Van yaralarını ‘dayanışmayla’ sarıyor, Türkiye’nin dört bir yanından yardım yağıyor..
O kadar güzel örnekler var ki..
Mesela önceki gün gece.. Türkiye, örnek olacak bir dayanışma ruhuna tanıklık etti.
19 medya kuruluşunun canlı olarak yayınladığı “Van İçin Tek Yürek” adlı yardım kampanyasına destek yağdı.
Yeni doğmuş bebekler için ‘sütümü veririm’ diyen anne de vardı..
Van’a gidip, ücretsiz çalışmak isteyen de..
Unutmadan..
Bir de bu kardeşliği bozmaya çalışan provakatörler de vardı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, “ağlama sırası onlarda” türü aşağılık mesajlara en güzel cevabı verdi:
“Bu soysuzluktur, lanetliyorum”.
Aynen budur.. Herkes lanetlemeli..
Çünkü kardeşiz, hepimiz..
Hiç olmazsa felaketler karşısında “insanca” hissedip “insanca” davranamaz mıyız?
Artık bu bağnazlıkları aşmış bir çağda olduğumuzu görmek gerekmiyor mu?
Eksikleri eleştirelim, giderilmesi için..
Aksaklıkları eleştirelim, düzeltilmesi için..
Ama Yunus için yüreğimiz yanarak.. Erciş’in Salmanağa Köyü’nde enkaz altında can veren 23 yaşındaki Afyonlu Melike Öğretmen için gözlerimiz yaşararak “insanca” davranalım.
14 günlük Azra Bebek’le onu enkaz altında emziren, tükürüğüyle besleyip yaşatan Semiha anne örneğinde hayata sarılalım..
Camus’nün haykırışını unutmayalım:
“Hiçbir ideoloji bir çocuğun gözyaşlarına değmez.”
O bakımdan, Türkiye’nin tek bilek, tek yürek olmasını önemsiyorum..
İskenderun’a gelince..
Hatay Valiliği’nin ve Türk Kızılayı’nın duyarlılığı ve bildirdiği hesap numaraları dışında bir hareket göremedim.
İskenderun yeterince ses vermedi gibi..
Ya da biz duymadık..
Mesela, İskenderun Belediyesi’nin katkılarını göremedik..
STK’ların çağrılarını işitmedik..
Lütfen, birşeyler yapalım..
Örnek dayanışmaya destek çıkalım..
Görüyoruz işte..
Bir büyük iyilik hareketi yurdumuzu baştan aşağı kuşattı.
Türkiye, yardımseverliğin kampanya alanı haline geldi.
Depremin hemen ardından bazı mecralarda ortaya çıkan akıl tutulması, vicdan körelmesi, merhamet yoksunluğu, tarihinin en büyük mağlubiyetini aldı.
Ortaya çıkan müthiş kardeşlik vurgusu, muazzam barış tutkusu, muhteşem iyilikseverlik atağı..
Alçaklığı, ayrımcılığı, ırkçılığı ezip geçti, zerresini bile bırakmadı.
Harika bir duygu.
Yaşayabilene!
BELEDİYE MECLİSİ TOPLANIYOR!
Arz ediyorum.. Gündem tarihi 2 Kasım 2011.. Toplantı başlangıç saati 14.00..
Gündem maddelerine geçiyorum:
Ulaşım Müdürlüğü emrinde kullanılmak üzere 1 adet 28 kişilik otobüs alınması teklif ediliyor. Belediyenin 2012 Mali Yılı bütçe ve tarifelerinin görüşülmesi ile ilgili Mali Hizmetler Müdürlüğü teklifi onay bekliyor.
Memurlara zam, eyvallah!
Daha ne var?
Düğünyurdu mevkii ve Şevre mıntıkasında yer alan Esentepe-1 ve Esentepe-2 ören yeri 1. ve 3. Derece Arkeolojik sit alanına ait 1/1000 ölçekli koruma amaçlı Uygulama İmar Planının onayı ile ilgili İmar ve Şehircilik Müdürlüğü teklifini oylarınıza sunuyorum..
Aşkarbeyli mıntıkası 6016 nolu parsel bitişiğindeki alanın uygulama imar planı değişikliği ile Otopark Alanından Belediye Sosyal Tesis alanına, 2802 nolu parselin bir kısmının da Su Deposu alanından otopark alanına dönüştürülmesi ile ilgili İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün teklifini de unutmayalım..
Başka ne var?
Bu kadar!
Benim merak ettiğim gündem dışı konuşmalar..
Bakalım, meclis üyeleri yer altına inen su borularından ötürü Modern Evler’de delik deşik olan yolların akıbetini soracaklar mı?
Suyla ilgili itirazın olup olmadığını, neden çalışmaların yavaş gittiğini konuşacaklar mı?
Gündem maddelerinin hafifliğini tartışacaklar mı?
Çöp fabrikasının temel atma töreninde meclis üyelerinin az sayıdaki katılımına açıklık getirecekler mi?
Bitmedi..
Sahile, yap-işlet-devret mantığında yeni yaşam merkezlerinin konuşlandırılması..
Ziraat kültür parkını, yeni fuar alanını..
Akçay sanayi bölgesini..
Küçük sanayi sitesi kentsel yenileme ve dönüşüm projesini, fener anıtını, kent meydanını hatırlatacaklar mı?
Ayrıca..
Antakya Belediyesi, otopark dahil 4 katlı bir yaşam merkezi yapımına başlamışken, ‘biz halen mevcut Bit Pazarı’nda neden birşeyler yapamıyoruz’ diyen olacak mı?
Aklımdayken..
Otopark gelirlerinden oluşan 4 trilyon lira kadar hazırda paramız var mı?
Varsa, nasıl ve hangi alanda değerlendirecekler?
Merak ediyorum..
Saygılarımı sunuyorum!
MADENLERİMİZE DAİR!
Dün bir mail aldım.. Maden kaynaklarımızla ilgiliydi..
Daha önce de yazdım..
Biliyorsunuz ki.. Türk teknoloji firması, nano teknolojiyi kullanarak, bor madeninden araç yakıtı üretmeyi başardı.
Üstelik yakıta katıldığı zaman, araçlar en az 300-350 kilometre fazla gidebiliyor.
Yanması kolay..
Şimdi bakıyorum.. Türkiye, borda dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip..
Rezervi ne kadar ?
800.000 ton.
Diyorlar ki..
Değeri 9 trilyon dolar..
Peki sahip olduğumuz Toryum`un değeri ne kadar?
120 trilyon.. Yani toplam borcumuzun 545 kat üzerinde..
Önce bor, şimdi de toryum..
Amanoslar’da birinci kalite siyah mermer çıkarıldığını unutmayalım..
Üstelik hemen yanıbaşımızda..
Kimbilir, daha bilmediğimiz hangi kıymetli madenler var Türkiye’de..
Kim işletecek bu madenleri?
ÖZEN: “MÜDAHALENİN ŞEKLİ YANLIŞ”
Dün, anayasa değişikliğini protesto eden İşçi Partisi’nin kaldırım işgaline müdahale eden zabıta ekiplerine, CHP Belediye Meclis Üyesi Mustafa Özen’in tepki gösterdiğini yazmıştım. Özen dün aradı, duruma şöyle açıklık getirdi:
“- Zabıta ekiplerinin görevi, demokratik hakkını kullanan bir partiyi engellemek değildir. Zabıta tutanağın imzası için kimlik istedi, yetkisi yok. Bu hakkı kimden aldılar, bilmiyorum. Ben müdahalenin şekline tepki gösterdim. İmzaysa ben atarım dedim.. Eğer ortada bir kaldırım işgali varsa, zabıta ekipleri kimlik toplayarak değil, partinin kendisine tutanak tutarak görevini yapmasını istedim.”