Zaman zaman Ulucami Caddesi’nde yürürken, Kaptan Paşa Camisi’nin karşısında faaliyet gösteren 13 işletmenin de yanından geçerim.
Bazen büfeden bir gazete alır, diğer işletmeden de kolonya..
Bugün değişen ne var?
O işletmeler ekmek parası peşinde..
Daha önce yazdım..
Tahliyeleri hususunda bir karar var..
İskenderun Belediyesi’nin tasarrufunda..
İster yıkar, ister modernleştirir..
Amenna.. O vakit..
İlla ki yıkılacaksa.. Taş bloklardan kemerli bir yapıya dönüşsün, bunun için de ‘Semarkand’ Derneği’nin uyguladığı projeyi düşünelim demiştim..
Onun dışında ne var?
Otobüsler için bir duraklama alanı, yani ‘CEP’ten sözediliyordu..
Dedim ki:
“İskenderun Lisesi’nin arkasındaki dükkanlar yıkıldı da ne oldu? Araçlar için sadece otoparka dönüştü. Farklı bir proje uygulayın, kimseler zarar görmesin..”
Sağolsun, belediye idaresi bu çağrıya kayıtsız kalmadı, bir meclis oturumunda yıkım işini öteledi..
Derken.. Şimdi aynı idare; işletmelerin ‘kira’ ödemelerini kabul etmeyip, ufaktan ve yavaştan, ‘yıkım’ı işaret etmeye başladı..
Elbette ki, durup dururken yapılmaz.
Neden?
Oraya ‘CEP’ yapınca, gerçekten trafiğin rahatlayacağına inanıyor musunuz?
O halde merkezdeki okulları da kaldıralım..
Kampüs’te dünya kadar yer var..
Taşıyalım eğitim kurumlarını oraya, İskenderun rahat etsin!
Var mısınız?
Servis minibüslerini de sokmayalım kente!
Mesela.. Petek Pastanesi karşısında belediye ait kaldırım dubalarından, güvenlik şeritlerinden geçilmiyor..
Ne için? Kim için?
Oraya araç parketmeyince, İskenderun Belediyesi tam anlamıyla korunmuş mu oluyor?
Hayırdır, belediye askeri kışlaya dönüştü de haberimiz mi yok?
Bir de yol üstündeki dönercilerde duraklayan araçlarla birlikte, trafik tıkanmıyor mu? Neden böyle bir önyargıya sahipsiniz?
Neden 13 işletmeden ekmek yiyen neredeyse onlarca ailenin umutlarıyla oynuyorsunuz?
Hem daha dün, meclis üyeleri ‘Birşey yapmayı planlıyorsanız, bilgi verin, ortaya proje koyun demediler mi?
Ulaşım Planı’na ne oldu?
Daha önümüzde planın detayları, şekli önümüze konulmadan, bu aciliyet nedir?
Yıksanız bile, o alandan hiç bir halt olmaz..
Etrafta yığınca örnek var.
Dokunmayın o insanlara!
Varsa yapacağınız bir güzellik, o da taştan kemerli bir yapıyla o alanı yeniden şekillendirip, işletmelere devrini sağlamaktır.
Yok, herşeye rağmen ‘yıkacağım’ diyorsanız..
O halde oyalayıp durmayın insanları..
Bizi vicdanen rahatsız eden ama sizi etmeyen o şey neyse açık seçik söyleyin! Niyetinizi ortaya koyun..
Anlaşıldı mı?!
DOĞANIN ŞAKASI YOK!
Dün kuvvetli fırtınaya hazırlıksız yakalandık. İskenderunlular, caddelerde yürüyemedi. Tekneler hasar gördü. Kentin birçok bölgesinde çatılar, reklam panoları uçtu, ağaçlar devrildi. Elektrik kesintileri de cabası..
İçlerinden en tehlikeli olanı reklam panolarıydı..
İki demir çubuka çatıya monte edilmiş panolar devrildikçe, yüreğimiz ağzımıza geliyor. Şehrin en işlek caddesi ulucami caddesinde binanın tepesinden bir pano, çok şükür tenha bir zamanda yola devrildi. Ki, polis hemen tedbir alıp, yolu trafiğe kesti. Allah korusun daha kötüsü olabilirdi..
Devasa bir kütleydi, yere çakılan..
Öyle ufacık/tefecik bir teneke parçası değil..
Peki, bu durumda birileri yaralansaydı veya daha kötüsü olsaydı, bunun hesabını kim verecekti?
Beyler!
Doktorlar caddesi üzerinde de, en az 4 metre eninde/boyunda bir sac parçası iki katlı bir binanın üzerinde duruyor..
Ve daha birçok yerde benzer reklam panoları var..
Yine Allah korusun, İskenderun Yarıkkaya rüzgarıyla meşhur bir kent..
Ve her zaman benzer hadiseler yaşıyoruz..
Lütfen tedbirimizi şimdiden alalım, gerekirse kaldıralım..
Doğanın şakası yok..
Görüyoruz, yaşıyoruz!