AKAD İskenderun Şube Başkanı Nihad Yenmiş, Türkiye’nin nazik ve hassas bir süreçten geçtiğini belirterek, “Bu nedenle duyarlı, demokratik ve çoğulcu bilincin gerekleriyle hareket etmek gerekliliğine inanmaktayız” dedi. Yenmiş açıklamasında “Demokrasilerde, siyasal iktidar, toplumsal kesimlerin hassasiyetlerine, inanç ve değerlerine özen göstermek zorundadır. Toplumsal grupların, hassasiyetlerinin dikkate alınmadığı, rencide edildiği; inanç ve değerlerine aykırı davranıldığı durumlarda itiraz ve protestoya başvurmaları en doğal ve meşru haklarıdır. Bizler AKAD olarak, İstanbul’da inşasına başlanan üçüncü Boğaz Köprüsün adının “Yavuz Sultan SELİM” olarak konulmasına tepkimizi bu zeminde koymak istedik” dedi.
Açıklama şöyle: “Aleviler gün geçmiyor ki,yeni bir bahane yaratılarak rencide edilmesin. İbadet yerlerimiz Diyanet’ten fetva ile belirlenmeye çalışıldı. Alevilik Ali’yi sevmekse “biz de Aleviyiz” denildi. Zorunlu din dersleri ile Sünni İslam’ın zorla çocuklarımıza öğretilmesi Anayasal bir düzenleme olarak önümüze konuldu. Şimdi de yaptığı Alevi katliamları ile tarihteki yeri ve konumu insanlık tarihine kara bir leke olarak giren, “Yavuz Sultan SELİM”İN adının (İNŞAAT AŞAMASINDA) bu köprüye verileceğinin açıklanması ile toplumu germek, geçmiş bir devrin kabusunu tazelemek gayreti içine girilmiştir. Aynı zamanda bu ismin konularak kültürler ve insanlar arasında ayrışma, kutuplaşma ve belki de çatışmaya vesile olmasını hedefleyen sezgiyi kavrayamamayı anlamlandıramıyoruz. Bu nasıl gaflettir ki, nüfusunun dörtte birini oluşturan biz Alevilerin hassasiyetleri gözetilmeden, rencide olacağımız umursanmadan yapmış olduğu seferlerde karşılaştığı Alevileri katletme vahşetini gerçekleştirmiş birinin adı Medeniyetleri, kültürleri birbirlerine ulaştıracak, kaynaştıracak, buluşturacak olan böyle bir köprüye verilir. Bu İsimin 3. Köprüye konulması yanlışından bir an evel dönülmesi çağrısını sizlerin aracılığı ile yapmak istiyoruz. Sevgi, hoşgörü ve barış dini olarak tanımladığımız İslam dinine mensup hiçbir bireyin insanlar arasında fitne, fesat ve düşmanlık tohumları serpiştirmek isteyebileceğine inanmak istemiyoruz. Böylesi bir gaye taşıyan insanların varlığına tarihin karanlık sayfalarında rastlanılsa da günümüzde, aydınlık yüreklerimiz buna engel olacaktır.
Bu topraklarda huzurun, barışın, hoşgörünün ve sevginin; sağduyulu, temiz yürekli onurlu insanlar sayesinde Cumhuriyet Türkiye’sinde yaşatılmaya çalışıldığına hep beraber tanıklık etmişizdir.
Her şeye rağmen yapılan bu hatadan dönüleceğini umarak, tüm canlara, tüm vatandaşlarımız ve tüm insanlığa; Nazım Usta’nın dediği gibi: “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamak umudumuzu dile getiriyoruz. Bu isimin bir an önce kaldırılması için yapılan tüm çaba ve girişimler sağduyunun tezahürüdür.”