Her ne kadar konuşulmasa da, Türkiye krizle boğuşuyor.
Ciddi bir tehlike kapıda..
Balkanlar’da 1 Euro karşılığında fabrikalar satışa çıkarılıyor, alıcısı yok..
Türkiye’de iş dünyası endişe içerisinde..
Oysa devlet, ülkenin dört bir yanında teşvik üzerine teşvik sağlıyor..
Yatırım arazisi bağışlıyor ki, yatırımcı ülke menfaatine katkı sağlasın, yeni iş alanları oluşsun diye..
Teşvik paketi ortadayken, niye kimsecikler adım atmıyor dersiniz?
Dedim ya.. Ortada ciddi bir sorun var..
Şu an en ufak bir yatırım bile, ülke için en etkili ilaç..
Ancak, İskenderun’da durum farklı..
Burası için şüphelerim var..
Neden mi böyle düşünüyorum?
Bir; Yatırımcıyı teşvik edecek açıklamalardan ve ev sahipliğinden kaçınıyoruz..
İki; Yatırımcıyı yatırım yapacağına pişman ediyoruz.
Daha birkaç gün oldu..
Bayramda başarılı işadamı Metin Yıldız’la görüşme fırsatı buldum.. Sohbetimizde İskenderun’u konuştuk.. Uzun uzun, Gelişim Hastanesi’nin başarı çizgisini, kaliteli yönetim anlayışını, katkılarını dinledim..
Yeni yatırımlarla sağlık sektörüne sihirli bir dokunuş yaptığını bildiğim Metin Yıldız’ı dinledikçe, endişelerine de ortak oldum..
Diyor ki:
“Ben, hayata geçirdiğim her projeyi İskenderun’a hizmet olarak görüyorum. Bugün insanlarımız, el bileğinden anjiyo oluyorsa, bundan mutluluk duyuyorum. Kardiyoloji servisiyle, tüm ünitelerdeki dinamik yapıyla, uzman hekimlerimizle bir bütünüz. Bugün yatırım şevkimizi kırmaya çalışanlara inat, tüm engellemelere rağmen, İskenderun’da yatırım yapmayı sürdüreceğim. Memleketime hizmet etmek benim için büyük bir gurur..”
Metin Bey’in yaklaşımını önemsiyorum..
Allah yolunu açık etsin..
Çalışıyor, çabalıyor..
Enerjisini, mesaisini İskenderun’a harcıyor..
Herşeye rağmen yatırım peşinde koşuyor..
Sabırlı, üstelik iyi niyetli..
Peki, Metin Yıldız’ın yatırım hedefine engel koymaya çalışanlar iyi niyetli mi?
İtirazcıların amacı nedir?
Bakın size birşey söyleyeceğim..
Ama kızmaca darılmaca yok..
Biz ‘güçbirliği’ içerisinde olma özelliğimizi artık kaybediyoruz.
Daha doğrusu kaybetmişiz.
Düşünsenize.. Türizm deyince; akla gelen şehirler Antalya, Bodrum, Marmaris.. Sanayide, Osmaniye, Gaziantep almış başını gidiyor.. Ramazan’da ziyaretine gittiğim Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, “İşadamlarımız için kapımız açık.. Yatırım yapmak istiyorlarsa, araziyi bizzat kendim tahsis edeceğim. Yeter ki, Osmaniye yatırım görsün.. Gelsinler, iş üretsinler. Her türlü desteği sunmaya hazırım” diyordu..
Peki, İskenderun’da yatırımcıya sahip çıkan anlayış, neden cılız kalıyor?
Ufku geniş, dünya görüşüne sahip vizyon sahibi yöneticilerimiz neden suskun?
Yatırımcı, tatil beldelerinde Devlet’ten aldığı arazide 5 yıldızlı otel kuruyor, üstüne üstlük dünyanın teşviğini alıyor.. İskenderun’da ise yatırımcı kendi arazisinde yatırım yapmak için binbir türlü engellerle boğuşuyor.
Olacak şey midir bu? Reva mıdır bu yapılanlar?
Hatırlayın.. Çok kez yazdım..
İşadamı Metin Yıldız, AVM karşısındaki arazisinde sağlık yatırımı yapmaya çalışıyor.. Boş dururlar mı? İtirazcılar hemen devrede..
Hatay İdare Mahkemesi’ne gidiyorlar..
Dahası.. Yazı yazarak görüş bildirmesi gereken gazeteci de mahkeme sürecine ortak oluyor.. Korkarım ki, bir yerde bir tuhaflık var..
Olay, hak/hukuk kavramından uzaklaşıp, şahsi menfaate dönüşmeye başladı..
Niye mi?
Arkadaşlar, Hatay İdare Mahkemesi’ne gidip, yürütmeyi durdurma kararıyla coşuyorlar.. Mimarlar Odası 15 yıl sonra suskunluğunu bozuyor..
Acaba niye?
Bugün sağlık yatırımlarına red verenler, itiraz edenler ve çekimser kalanlar, İskenderun’un köy görünümünde kalacak olmasına daha ne kadar seyirci kalacak? Çocuklarımıza güzel bir gelecek sunmayı engellemek kimin haddine!?
Ama gerçek ortada..
Bilirkişi raporunda;
“1/25000 plan raporunda ticari alanlarda özel eğitim ve özel sağlık tesisi yapılabileceğine dair hüküm getirildiği, parsel maliki tarafından da burada 200 yataklı bir hastane ve otel yapılacağının belirtildiği, davaya konu parsellerin bu büyüklükte yapılacak bir hastane için yeterli bir yüzölçümüne sahip olduğu, yapılan düzenlemenin plan yapımına ait esaslara dair yönetmelikte belirtilen asgari alan şartını taşıdığı, sonuç olarak taşınmazın bulunduğu alanın kent halkına hizmet veren ve özel ihtisas isteyen sağlık personelinin hizmet edeceği bir yapılanma alanı olarak imar tüzesindeki asgari ölçülere uygun ve konum olarak 1/25000 ölçekli il çevre düzeni planındaki kullanım kararları ile uyumlu olduğu, sağlık ve eğitim tesislerinin gerek kamusal, gerekse özel yatırım kararları ile oluşsun, toplumun daha iyi yaşam standartlarına kavuşturulması için gereken tesisler olup, davaya konu taşınmazların konumu, büyüklüğü, geometrisi ile 200 yataklı bir hastane için uygun koşulları taşıdığı, böylelikle yapılan plan değişikliğinin imar planı ilke ve tekniklerine uygun olduğu yönünde görüş bildirilmesine rağmen..
Şimdi dikkat..
Bilirkişi raporuna da itiraz ediliyor..
Mahkeme de sağolsun, bilirkişi raporunu görmezden gelip “Söz konusu parsellerde özel hastane yapmak istemiyle yapılan başvuruyu yeterli görmüyor..
Niye? Gelişim Hastanesi’yle özdeşleşen, kentte bulunmayan Kardiyoloji ve Onkoloji yatırımıyla dikkat çeken Metin Yıldız’ın, araziye termik santral kurmasından mı korkuyorsunuz?
Gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum..
Neymiş.. Özel hastane yapımına izin verebilmek için söz konusu parsellerin imar planında sağlık tesis alanı olarak ayrılması gerekirken, plan raporundaki hüküm gereği bu yerin ticari alan olarak ayrılmasına ilişkin işlemlerde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmamaktaymış..
Niye? Sanayiciye arazi tahsis edildiğinde, gidip hastane mi kurdu?
Ya da fabrika kuracağım diyerek, yöneticileri aldatıp otel mi konuşlandırdılar? Hayır! Aksine, herkes kendi işini yapıyor.
Peki nasıl oluyor da, sağlık yatırımlarıyla dikkat çekmiş, yoğunluğunu Onkoloji yatırımına harcayan bir yatırımcıdan farklı bir hizmet anlayışı beklersiniz?
Böyle davranmak, güvensizlik duygusu doğurmaz mı?
Bir de üzerine, ‘telafisi güç zararlar doğabilir’ ifadesini kullanmak da neyin nesi? Ben gülünç buluyorum..
İskenderun’a bir 5 yıldızlı otel kazandırılsa, kente zarar mıdır?
Hayırdır.. Sağlık sektöründe yeni yatırımlar yapmak, kent ve toplum adına ihtiyaç olan bir projeyi İskenderun’a taşımak, hizmet sayılmıyor mu?
Yazıktır, günahtır!
Bu yaklaşımla İskenderun’da çivi çakmak bile mucize..
İskenderun’da şunu gözlemliyorum artık.
İtirazcılar hiçbir şeyi umursamıyor.
İş, aş, çocuklarımızın geleceği umurlarında bile değil..
Ne üretirler ne de ürettirirler!
Görüyorum ki, belediye de bu duruma çanak tutuyor..
Bir işlem yapılıyor, encümene dahi gitmiyor..
Cesur adımlar atması gereken insanlar, görünmezleri oynuyor..
Oysa, AVM civarında nüfus giderek artıyor..
Köy görünümünden kurtulmak isteyen bir güzergah, itirazcıların cirit attığı bir mekana dönüşüyor..
Bakıyorum da, MİT’e ayrılan arazi için itiraz edenler, merkez camisine ihtiyaç duymayanlar, adliye lojmanları yapımına soğuk bakanlar hep bir arada koşturuyor.. Bekliyorum! Yarın bu zihniyet üniversite alanı içinde hukuk fakültesi kurmak isteyen hayırsever işadamlarına da karşı çıkarlar..
Ben hayatımda böyle bir anlayışsızlık, böyle bir vurdumduymazlık görmedim..
Yüce Rabbim, Metin Yıldız gibi yatırımcıları, bu insanların şerrinden korusun..
İskenderun’da yatırım hedefleyen yatırımcılarımızın Allah yardımcısı olsun..
Bu gösteriyor ki, biz artık İskenderun’a yatırım gelsin istemiyoruz.
Aynı kentte yaşayan grupların insiyatifinde. duvardan duvara tosluyoruz..
Bu kafayla yeni yatırımlar düşünmemiz, İskenderun’a sahip çıkmamız zor görünüyor.