Esnafın sesine kulak veren var mı, bilmiyorum..
Sıkıntılarını zaman zaman, esnaf odaları vasıtasıyla duyuyoruz..
Ama, birşeylerin düzelmediğini görmek, bizi gerçekten üzüyor..
Çünkü şehir merkezi, esnafın ortaya koyduğu vizyonla ayakta..
Ama her seferinde aynı şey oluyor..
Güçlü olan eziyor, zayıf olan ayakta durmaya çalışıyor..
Bir yandan AVM, diğer yandan büyük firmaların şehir merkezi dahil, neredeyse her mahallede konuşlandığı marketler zinciri, belki vatandaşa cazip gelebiliyor ama.. Yaşadığı, tutunmaya çalıştığı İskenderunlu girişimcinin umutlarını tüketiyor.. Soruyorum:
– Esnaf yaşamayacak mı?
İskenderun, dışarıdan gelen finans çevrelerin güdümünde, parayı her seferinde dışarıya mı taşıyacak?
Eyvallah.. Geliyorlar, kazanıyorlar.. Gözümüz yok!
Peki, İskenderunlular’dan kazandıkları yanında topluma bir hizmetleri var mı?
Bir dönüşüm, bir sosyal sorumluluk projeleri veya en ufak bir katkılarını işittiniz mi? Migros, Şok, BİM, Tansaş, Carrefour, Kiler, Tekzen vesaire, daha birçok firma İskenderun’da konuşlanırken, İskenderun’un temel ihtiyaçlarına, değerlerine sahip çıkıyorlar mı? Mesela, İskenderun’da fakülteler konuşlanırken, ses verdiklerini işitmedim.. Emniyete araç alımında veya bir okulumuzun restorasyonunda kesenin ağzını açtıklarını duymadım, görmedim..
Yakında, İskenderun’da Hukuk Fakültesi’nin protokolü imzalanacak..
Yukarıda saydığım firmaların küçücük bir yardımı dokunacak mı?
Yada.. İskenderunspor’a bugüne dek benzer firmaların sponsor desteği sağladığına şahitlik ettik mi? Hayır..
Oysa, Spor Toto 3. Lig 2. Grup takımlarından Aydınspor 1923, sırtına Migros’un reklamını aldı, iyi mi?
O Migros, Aydın’a ayrıcalık sunuyor da, İskenderunspor’u neden es geçiyor?
Hem aynı Migros, İngiltere- Londra merkezli BC Partners’a bağlı Moonlight Capital’a satıldıktan sonra, bu grubu bağlı Tansaş, Şok, Macro Center Mazağaları’nda, Sütaş ürünleri satmadı diye eleştirilmedi mi?
Hani, yerli malı yurdun malıydı?
Mesela BİM!
BİM marketleri, bölgenin her yerine ticari bir örgütlenme ağı kurarken, ucuz eşya satarak, küçük esnafı kepenk kapatma noktasına getirmedi mi?
Örneğin, bu aralar ‘KAPATIYORUZ’ diye bir firma türedi..
Ahali, firmanın ‘kapatma’ noktasına geldiğini sanarak, ‘ucuzdur’ diye, izdihama neden olmadı mı? İskenderun esnaf odaları tepki göstermedi mi?
Meğerse, ‘KAPATIYORUZ’ diyen firma, Türkiye’nin dört bir yanında hep açık!
Esnafın derdi bitmiyor, tabiatıyla..
Her alışverişimiz, her paramız, başka şehirlere kayıyor..
Olan küçük esnafa oluyor..
İşte son günlerde kuyumcu esnafının isyanıyla karşılaşıyoruz..
Haliyle soruyorlar:
“- Bankaların, altın alım satımına imkan veren taslak, kuyumcuların ölüm fermanını imzalamıyor mu?”
Bilmeyenler için yazıyorum:
– BDDK, bankalara hurda altın toplayarak mevduat açma hakkı veriyor.
Olacak şey mi?
İskenderun Kuyumcular Odası Başkanı Uğur Fırat, kaçtır haykırıyor..
Şu tespitine kulak verelim:
”- Taslak hayata geçerse sektörden ekmek yiyen on binlerce kuyumcu zarar görecek. Bir nevi ekmeği elinden alınmış, ekmeğine göz dikilmiş olacak. Altını kuyumcudan, ekmeği fırından alacaksınız. Bankaların bizim işlerimize bu kadar girmeleri sektörü çok rahatsız etmektedir.”
Ne olacak peki?
Büyük firmalar derken, şimdi de bankalara verilen imtiyazlar da esnafı olumsuz etkiliyor..
Nereye kadar?
İnsan sabır taşı olsa, çatlar!
Ne yazık ki, esnafta sabır mabır kalmadı..
Hatırlatmak isterim!
İSKENDERUN’DA ZABITA YOK MU?
Zabıta Teşkilatı’nın 186. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Ama İskenderun’a uğradığı yok. Vefayı ara ki, bulasın!
Mesela, Antakya Belediye Başkanı Doç.Dr. Lütfü Savaş; Zabıta Müdürlüğü’nde çalışan ve emekli olan personele vefa örneği göstererek, Harbiye Hidro Tesisleri’nde etkinlik düzenlemekle kalmadı.. Zabıta ekibiyle birlikte halay çekti, sohbet etti, gösterdikleri fedakarlıktan ötürü teşekkür etti.
Biliyoruz ki.. Zabıta; toplumu kırmadan, incitmeden, üzmeden hizmet sunuyor. İnsanların rahatlıklarını ön plana çıkararak, büyük bir çalışma azmi gösteriyor.
Peki, kuruluş yıldönümünde belediyenin, İskenderun Zabıtası’nı görmezden gelmesi hak mıdır? Ailece geçirecekleri, eğlenecekleri bir geceyi onlardan mahrum etmesi doğru bir yaklaşım mıdır? Hayırdır, Ata’nın huzurunda çelenk bırakmaya ne oldu? Yoksa, İskenderun Belediyesi bunları fuzuli işlem olarak mı görüyor? Hem Antakya’daki etkinliğe bakıyorum..
Payas orada, Belen orada, Hassa orada, Samandağ orada, Harbiye orada..
Ama İskenderun’dan bir Allah’ın kulu yok..
Niye? Zabıtanın gününü kutlamak CHP’nin demokratlık çizgisine yakışmıyor mu? İskenderun Belediye Başkanı Dr. Yusuf Civelek’in giderek toplumdan uzaklaştığını görüyorum da, kendi ekibinden de kopuyor olmasına aklım ermiyor.
BÖYLESİNE DEDİKODULAR
HAYRA ALAMET DEĞİL!
Dedikodu deyip geçmeyin.. Israrla birkaç haftadır, aslı astarı olmayan söylentilere karşı mücadele ediyorum..
Hatırlayın.. Yine bu köşede, Samandağ eski kaymakamı hakkında mezhepsel ayırım yaptığına dair, sosyal medyada yükselen asılsız ihbarları eleştirmiştim.
O vakit.. “Ciddiye alınacak bir durum değil” diyorlardı bana ama, bugün Selçuk İnan üzerinden benzer çirkin oyunlar oynanıyor..
Demek ki, boş vermemek lazım..
Diyorum ya.. Provakatörler hiç boş durmuyor..
Dün Fatih Altaylı yazdı..
Hatta, “bu satırları yazmaya utanıyorum. Ülkemde böyle bir tartışma olmasından utanıyorum. Ülkemin insanlarının bunu tartışacak olmasından dolayı utanıyorum. Ülkemdeki insanların bunları düşünecek hale gelmiş, getirilmiş olmasından utanıyorum” diyerek, tepki gösterdi..
Ben de utanıyorum.. Nedir konu?
Altaylı’yı dinleyelim:
“- Biliyorsunuz Selçuk İnan’ın Hollanda maçında oynatılmaması, Estonya maçı öncesi ilk 11’de görünmemesi ve Abdullah Avcı Milli Takım’ın başına geçtiği günden bu yana Selçuk’un Milli Takım’da forma şansını çok az elde edebilmesi sportif açıdan çok eleştirildi. Selçuk’un Türkiye’nin en formda ve en iyi orta saha elemanı olduğu halde Milli Takım’ın ilk 11’inde ve değişen oyuncular arasında dahi yer bulamaması gerçekten şaşırtıcıyken, Abdullah Avcı’nın bu durumu “sisteme” bağlaması çoğunluk tarafından inandırıcı bulunmadı. Ama yine de bunun bir sportif tercih olduğu inancı hepimizde hâkimdi. Ancak; Abdullah Avcı’nın, Selçuk İnan’ı Milli Takım’da oynatmamasıyla ilgili çeşitli bloglarda ve sosyal medyada yürümekte olan tartışma ve iddialar hiç de “sportif” değil.
Buralarda yazılanlara göre, Abdullah Avcı’nın Selçuk’u Milli Takım 11’inde oynatmamasının nedeni “mezhepsel”.
Selçuk İnan’ın Hataylı bir “Nusayri” olduğu için Abdullah Avcı tarafından takıma koyulmadığı “dedikodusu” sanal ortamda inanılmaz bir hızla yayılıyor. Ben bugüne kadar futbolda çok garip, çok abuk iddialar, isnatlar gördüm ama böylesine ilk kez rastlıyorum.”
***
Asıl tehlike budur işte! Kafa karıştırmak..
En başından belirteyim. Abdullah Avcı, bu tür mezhepsel ayrıma papuç bırakacak bir isim değil..
Aklının ucundan bile geçmemiştir..
Aslında hepimiz biliyoruz ki, provakatörler heyecanın yoğun olduğu alanları seviyor.. Günümüzde futbol, kitlelere ulaşım yönünde en hızlı araç..
Hazır, Abdullah Avcı’nın üzerinde Selçuk İnan fobisi varken..
Hatay da, Suriye meselesine odaklanmışken, mikserlerin işi kolaylaşıyor.. Selçuk, Karaağaç’ın yetiştirdiği parlak futbolculardan biri..
Bu memleketin çocuğu.. Türkiye ona hayran!
Nereden vuracaklar? Dil, din ayırımı yaparak..
Böyle bir şeye inanmıyorum, hiçbir zaman da inanmayacağım da!
Ama sosyal medya aracılığıyla, ısrarla topluma ‘inandırmak’ istiyorlar..
Oyun bu ya.. Düşmeyeceğiz!
Ama Türkiye’de artık bunun bile konuşulup dillendirilecek hale gelmiş olması, bunlara inanılması, bunun bir olasılık olarak düşünülmesi bile “memleket açısından” hayra alamet değil.. Şimdi anlıyor musunuz, Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz’in hemen hergün, din adamlarıyla birlikte neden ‘birlik ve beraberlik’ mesajları verdiğini.. Niye çabaladığını?!