Sizler de farkında mısınız bilmiyorum.
Uzun bir süredir kimsenin “Böyle gelmiş böyle gider” tekerlemesini seslendirdiğini duymuyorum.. Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi değil..
Aslında yorucu, nefes nefese geçen, yoğun ve hızlı bir toplumsal yaşam var.
Ama herkes bu hayatı kendi dünyasında yaşıyor..
Tıpkı İskenderun gibi değil mi?
Farkımız şu:
Biz burada yeterince ses vermiyoruz..
Ses versek bile, bir arada olamıyoruz..
Oysa Türkiye’de, tabular yıkılıyor, konuşulmayan hatta düşünülmeyen konular tartışılıyor.. İskenderun’da öyle mi?
Belediye Başkanı sessiz, acaba neden?
Bazen de kayıtsız..
Birşeyler yapıyor gibi görünüyor ama halk bundan habersiz..
Toplum sabırsız çünkü.. Sadece dışarıyı değil, evininin önüne de bakıyor..
Hizmetin küçüğü, büyüğü olmaz..
Çok basit gibi görünen küçük çalışmaları unutuyorsan, büyük hizmetleri anlatıp dursan da farketmez.. Neticeye bakar!
Bir de bu ayağın ‘görüntü’ kısmı var ki, internet posta adresimize gönderilen mailer de olmasa bi haber yaşıyoruz.. Başkan Civelek bu konuda rahat..
Çok da umursadığı yok..
Basın ve Halkla ilişkiler departmanı aracılığıyla bu açığı giderdiğini sanıyor ama yanılıyor.. Çünkü;
Basında demeci yok..
Röportajı yok..
Olumlu/olumsuz gelişmelere karşı anında bir cevap yok..
Mahalle gezileri yok..
Halkla sohbet yok..
Peki ne var?
‘Konuşmayacağım..’
‘İlgilenmeyeceğim..’
‘Bana ne..?’
‘Ne gereği var..’
Bu mudur yani?
O halde, iş dünyası yatırım programı açıklamasın, röportajlar vermesin..
Kurumlarını anlatmasın..
TBMM’yi takip edecek gazeteciler için ‘akreditasyon’ başvuruları iptal edilsin..
Devlet bakanları sussun..
Mesela, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sahurda fırıncıya gidip, vatandaşla konuşmasın.. Gazetecileri çağırmasın..
Hatta tüm belediye başkanları hepten ‘diyaloğu’ koparsın..
Başbakan, iç ve dış politika hakkında konuşmasın, basın mensuplarıyla görüşmesin, ‘ne gereği vardı?’ diyerek, soruları geçiştirsin..
Uçağına davet ettiği köşe yazarlarından vazgeçsin!
Muhalefet lideri tatile çıksın..
Hem biz gazeteciler neden her gün yazı yazma gereği duyuyoruz ki?
Oturalım hep birlikte kuş, böcek, yeşillik yazalım..
Olsun bitsin!
ÇIKMAZ YOLDALAR!
CHP, İskenderun’da yol ayırımında.. Demeçlerden edindiğim bilgi doğrultusunda, ilçe örgütü neye karar vereceğini bilmiyor gibi.. Kafalar karışmış sanki..
CHP İlçe Başkanı İbrahim Çolakoğlu’nun geçenlerde gazetenin birinde ‘Yusuf Civelek’in cezalandırılması’ yönündeki iddiası pek rağbet görmedi ama tekzip de edilmedi.. Sonra bir açıklama daha geldi..
‘Cezalandırma’ faslına değinilmeden, ‘örgüt olarak belediye başkanımızın yanındayız’ mesajı verildi.
Niçin gerek duyuldu bilmiyorum..
Belli ki, festivalde ‘protokol krizi’yle başlayan tadsız süreç, normallaşterilmeye çalışılıyordu.. Ama dün Olay Gazetesi’nde ‘işte belge’ başlıklı haberin içeriğini okuyunca, ‘işte filmin koptuğu an’ diye düşündüm..
Eğer ki o imzalı tutanak doğruysa, CHP’de ortalık karışacak gibi..
Kaldı ki, Başkan Yusuf Civelek’in genel seçimler ve ilçe örgütünün kongresi dahil, partiye yönelik sergilediği ‘uzak duruş’ bu gidişatı yokuşa sürüyor..
Bu haber doğruydu, eğriydi lafının ötesinde, olup bitenler Yusuf Başkan ile CHP’nin siyasi manevrasını hepten ‘sönük’ kılıyor..
Başkan Civelek’in partiye ‘soğuk’ yaklaşımı, ilçe örgütünün ‘başa buyruk’ tavırları sürdüğü müddetçe, CHP’nin bu çıkmaz yoldan çıkacağı da pek mümkün görünmüyor.
Her iki isim de; zaman zaman kendi hallerinden hariçten başkalarının temennileriyle hareket ediyor, yanlış yapıyor.
BAHÇELERİN SONU!
Karaağaç bitmek bilmeyen rant kapısı.. Karaağaç’ta dağ taş bina..
Evlerin satış fiyatları dolar ve euro üzerinden.. 150, 200 bin dolar ve eurolar havada uçuşuyor. Tarım arazileri birer birer tarihe karışıyor..
Her bahçe beton yığınına dönüşüyor.
Sıra sıra evler..
Ya da yarım kalmış taş yığınları, molozlar..
Doğada cinayet üzerine cinayet işleniyor..
Henüz dün işittim.
Geçenlerde yazdığımız bir beton yığınına izin çıkmış..
Günibirlik yapılabilimiş..
Günübirlikte mantalite şudur..
Betondan uzak dur!
Ama o beton yığını orada olduğu gibi duruyor!
Bakalım yıkacaklar mı?
Böyle giderse, sonucu malum..
Karaağaç çok kalmaz, beş, on yıl içinde sizlere ömür..
Ne temiz bir deniz kalır geriye, ne temiz hava..
Eğlence merkezi olarak kalırsa ne ala..
Yoksa deniz, kum, güneş, unutun hepsini!
ABDULKADİR KOCABAŞ İLKÖĞRETİM
OKULU’NUN BÜYÜK BAŞARISI
Hatay Valisi Celalettin Lekesiz ile İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su’nun eğitime olan katkıları tartışılmaz.. Milli Eğitim’deki kampanyalarla, etkinliklerle, ziyaretlerle sorunu yerinde görüp çözüme katkı sunarak epeyce bir çabalıyorlar..
Bu yaklaşımın okullara yansıması çok güzel..
Dün bir okuyucum telefonla bilgi verdi.
Abdulkadir Kocabaş İlköğretim Okulu’nun başarısından söz etti..
Nedir o başarı?
Mezun olan 98 öğrenciden 40’ı Anadolu Lisesi sınavını kazanarak, büyük bir başarı elde etti. Kimi Tosçelik Fen Lisesi, Ankara, Adana fen liselerinde ufku gördü.
Kimisi de, Paşa Karaca Anadolu Öğretmen Lisesi, İDÇ Anadolu Lisesi, İbn-i Sina Anadolu Lisesi, Sefa Aatakaş Denizcilik Lisesi, Erdemli Anadolu Lisesi ve daha birçok eğitim yuvasında okumaya hak kazandı.
Kimbilir daha kaç eğitim yuvasında, basına yansımayan başarılar söz konusu..
Emeği geçen öğretmen, idareci, öğrenci ve velilerine teşekkür ediyorum.
Doğru yoldayız!
KİMSİNİZ SİZ?
Gazeteci Veysel Cıncık, evvel ki gün Son Söz’deki köşesinde ‘Dandik medya’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.. İftar yemeklerinde gazeteci olmayan kişilerin varlığından söz etti..
Malumunuz iftar yemekleri revaçta..
Basın mensupları da, normal basın toplantılarında gösterdikleri hassasiyeti üçe, dörde hatta beşe katlıyorlar.. Misal, bir basın toplantısı var..
5’i geçmeyen gazeteci sayısı, bir yemek programında 50’yi geçiyor..
Bir anda amip gibi çoğalıyorlar..
Veysel Cıncık tepkisinde haklı..
Bu mesleği yıllardır icra eden gazeteciler, bu tür etkinliklerde azınlığa düşüyor..
Çünkü gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan katılımcı sayısı, gazetecileri geçiyor.. Geriliyoruz, bozuluyoruz, rahatsız oluyoruz doğal olarak..
Ne yazık ki, bu tablo değişmiyor..
Değiştirmeye yönelik bir gayret de yok..
Kimdi bunlar? Bilmiyorum..
En fazla her basın kuruluşundan iki kişinin katılabileceği etkinliklerde, bir gazete yetkilisi çıkıyor, 5 çalışanıyla birlikte katılabiliyor..
Üzerine bir de çıkmayan gazetelerin sahiplerini, çocuklarını ekleyin..
Tam bir rezalet!
Dışarıdan duyan, koşuyor..
O bakımdan mesleğimizle uzaktan yakından bağı olmayan birilerinin katılacağı yemekli organizasyonlara şimdiden katılmayacağımı bildirmek istiyorum..
Alınmaca yok!