Ülkemizde her yaşanan depremin ardından, gözyaşı sel olmakta, can kayıpları yüreklere acıyla kazınmaktadır. Ama yine aynı filmi tekrar tekrar izlemekten bıkıp usanmayan yönetimler, bir şekilde olaydan kendilerini sıyırmaktadır.
Van Erciş depreminin ardından, “çürük bina” ölümlerini bir daha yaşamamak için dua etmekten fazlasının yapılması için hükümeti uyarıyoruz.
Yapılan açıklamalar Hatay bölgesinin de deprem kuşağı içinde olduğunu tekrar gündeme getirdiğinde, ben de bu konuyla ilgili hem Hatay bölgesinde, hem de diğer bölgelerdeki deprem risklerine karşı alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmaların TBMM’de öncelikle yer alması ve olayın unutulmadan, dikkatle gözden geçirilmesi amacıyla bir araştırma önergesi verdim.
Hükümetin de desteği olduğu takdirde bu konuyla ilgili bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulacak ve ülkemizde; önümüzdeki yıllarda yaşanabilecek olası bir deprem felaketi öncesinde; gerekli araştırmaların yapılarak, alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi ve uygulanması konularında, Yüce meclisimiz söz sahibi olacaktır.
Konunun hassasiyetini bir kez daha hatırlatıyor ve “deprem cinayetleri”ne son verilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve çağırıyorum.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Ülkemizin büyük bölümü 1. ve 2. derece deprem kuşağında yer almaktadır. Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre; Ülkemizde 110 yılda 9200 deprem meydana gelmiş, şiddeti; 7’nin üzerinde 33 deprem olmuştur.
Türkiye’de 4-4.9 şiddetindeki depremler 5 günde bir olabiliyor. 5-5.9 arasındaki depremler 22 günde veya ayda 1 olabiliyor. 6- 6.9 arasındaki depremler ise 8 ay veya 1 yıl arasında olabiliyor. 7-7.9 arasındaki depremler ise 40 ayda bir olabilir. Van depremi 110 yıllık istatistiklere göre 33’üncü deprem olarak görülüyor.
1999 yılında yaşadığımız felaketlerin ardından; çeşitli büyüklüklerde bir çok depremler oldu. En son yaşadığımız Van depremi, deprem konusunun tüm ülke olarak asla aklımızdan çıkarılmayacak bir konu olduğunu ortaya çıkarmıştır.
1999’da Gölcük’te meydana gelen depremde, ölüm ve yaralanmaların büyük çoğunluğu binalardaki hatalar yüzünden meydana geldi. Yıkılan binalarda yüzlerce insan enkaz altında kaldı. Deprem değil, çürük binalar öldürdü.
Depremler sayesinde, deprem bölgelerindeki binaların depreme dayanıklı olmadığı somut bir şekilde görüldü. Geçtiğimiz günlerde Van’da yaşanan deprem, depremin değil, depreme dayanıksız binaların çok sayıda can aldığını bir kez daha kanıtladı.
Yaşanan her depremden sonra olduğu gibi, hemen olası depremlerle ilgili senaryoların gündeme gelmesi bizim ülkemiz için olağan bir durum. Çözümden ziyade, olası senaryolar üzerinde tartışıp, olayın stresini azaltmak, halkımızı önce tedirgin edip arkasından da olağan bir durum gibi kabullenip, çözüm arayışlarının duraksamasına neden olmaktadır.
Son zamanlarda gündeme gelen konulardan biri de Hatay ve civar illeri içine alabilecek olası deprem söylentileridir. Tarihinde bir çok depremlerle silinip yeniden yapılmış olan Hatay ilinde olası depremlere karşı gerekli çalışmalar yapılarak gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Hatay ve çevresi de 1. derece deprem bölgesidir. Hatay’da olacak bir deprem, Güney Akdeniz Bölgesi’ndeki kentleri çok büyük bir şekilde etkileyecektir.
Konunun uzmanlarının ortak görüşleri arasında; özellikle yerel yönetimlerin yapması gereken çalışmaları yapmadıkları ve gerekli maddi kaynakları depremden korunma ve önlem çalışmaları için ayırmadığı, depremlerle ilgili ulusal ve yerel strateji belirlenmediği, Şehir planlamalarının siyasi çıkarlar yönünde şekillendiği, deprem bilinciyle hareket edilmeden, sürekliliği olan ve uygulanabilen politikalar üretilmediği konuları yer almaktadır.
Üstelik uzun yıllar “deprem vergisi” olarak halktan toplanan paraların şimdiye kadar nerelere, ne için ve ne kadar kullanıldığı ile ilgili hükümetin mantıklı ve güvenilir bir açıklaması da bulunmamaktadır.
Özellikle ülkemizin deprem bölgeleri arasında bulunan büyük yerleşim yerlerindeki; hızlı nüfus artışı, plansız ve denetimsiz şehirleşme göz önüne alındığında depremin neden olacağı yıkımın tahmin edilenden yüksek olacağı ortadadır.
Depremlerle ilgili ulusal düzeyde harekete geçilmesi gerekmektedir. İmar ve Yapı Denetim Kanunları olmak üzere mevzuatta yapılması gereken değişiklikler acilen tamamlanmalıdır. Kamu hizmetinde kullanılan binalarla ilgili gerekli önlemler alınmalıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, ülkemizde önümüzdeki yıllarda yaşanabilecek olası bir deprem felaketi öncesinde; gerekli araştırmaların yapılarak, alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi ve uygulanması konularında, Yüce meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Av. Mevlüt DUDU
Hatay Milletvekili