Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü..
Mutluyum, çünkü çok sayıda tebrik telefonu aldık..
Kimi dostlarımızla dertleştik..
Kimisine sorunlarımızı anlattık, kimisiyle eski günleri yadettik..
Geçmişe gittim..
Umutlarımın, gökyüzünde kanat çırptığı dönemler..
O tatlı rekabet ortamını anımsadım..
Manşetler farklı çıkardı mesela..
Hangisi daha fazla ses getirdi, yoklama yapardık..
Yine de kırmazdık, dökmezdik..
Patronlar kızmasın diye, ‘çaktırmadan’ birbirimizle resim paylaşırdık..
Kimse laf görmesin diye..
Makine elimizde, memleketin her karış toprağını gezerdik..
Hafiften hava yapardık..
Peki ya şimdi?
Heyecanımızı yitirdik..
Kime baksam, gözlerinde umutsuzluk görüyorum..
Muhabir kesim yok oldu..
Parasız muhabir saydığımız ‘haber portalları’ var..
Kopyala, yapıştır..
Her 10 Ocak hüzünlenirim bu yüzden..
10 kişi bir araya gelemiyoruz artık..
Gelsek bile, herkes ayrı bir yöne bakıyor..
İki tatlı muhabbet, yerini ‘kim, nereden, ne iş aldı?’ya bırakıyor..
Gruplaşmalar daniskası..
Baksanıza.. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü bile ağzımızın tadıyla kutlayamıyoruz.. İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’nin etkinliği var, ama bu etkinlikte Hatay Basın Kulübü yok..
Ne yapmalıyız? İki dernek bir araya gelemez mi?
Tek bir çatı hepimize fazla mı geliyor?
Bir araya gelip, ağız tadıyla yemek yediğimiz, tatlı tatlı sohbet ettiğimiz bir gün olmayacak mı hiç?
Neyi paylaşamıyoruz ya da neden birbirimizle konuşamıyoruz?
Üzülürüm o yüzden..
***
Her neyse..
Gelelim günün anlam ve önemine..
Ve de zurnanın zırt dediği yere..
Birbirimizi sevmek zorunda değiliz, ama gazetecilik kutsal bir meslektir..
İskenderun’un haklarını gözetmek görevimiz..
Doğrudan yana saf tutmak, yanlışa karşı savunmaya geçmek bizim işimiz..
Seviyorlar ya da sevmiyorlar..
Ben ona bakmam..
Ertesi gün, her yazılan satırdan İskenderun lehine bir ‘katkı’ sunabildik mi, o vakit bize hergün bayram..
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü..
İyi ki basın var..
İyi ki İskenderun halkı var..
İyi ki gazeteci dostlarım var..
Günümüz kutlu olsun..
Büyüklerin ellerinden,
Küçüklerin gözlerinden..
Eyvallah!
GAZETECİLİKTEN ÇIKARDIĞIM 10 DERS!
BİR: Söz konusu İskenderun ise, ikileme düşmeyin, kafanıza göre takılın..
İKİ: Bu memlekette eline kalem alacaksan, takılı plak gibi hep aynı şeyleri yazıp çizmeyeceksin..
ÜÇ: Bizde çoğunluk haberden “yakınlık” derecesi arar. Bir görüşün ya yanındasındır ya da karşısında.. Ortası yoktur..
DÖRT: Korkarım ben ‘tarafsız’ kıvamına gelsem de, kurtulamayacağım şu “döndün?” sorusundan.. Her dönem, her ‘değişimde’ sıkça karşılaşırım..
BEŞ: Bizim meslekte bağımsız takılana “çizgisi belirsiz” denir. Ama biliyorum ki, ‘bağımsız’ olmak çoğu zaman hakir görülmüştür, görülmeye de devam ediyor.
ALTI: Şunu bilir, şunu söylerim: Bir grubun, bir mızıkçın olacak arkadaş! Yeni gelenler ve gelecek olanlar! Bari siz kendinizi kurtarın. Girin bir çatıya rahat edin.
YEDİ: “Ahde vefa” yaftasını bir kere yemeyegör.. Ömür boyu atamazsın boynundan.. Sen ne kadar “haksızlığa prim vermedim” desen de, sen ne kadar “fikirlerin değişmesinden daha doğal ne olabilir ki?” desen de olmaz, olamaz.. Bir kere adın çıkmasın! Mümkünü yok kurtulamazsın.
SEKİZ: Sakın araya girme, zarar görürsün..
DOKUZ: Unutma.. Senin kızdırdığının, sana kızma hakkı var..
ON: İşini severek yap!