Sosyal medya çalkalanıyor..
Ne yazarsanız yazın, küfürden nasibinisi alıyorsunuz..
İşleri bu! Gerecekler, tahrik edecekler!
Bir kısmı da aylak takımı!
Kimisi diyor ki, “İskenderun’daki gösterilerde iki kişi öldü.”
Kimisi diyor ki, “Eyleme katılmayanlara dersini verelim!”
Daha da öteye gidenler var..
Birileri de, “Yakın yıkın, direnişe devam” mesajı atıyor..
Bunları diyen kim?
Kendini bilmez bazı siyasetçiler!
Hayırdır, sağduyu mesajlarınıza ne oldu?
Ne oldu da, birden intikam, rövanş, duygularına kapıldınız öyle?
Durduk yerde olmuyor bunlar..
Tahrik için, en güzel ortam sosyal medya!
Üç kelimenin ikisi küfür! Cümlenin her yanı provake içerikli..
Peki; Pac dönüşü, polise küfür edenler kimlerdi?
Yüzlerini kapatıp, ellerinde kaldırım taşlarıyla saldıranlar kimlerdi?
Durduk yere mi, polis müdahale ediyor?
Nedir bu?
Hem mecbur muyum arkadaş!
Provakatörlerin, çocuklarımızın dolaştığı meydanlarda ağza alınmayacak küfürler etmesine.. İnsanların aşağılanmasına, birilerinin esnafı tahrik etmesine sessiz kalmak zorunda mıyım?
Bu mudur özgürlük anlayışınız?!
‘Taksim Tahrir olacak’ diye meydanlara inenlerin bir Türk Baharı yaratma girişimini desteklemek zorunda mıyım?
Birileri ortalığı yakıp yıkacak diye, alkışlamak zorunda mıyım?
Bakınız..
İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nda yaşanan olayları protesto eden grup şehir merkezine yürümek isteyince polis uyardı..
Güya Anıt Alanı’nda basın açıklaması yapıp, dağılacaklardı..
Ne oldu?
Tam dağılacakları sırada grubun bir kısmı şehir merkezinde yürüyüşe geçti.
Attıkları maytaplarla gürültü çıkardıkları yetmiyormuş gibi, sürekli olarak polise kendilerine biber gazı sıkmaları için tezahüratta bulundular..
Budur bunların ‘demokratik eylem’ anlayışı!
İstiyorlar ki, herkes onlar gibi düşünsün..
Ortalığı yakıp, yıkacaklarsa, herkes bu çirkin yaklaşıma destek çıksın..
Mesela, cumartesi günü çöp konteynırları ateşe verilirken, bunlara ‘çok iyi ettiniz’ diyeceğiz, öyle mi?
Geçtim..
Dün de, eski bit pazarında TGB’ye mensup bir grup, oturma eylemi yaptı..
Slogan attılar.. Ardından da;
Şu şarkıyı söylediler:
– Dağlara gel, dağlara..!
Ne diyebilirim ki?!
***
NOT: Bu arada, Face’de “Yeter artık! Olan bize oluyor. Trafik felç, ses, gürültü, kavgalar, usandık! İskenderun ne hale geldi?” diyenleri neden gözardı ediyoruz?
Üstelik, “İskenderun isminin lekelenmemesi ve kötü görüntülerin olmaması için
herkes üzerine düşeni ve kendine yakışanı yapmalı” sözlerini sarfedenler için ne yapacağız?
Bunlar da toplum insanı değil mi?
Bakınız, İskenderun Esnaf Odaları Birlik Başkanı Uğur Fırat, “Bu direnişin yeri kargaşa çıkartmak, insanları yaralamak yâda kamu malına zarar vermek olmamalı. Paylaşamadığımız nedir? İnsanlar seslerini ve tepkilerini duyuracaklarsa bunu en hür hakları olan sandıkta yapmalıdır” dedi.
Öte yandan, İskenderun Ülkü Ocakları Başkanı Nurettin Aydemir de, “Bugün oynanan oyun devletle milleti karşı karşıya getirme oyunudur ve bizler bunun içinde asla olmayacağız. Kaldırım taşlarını söküp, otobüsleri yakıp, çevredeki esnafın ekmek teknelerine saldıranlar, doğru yolda değil” sözleri için ne diyeceğiz?
Yine küfürle mi yanıt vereceksiniz?
BÖYLE DE SEVEN VAR!
Adını bilmiyorum. Dün bir gencimiz, TV’de şöyle seslenmiş:
“- Ben CHP’li olmadan Atatürk’ü, AK Parti’li olmadan dinimi, BDP’li olmadan Kürtleri, MHP’li olmadan vatanımı sevmek istiyorum.”
Yorumu olan var mı?