Türkiye’de 60 yıldır ‘SOL’ neden kaybediyor, biliyor musunuz?
Çünkü güzel olan yatırımları desteklemeyi ‘külfet’ sanıyorlar da ondan..
Akıllarında hep şu var:
Onlar için her yatırım, dert, sıkıntı, olumsuzluk demek..
Hep ‘hayır’cıdırlar!
İşsizlik derler, yatırıma karşı çıkarlar..
İskenderun güzelleşsin isterler, gecekonduya razı olurlar..
Turizm diye ayağa kalkarlar, ama ihtiyaç olan 5 yıldızlı otelleri hiçe sayıp, mahkeme kapılarına gitmekten imtina etmezler.. Termiği ‘öcü’ diye gösterip,, Amanoslar’daki çevre fekaletini görmezden gelirler..
Doğayı savunurlar, ama arıtma çamurunun yolaçtığı kirliliği umursamazlar..
Daha bugüne dek hayırlı bir projenin etrafında göremedik kendilerini..
Üstelik hepsi SOL’un ateşli savunucuları..
Madem çok duyarlı ve ses getiren eylemler yapıyorlar..
Madem halkın çıkarlarını, sağlığını düşünüyorlar..
Bir düşünelim o halde:
Aynı zihniyeti paylaşan CHP’ye bu ‘hassas’ omuz vermenin neden zerre katkısı yok? Neden bu yaklaşımları, diğer çevrelerce pek ciddiye alınmıyor?
Ben söyleyeyim:
Gönül ister ki, Eczacı Oktay Demirkan vakit ayırsa da o dört duvar arasından çıkıp, İskenderun’daki yatırımları bir incelese.. Onbinlerin çalıştığı demir çelik sektörünün gayretini, ülke ekonomisine olan katkısını yerinde görse..
Bir adım atmış mıdır? Hayır!
Çevresi de öyle..
Neden ısrarla görmezden gelirler, bilemiyorum..
Bugün Türkiye ekonomisi güçleniyor ve AB ülkeleri gıptayla izliyorsa, bu gelişimde demir çelik yatırımcısının önemli bir payı var..
Onlar için bu yükselişin pek bir anlamı yok sanırım..
Çünkü ‘istihdam’ sözünün anlamını bilmezler!
Bakınız, Oktay Demirkan birlikte hareket ettiği 14 meslek odasıyla basın toplantısı düzenliyor..
Resme bakıyorum, 20 kişi yoklar.. Diyor ki:
“- Yatırımlara ve yatırımcıya hiçbir zaman karşı değiliz.”
Hopallaaa..
Peki neye karşılar?
Efendim, Avrupa artık termik santrallerden vazgeçiyor(muş)..
Enerji yatırımları körfezi kirletecek(miş)!
Yok ya.. O halde soralım:
Bir; Almanya madem termik santralleri kapatıyor, o halde 30 yıl öncesine ait teknolojiyle konuşlanan termik santraller neden bugün, halen enerji üretiyor?
İki; AB ülkelerindeki termik santralleri hiç gezdiniz mi?
Üç; AB ülkelerinde var olan termik santraller, bugüne dek çevre ve insan sağlığına neden tehdit oluşturmadı? İnsanlar neden 90 yaşına kadar yaşıyabiliyor?
Dört; Avrupa’ya asit yağmazken, Türkiye’de yağmasına vesile olacak ilahi bir güce mi sahipsiniz? Ayrıca, neden güzel örnekleri açıklamaya cesaretiniz yok?
Halkla paylaşın, insanları aydınlatın istiyorum..
Başta CHP Milletvekili Mevlüt Dudu olmak üzere, aynı zihniyete sahip bazı STK’lar ve hepsinden sayıca çok bazı basın tayfasının ağızlarında hep aynı cümle var.. Nedir o?
– Termik santrallerin çevreye zararı var..
İlle de “Evet” demek zorunda mıyız?
Arkadaşlar hık mık ediyor, ama şu ana kadar kimse çıkıp açık ve net şekilde tüm örnekleriyle termik meselesini masaya yatırmadı.
Alternatifler üzerinde yoğunlaşmadı..
Hem bugün, 2.OSB’ye enerji yatırımı planlayan firmaların ortaya koyacakları projeyi görmeden, ortalığı galeyana getirmenin anlamını çözemedim..
Kusura bakmayın, ben buna itiraz ediyorum..
Çünkü bu arkadaşların düşüncelerinde, “Yatırımın her türlüsü olmasın” kuralı geçerli. Çevre dostu yatırımlara kulak tıkayıp, “doğaya sahip çıkmayı” marifet zannediyorlar. Yatırımcıya öfkeyle bakmaya devam ediyorlar.
***
Herkes onlar gibi düşünmek zorunda değil.. Kaldı ki, enerji yatırımlarını destekleyen çok sayıda kurum, insan var..
Ben de onlarla aynı fikirdeyim..
Bodoslama dalmıyorum.. Benim de çocuklarım var..
Ben de bu kentte yaşıyorum, yaşayacağım.. Yatırımcılar da öyle..
Bugüne dek onlarca örnek paylaştım bu köşeden..
Bugün de öyle yapacağım..
Habertürk Yazarı Osman Gençer’in bir makalesini paylaşacağım:.
Bir demir çelik firması, termik santral yapımı için 350 milyon dolar harcayıp, Aliağa’da 350 MW gücünde termik santral kurmayı planlıyor.
Bunun için gerekli izin süreçlerini tamamlamışlar.
Santrali, uluslararası alanda geçerli teknik ve çevre standartlarına uygun olarak en son teknoloji ile kurmayı hedefliyorlar.
İnşaatı üç yıl sürecek termik santralda, inşaat boyunca bin kişiye iş imkanı verilecek.
İşletme aşamasında ise 30 yıl boyunca yaklaşık 750 kişi doğrudan ve dolaylı olarak çalışma imkanı bulabilecek.
Buraya kadar her şey güzel.
Ancak, madalyonun bir de öteki yüzü var.
Bazı çevreciler, santralın yapımına itiraz ediyorlar.
Çevreyi kirleteceğini, bacadan çıkacak zehirli gazlar nedeniyle insanları öldüreceğini, toprağı-suyu-tarımı yok edeceğini savunuyorlar.
Enerji yatırımını planlayan yönetim, çevrecilerin bu iddiasının doğru olmadığını kanıtlamak, yerinde keşif yaptırmak için, gazetelerin yöneticilerini ve temsilcilerini Almanya’da benzer sistemle kurulan ve senelerdir çalışan termik santrallara götürüyor.
O geziye yaygın gazetelerin haber müdürleri de katılıyor.
“Almanya’da termik santraller kapandı” diyen çevreciler için özellikle isim veriyorum..
Leipzig’te Lippendorf Santrali‘ni, Oberhausen’deki Woerde ve Walsum Santrali‘ni karış karış gezmişler.
Kömür yakma sisteminden su-buhar çevrimine, kazanlardan yüksek basınç bypass istasyonlarına, baca gazı ünitelerinden emisyon ölçüm cihazlarına, plastik ısı dönüştürücüden baca gazı desülfürizasyon sistemine kadar her ayrıntıyı Almanlar’dan saatlerce dinlemişler..
Üstüne üstlük..
Almanlara en şüpheci tavırlar takınıp, çevre, kirlilik, sağlık konularında yağmur gibi sorular sormuşlar..
Gazeteciler yetinmeyip, santralin çevresinde yaşayan Almanlarla ve hatta bir de Türk aileyle görüşmüşler..
Sıradan bir fabrika gibi!
Osman Gençer; anlatılanlarla birlikte, gözlemlerini şöyle özetliyor:
“- Santrallar okul, hastane ya da herhangi bir iş yeri gibi, yaşam merkezlerinin tam ortasına yapılmış.
– Nehirlerin dibinde olan santrallar var.
– Çevre kirliliği, gaz kokusu, zehirli duman gibi endişelerin hiç biri yok.
– Santralla duvar duvara, yanı başında, çevresinde yaşayanların santraldan tek şikayetleri bile olmadı.
– Kimse kirlilikten, zehirli gaz solumaktan ya da dumandan bahsetmedi.
– Herkes orayı sıradan bir iş yeri, bir fabrika olarak görüyor.
– Çevrecilerin ya da başka bir örgütün tepkisinden kimse söz etmedi.
– Santralin dibinde okul var, hastane var, evler var.
– Santralin çevreleri yemyeşil, pırıl pırıl.
– Santrallerin etrafında tarım da yapılıyor, hayvancılık da..
Anlayacağınız..
Biz gazeteci gözüyle rahatsız edici, ürkütücü, korkutucu, zarar verici hiçbir unsura rastlamadık. Ne zehir bulabildik, ne kömür kokusu, ne de gaz..
Zaten Almanlar da bulamamışlar ki, hepsini yıllardır şakır şakır çalıştırıyorlar.”
***
Mevlüt Dudu başta olmak üzere, Oktay Demirkan’a ve 14 meslek odasının temsilcilerine duyrulur!
Demek ki..
Sizlerin öcü gibi gördüğünüz termik santral, aslında uluslararası alanda geçerli teknik ve çevre standartlarına uygun, en son teknoloji kullanılarak yapılırsa, Avrupa’dakiler gibi güvenilir ve örnek bir enerji yatırımı olarak yerini alır.
Denetim mekanizması da ciddiyetle çalıştırıldığında, kimsenin aklında şüphe kalmaz. Şüphe duyanlar da benzer santralleri görüp inceledikten sonra iddialarını dile getirseler, hatta kanıtlarını da gösterseler bence daha etkili olurlar. Biz o kanıtları göremedik çünkü!