Yılmaz AKPINAR yazdı..
Gözcüler Turizm ve Otelcilik Lisesi’nde problemler bilmiyor.
İyi oldu hoş oldu, ama okul her tarafından su sızdırıyor.
Hakikaten duyunca şaşırdım..
Gözcüler’deki Turizm ve Otelcilik Lisesi, beraberinde yapılan uygulamalı otel binası ve pansiyonuyla birlikte ileride turizm eğitimi alacak öğrenciler için büyük bir öneme sahip..
Ama ne olduysa, okul bitince oldu..
Göz değdi desem, değil..
Denetim zaafiyeti yaşanıyor olsa, bir ihtimal ‘evet’..
Bir de ilgili firmanın ‘yaptım bitti’ mantığından kaynaklanan bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü;
İddialara göre, okul teslim edilmesi gereken tarihte teslim edilmedi..
Bir zaman aşımı var.
Üstelik, okul bittikten sonra da teslim edilirken ‘eksiklikler’ de görülmemiş..
Anlayamadığım şu;
İskenderun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Turizm ve Otelcilik Lisesi’ni teslim alırken, okulun zeminden su aldığını nasıl görmedi?
Bu nasıl bir ihmal ve dikkatsizliktir öyle?
Ya da bilmediğimiz başka bir mevzu mu var?
Resmen zemin problemli..
Temeldeki bu sızıntı okul için tehlike değil mi?
Kaldı ki, okulun tavanları da dökülüyor..
Çünkü, tavan da su sızdırıyor..
Öğrendiğim kadarıyla otel binasında da benzer sıkıntılar yaşanıyor.
Olacak şey değil!
Peki, bu problem nasıl çözülecek?
Okulun inşaatını yapan yüklenici firmanın Yayla İnşaat olduğunu işittim.
Firma, temeldeki hasarı bildiği halde, okulu nasıl teslim etti, o da ayrı bir soru..
Bugün kati teminat kapsamında bu hasarı giderse bile, zemindeki tahribat ileride okula ve okuyan öğrenciler için tehlike yaratmayacak mı?
Yanıtını merak ettiğim o kadar soru var ki;
Mesela, Gözcüler’deki yaptığı okul inşaatıyla gündeme gelen Yayla İnşaat, bugün Yeni Devlet Hastanesi arazisinde inşa edilen sağlık meslek lisesinin de yapım işini aldı. Fiyattaki kırımın yol açtığı tehlike ortadayken;
Turizm ve Otelcilik Lisesi’ni problemli teslim eden firma, sağlık meslek lisesinin ‘sağlıklı’ bir yapıya bürünmesi için nasıl bir garanti verecek?
Ve en önemlisi, İskenderun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ‘ihmal’le ilgili bir yanıtı var mıdır?
BELEDİYE İTFAİYEDEKİ EKSİKLİKLERİ GÖRMÜYOR MU?
Dün, facianın eşiğinden dönüldü.
MKÜ Kampüsü içerisinde bulunan inşaat alanına malzeme taşındığı sırada vinç, elektrik tellerine değdi.. Akıma kapılan araçta bulunan bir kişi yaralandı.
Ortalık yangın yerine döndü..
Bu sırada itfaiye ekiplerine haber verildi.
Bundan sonrası tam bir trajikomik hikaye..
İtfaiye ekipleri yanan aracı söndürmek için müdahaleye başladıkları sırada elektrik teli itfaiyecinin üzerine düştü.
Bir itfaiye eri elektrik akımına kapıldı, yaralandı.
Allah korusun, daha vahim ve acı bir tabloyla karşılaşabilirdik..
Olay yerine bakıyoruz..
İtfaiye erinin üzerindeki giysi, yazlık kıyafet..
Benim bildiğim, bir itfaiyeci; vücudun tüm kısımlarını ısı ve alevden korumak için yapılmış giysiler kullanır..
Ayrıca;
Ayağında, özel deriden imal edilmiş..
Aleve , ısıya ve suya dayanıklı, kaymayı önleyici kauçuk taban takviyeli, çelik burun ve çelik taban bot olmalı..
Var mı? Göremedik..
Olacak şey değil..
İtfaiye binası ve araçlarıyla övünüyoruz..
Ama eksiğimiz o kadar fazla ki, görmüyoruz!
Dahası.. Bizim itfaiye erinin ayağında, elektrik akımını geçiren ve tarlada giyilen türden plastik botun ne işi var?
Belediyenin parası mı yok?
Dedim ya.. Allah korumuş itfaiye erlerini..
Hem söylermisiniz bana..
Bir kurtarma aracında, hidrolik kesme takımları, ayırma takımları, beton kesme makinesi, temiz hava solunum cihazı, teleskopik projektörler ve daha birçok ihtiyaç malzemesi neden bulunmuyor?
Dün sordum, soruşturdum..
İtfaiyede öylesine çok eksik var ki?
Sanırım, Yusuf Bey’in ya da en azından itfaiye müdürünün ihtiyaç listesinden haberi var.
Peki neden gereği yapılmıyor?
İlla ki bir itfaiye erinin ölmesi mi gerekiyor?!
DUR DEMEK GEREKİYOR!
Arsuz ilçe olduktan sonra, yüzölçümü İskenderun’u geçti..
Bünyesinde Karaağaç da var..
Tarım arazileriyle övündüğümüz Karaağaç’ta, konuta dönüşüm ve betonlaşma hızla ilerliyor..
İskenderun’da ise konut yoğunluğu Düğünyurdu’na doğru yol alıyor..
Başka da gidecek yer yok.. Orada da çöp fabrikası kurduk!
Geçtim;
Bir ihtimal daha var. O da Dumlupınar, Meydan, Numune, Modern Evler’de yapılması planlanan kentsel dönüşüm projesidir.. Bu konuda İskenderun Belediyesi’nden ‘tık’ yok.. Cesur bir tek adım atamıyor..
Belediye, ‘pasif’ kalınca, yoğunluk Nardüzü ve Karaağaç’a kaydı..
En verimli tarım arazileri konut alanlarına açıldı..
Karaağaç’ta yeni yapımına başlanan 12 katlı binalar, tarım arazileri üzerinde kuruluyor. Üstelik yer balçık.. Zemine çimento beton püskürtülüyor.
Daha inşaata başlanmadan, şimdiden daire fiyatları dudak uçuklatıyor.
Açılışı, yanılmıyosam 350-400 bin liradan başlıyor..
Sanki yalı satın alıyorsunuz ya da saray yavrusu..
Öğreniyorum ki, Nardüzü’ne de 16 katlı konutlar yapılsın diye, belediye gerekli onayı vermiş.. Hayırlı uğurlu olsun!
Nardüzü ve Karaağaç’tan umudumu kestim..
Arsuz zaten Allah’a emanet!
Şimdiden ırzına girmişler bile..
Tamam, konuta da ihtiyacımız var..
Ama, gelişigüzel her yere ‘bodoslama’ dalınacaksa, tarım ve turizmi ne zaman konuşacağız? Betonla kaplayacağımız bir Arsuz’da, turizm haftalarını daha ne kadar boş laflarla kutlayacağız?
Şimdiden ‘dur’ demek gerekmiyor mu?
Bakınız..
İskenderun’da hiçbir cazibesi olmayan yere konut dikiyorsunuz..
Bina bitince, her bir daire 200 bin liradan satışa çıkıyor..
70 bin lira maliyeti olmayan bir daire, 200 binden satarsanız, güzel para eder..
Oysa, İskenderun’da Gülen Koleji civarındaki hazine arazisinde TOKİ konutları yapılacaktı, ne oldu?
Ardından ikinci etap için de Gültepe (otoban mevkii) düşünülüyordu.
O da olmadı..
TOKİ İskenderun’a gelmeyince, ortalık müteahhitlere kaldı..
Yarın, fiyatlar 300 bine dayansa, ne olacak?
Daha fazla zorlamanın bir anlamı yok..
Yazıktır beyler!
CUMA BAL’A BEŞ SORU!
Atalar Koleji’yle ilgili gündemde yer alan sorunlara ilişkin Cuma Bal dün bir açıklama yaptı.. Yüklendikçe yükleniyor..
Örneğin;
Hasan Bahtiyar’ın kendisine ihanet ettiğini söyledi.
Öğretmenlerin iş çevirdiğinden sözetti..
Emaneten verdiğim hisselerimin buhar oldu demeye getirdi..
Mahkeme dedi, baskı dedi..
Öğrencilerimi seviyorum, mağdur olmaması için çok çabaladım, diyerek bitirdi..
Özeti bu..
Peki o halde, madem ortada bir mahkeme kararı var.. Neden okulların kapanmasını beklemedin? Bu bir!
İkincisi; madem öğrencilerini çok seviyorsun, o halde sırf okula sahiplenmek adına arada kalan öğrencilerin yaşayacağı mağduriyeti neden dert etmedin?
Üç; şirketlerde bir baba oğluna bile emaneten hisse vermezken, sen hangi sebepten ötürü hisselerini devrettin? Neden açıklamıyorsun?
Dört; bugün hiç birşey olmamış gibi, o okula tek başına yerleşmenin üzerinde yüklediği bir ‘vicdani’ rahatsızlık yok mudur?
Beş; Yarın bir gün okul binasının sahibi sözleşmeye dayanarak, sana ‘güle güle’ derse, o kadar öğrencinin günahı nedir?
Veli parasıyla rezil oluyor yahu..
Hakikaten merak ediyorum;
Niye ‘belirsizlikler’ üzerinden eğitim vermeye çalışıyorsunuz, anlamıyorum!