Hayat içerisinde bir ağacın, neslini ve türünü devam ettirmesinde, çekirdek ve tohum ne ise, insan için de çocuk ebe beyinleri aynı şeydir. Son yıllarda çocuklarını ihmal eden bir millet olarak, onları yerli dizilere ve yabancı kültürlerde ki internet denilen bilgi ağına terk ederken de özlerini ve saflıklarını kaybetmesini istemeden de olsa ön ayak olduk. Bu bakımdan geleceklerini garanti altına almak isteyen bizler, yarının mirasçısı olacak olan yeni nesli yetiştirme hususunda son derece titiz davranmalı ve bu konuda herkes üstüne düşeni yapmalıdır. Çocukların çevresi tarafından bir kenara itilmesi gibi tarif edilse de, yaşadığı ruh haleti ile toplumdan ve çevreden kendisini soyutlayarak iç dünyasına çekilmesidir. Yalnızlılığını internete ve TV dizilerine sığınacağı liman olarak da görmektedir çocuklar. .
Son yıllarda gerçekten, internette video oyunları o kadar realistçe ve acımasızca hazırlanmaktadır ki, inanılmaz çocukların kendisini ona kaptırmaması çok zordur. Oyun bittiğinde, kendinizi, bütün düşmanlarını haklayabilen, merhamet nedir bilmeyen, kan akıtmaktan ve öldürmekten zevk alan, insanüstü/dışı bir varlık olarak bulmanız mümkündür. Tabiatıyla bunun gibi en canice oyunlarla, işlenen cinayetler arasında birebir ilişki olmadığını söylemek zordur. Son yıllarda toplum olarak da neden cinnet geçirdiğimiz irdelenmeli …
Şiddete özendirme sadece bu video oyunlarıyla sınırlı değildir. TV dizelerde buna dâhildir. Amerikan toplumunun, diğer ülkelerden daha fazla medya şiddeti ile tanıştığı bir gerçektir. Amerikan Psikoloji Birliği’nin yaptığı bir araştırmaya göre; bir çocuk ilkokuldan mezun olana kadar 100.000’den fazla şiddet ihtiva eden TV görüntüleri arasında en az 8.000 cinayet görüntüsüne şahit olmaktadır. Dolayısıyla, öldürmeyi normal gösteren medya ve yayıncılık anlayışının doğrudan olmasa da büyük oranda sosyal bir etkisi olduğunda şüphe yoktur. ABD’de yapılan son bir araştırmada, değişik eyaletlerden seçilmiş 4. ve 8. sınıflar arasındaki 900 öğrenci incelenmiş, yarısının en beğendikleri elektronik oyunların şiddet içerenler olduğu ortaya çıkmıştır.
İnternet bağımlılığı nedir? Gerçekten böyle bir bağımlılık olabilir mi? Çevremizi bu sorular ışığında biraz incelediğimizde, kendimizin veya yanı başımızdaki bir dostumuzun bağımlılık sınırında olduğunu fark edeceğiz. 1997’de Ivan Goldberg, bu bozukluğu dile getirdiğinde, rahatsızlığın bu derece ilerleyeceği tahmin edilememişti.
‘İnternet bağımlılığı Bozukluğu’nun her hastalık gibi bazı belirtileri vardır: Bunlardan bir kaçını şöyle sıralayalım anlaya bileceğiniz dilde…
1- Tolerans gelişmesi, alkol bağımlılığındakine benzer bir seyir izler. Yani internette geçirilen zamanla ters orantılı olarak mutluluk azalır.
2- Kişi içine kapanır. Özellikle çocuklarda görünür. Bu, bağımlı kişinin; internette giderek daha fazla zaman harcamasına yol açar. Neticede psikomotor huzursuzluk, kaygı, internetle ilgili hayaller, parmaklarda iradî veya gayr-i iradî yazma gibi hâl ve durumlar ortaya çıkar. Bu durum, kişinin; sosyal, akademik ve iş hayatında menfî tesirler yapmaya başlar. İnternete bağlanıldığında kaygı ve huzursuzluk gibi belirtiler kaybolur.
3- Kişi her seferinde internette daha fazla zaman harcar.
4-İnternetten uzak kalmak için çaba harcansa bile bu başarılamaz.
5- Yeni web siteleri keşfetmek, oyun oynamak, ‘chat’ gibi aktiviteler giderek esas faaliyetlerin yerini alır.
6- Aile üyeleriyle olan diyalog ve aktivitelerin yerini internet işgal eder. Sosyal aktivitelerin sıklığı internet bağımlılığı sebebiyle azalır.
7- İnternet bağımlılığının kötü neticeleri (sabah geç kalkma, evlilikle ilgili problemler, önemli işleri terk etme vb) görülmeye başlar, buna rağmen internet kullanımı devam eder.
Yukarıdaki belirtilerden üç veya daha fazlası varsa, kişi bağımlılık kriterlerini taşıyor demektir. Yapılan araştırmalarda, internet kullanıcılarının yaşı küçüldükçe, eğlence ve oyunun ön plâna çıktığı görülmektedir. Çocuklar genelde oyun; gençler ise, oyunun yanı sıra ‘chat’ ve eğlence maksatlı internet kullanımı yapmaktadır. İnterneti aşırı ve gereksiz kullananlarda fizikî ve ruhî problemler baş göstermektedir. Kişinin çevresiyle iletişimi zayıfladığında, kendini ifade kabiliyeti de körelmekte, sosyal münasebetleri bozulmakta, iş verimi düşmekte, aile içi diyaloglarında aksaklıklar olabilmekte, artan ferdiyetçi davranışlarına paralel, kişide yalnızlık ve dolayısıyla yabancılaşma görülmektedir. Yalnızlık hissini yaşayanlar, yalnızlığı, yalnızlık aktivitesi içinde çözeceklerine inandıkları ve algıladıkları için yalnızlığa boyun eğerler. Günlük hayat içinde daima sosyal sıkıntılarla beraberdirler. Kişilerde, bunların yanı sıra baş, bel ve kas ağrıları, görme bozukluğu, yorgunluk hat da epilepsi (sara) tetiklenmesi görülebilmektedir. Lütfen internet ve dizilerin dozunu fazla kaçırmayım ve çocuklara interneti verirken kontu rolünüz altında olsun…
Dipnotlar ve kaynaklar…
1. Egger, O., Rauterberg, M., (1996) “Internet Behavior and Addiction.” Swiss Federal Institute of Technology, Zurich
Dr. Mehmet KÖYLÜ
Dr. Hasan AYDINLI