizleri alakadar eden bir eksiklikleri var..
Olduğumuz gibi görünmeyi ya da göründüğümüz gibi olmayı beceremiyoruz..
İbrahim Yaran uyarıyor:
“- Siyasette bazen ‘öl de ölelim’ şeklinde bir tezahürat var.. Yanlış.. Bir de bulanık suda balık avlamayı sevenler var.. Kimse uyanmasın istiyorlar.. Asıl doğru olan şu, gençlerimiz haklı oldukları davalarda karşısındaki her kim olursa olsun, ‘bu yaptığınız doğru değil, yanlışsınız’ diyebilmeli.. Vatandaş, kendisi olmayı bilecek. Birilerinin istediği gibi olmayacak.. Hayat felsefesinde, ‘kendimiz olmak’ birinci vazifemiz olmalıdır. Ancak, böyle düzlüğe çıkarız..”
Bence bu yaklaşımı umursamalıyız!
GEÇMİŞ OLSUN İBRAHİM BAŞKAN
MHP İskenderun İlçe Başkanı İbrahim Gül, Milletvekili Şefik Çirkin’in toplantısında yoktu. Gazeteci Doğan Süslü merak edip sorunca.. Öğrendik ki, mideyle ilgili ciddi bir rahatsızlık geçirmiş. Hastanede tedavi görmüş.. Çok şükür sağlığıyla ilgili ‘iyi olduğu’ haberini aldık, sevindik. İbrahim başkana geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.
ÖYLE BİR GEÇER Kİ ZAMAN..!
Hanımın Çiftliği’nde yatıp kalkıyorduk.
Ekonomimiz gibiydi, çiftlik de..
İki pamuk toplayanı görmedik ama..
Yiyen içen çoktu maaşallah..
Aşk- Memnu’nun Adnan Bey’ini dert ettik günlerce..
Üçüncü sayfaya haber olacak namussuzluklar için ‘Allah korusun’ diye, kulağımızı tutup üç kez tahtaya vurmadık bile..
Vurmak bir yana..
Göz yaşı döktük, büyük gördüğümüz aşklara..
Hürrem’in Mahi Devran kavgasında, pozisyon aldık..
Kimi zaman Sırp mı, Rus mu bilenmez Hürrem’den yana olduk.
Kimi zaman Kanuni’nin Manisa’dan sevdası Mahidevran’dan yana..
Memlekette neler oluyor sorusuna cevap bulamadık ama Kavak Yelleri’nin aşk labirentlerinden dolaşabilmeyi pek ala becerebildik.
Kapalı kapılar ardından dönen dolapları bilemedik de, Asmalı Konak’ın bütün odalarını ezberledik. Yaprak Dökümü film değildi aslında..
Sararıp, solduğumuzu fısıldıyordu..
Geleceğimizi teslim ettiklerimizden kimin eli kimin cebinde bilemedik de..
Ali Rıza’nın kızlarının her anına vakıftık, maaşallah..
Unutulmaz yalanlarla kandırdık kendimizi, ‘binbir gece’ masallarında..
Bilmem kaç yüz bin dolarlık ahlaksız teklifi bugün bile unutmadık hala..
Ekran başı serüvenimiz devam ediyor, edecek de..
Lakin gerçek serüvenimize yabancıyız hala..
Kurtlar Vadisi’nde kurtların değil..
Aslında ‘hırtların’ da olduğunu anlayamadık bir türlü..
Ve öyle bir geçti ki zaman..
Ali Kaptan’ın bile haberi yoktu geminin su aldığından..
Sonunda küçük bir sırla baş başa kaldık..
Çatlak bir ses yükseldi işte o an:
“Demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz!
Her sesi duyduk.. Her yüzü gördük!
Her öyküyü ezberledik..
Peki bu sesleri hiç yakından duydunuz mu?
Dağdaki silah seslerini..
Kalleş pusuların farkında mısınız?
Şehit olan askerimizin yüzlerini hatırlıyor musunuz?
Öykü değil, her birinin hayatı gerçek birer roman aslında..
Sorviver değil o dağlardaki aslında, hayatın ta kendisi..
Nihat Doğan gözleri olmayan solucanların gözlerinden mana çıkardı..
Biz hala anlamaya çalışıyoruz olan biteni..
Anlamak için dinlemek..
Dinlemek için de söz şart..
Söz içinse ses!
Hergün bir evladımızı uğurluyoruz..
Onların derdi Mahidevran’ın derdinden de büyük..
Adnan beyinkinden de..
Hürrem çok mutlu gerçek hayatta..
Hiç dert etmeyin..
Adnan beyin yeğeni yeni sevgililer buluyor..
Cemile’nin de Bodrum sahillerinde keyfi yerinde..
Diyecek yok..
Ali Kaptan Göcek koylarında, yatta tatil yapıyor..
Unutamadıklarımızda sorun yok anlayacağınız..
Ateş, unuttuklarımızın ocağında..
Demem o ki.. Hiç değilse bu aralar..
Sezon finalleri yapılmışken..
Hatırlayalım gerçek hayatımızı..
Onlar filmlere başlarken, mola verdiğimiz gerçek hayatımızı.. Bari onlar mola vermişken, filmlerine.. Hatırlayalım!
Evlatlarımız gidiyor. Ve giden evlatlarımız aldıkları her nefesle de hatırlanmayı hakediyor.. Vadi’nin Çakır’ı için cenaze töreni düzenleyen Türkiye!
Unutma!
Öyle bir geçer zaman ki..
Sonra çatlak bir ses yükselir farklı yerlerden:
Demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz!
(Murat İde/Ters Açı)
***
Birkaç ay önceydi.. ‘Asıl tuhaflık kimde’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Hatırlamayanlar için anımsatmak istiyorum.. Şöyleydi:
– Bu kadarı da olmaz canım! Dizilerde sinirlerimiz boşalıyor, ağlıyoruz..
Peki ya gerçek hayatta? Duyarsızız!
Keder, çile karşısında perişan oluyoruz.
Ama bir damla gözyaşı yok..
Soru şu:
“- Gerçek acılara bu kadar yanıp tutuşuyor musun?”
Sorgulayalım kendimizi..
Gerçek hayatta.. Aile içi tecavüz, kanser, yetimhane, fakir/fukara hepsini izliyoruz!
Sonuç? Ne hissediyorsunuz?
Dönüp kendimize bakmalıyız.
Düşünün…
Gerçek acılara karşı duyarsızlaşmışız..
Çevremizdekilerin çilesine bir dakika olsun, kulak vermekten kaçınır olmuşuz..
Toplum olarak kayıplarımızın doğru düzgün yasını tutmayı bile unutmuşuz..
Sonra da gözyaşı sellerinde boğulmak için TV’nin karşısına sabırsızlıkla ekran başına geçiyoruz. Şimdi söyleyin, ne yapmalıyız?