Dün İsdemir’in iftar yemeğine katıldık.
Dışarısı gergin..
Greve giden işçiler öfkeli bakışlarla bizleri izliyor..
Sanki, memlekete ‘ihanet’ etmişiz gibi tepki gösteriyorlar..
Sonra, ağza alınmayacak küfürler çıkıyor ağızdan..
Ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde, yakışmıyor elbet..
Ama ben, söyleyene değil söyletene bakarım..
Kötü söz sahibine aittir!
Bu kin, bu öfke niye? Anlayamadım..
İstiyorlar ki, İsdemir yalnız kalsın..
İstiyorlar ki, İsdemir’in söz hakkı olmasın..
Peki bu durumda doğruyu nasıl bulacağız?
‘Sağduyuyu, uzlaşmayı nasıl sağlayacağız”, soran yok!
Daha önce de yazdım. Cengiz Gül’ün kullandığı üslup tehlikeli..
Ve de çok yanlış..
İsmail Akçakmak’la kıyaslamalar, ortalığı ateşe vermeler, MMK genel müdürünü örnek vermeler, küçük düşürücü hareketler vesaire..
Düşünsenize.. İşçi mağdur olmasın diye, İsdemir yönetimi bir gün olsun bu çirkin yaklaşıma cevap vermemiş. Sendika hakkında tek kelime kötü söz kullanmamış..
Peki sendika ne yapıyor?
İşine gücüne bakan, evine aş götürmeye çalışan, biraz da greve kayıtsız kalan işçiyi ötekileştirmiş..“İspiyon Takımı” olarak adlandırmış..
“İhanet” ediyorlar bakışı güderek, hedef göstermiş..
Selam sabahı kesmiş!
Olacak şey değil!
Ramazan ayında bu yapılanlara ne diyeceğiz?
Buna hakları var mı?
Bu tarz tehlikeli hareketlerin, İsdemir’e ve grev ahlakına bir katkısı var mı?
Hayır!
Bunun neresine ‘dayanışma’ diyeceğiz?
Böyle mi orta yolu bulacağız?
Cengiz Gül diyor ki, “İsdemir bizimle görüşmeye yanaşmıyor.”
İyi o halde, İsdemir Genel Müdürü Recep Özhan da, bugüne dek 8 kez taraflar arasında görüşmeler yapıldığını tututanaklara anlattı. Ne iş?
Hatta ilk oturumda, yüzde 78’i işiten Recep Özhan, sendika yöneticileriyle görüşmesinde “Genel müdürlük ve mali işler anahtarını vereyim de, bu fabrikayı sizler yönetin” dediğini de öğrendik.
O vakit, “Biz haddimizi biliriz” diyen sendika yöneticileri ne çabuk değişti?
Yeter artık!
İşçiler üzerinden gerekiz ‘şovlar’ da bulunmanın bir getirisi yok..
Yarın hepimiz yüz yüze bakacağız. Yakışmıyor!
Bu hareketle; kaybeden İsdemir ve işçisi oluyor..
Yöre sanayicileri ve insanları oluyor..
Bunun hiçbir anlamı yok mu?
Oysa Recep Bey net konuştu.
“- Tüm bu desteklere rağmen İsdemir, Erdemir tarafından satın alındığı 2002 yılından beri 11 yılın toplamında da 27,4 milyon TL zarar etti” diyor.
Ayrıca; İsdemir’in, Erdemir’e devrine kadar geçen 28 yılda 3.8 milyar dolar zarar ettiğini de açıklıyor.
Rakamlar ortadayken, İsdemir’in 40 yıldır kar eden Erdemir’le kıyaslanmasının bir getirisi yok.. Yeter artık! Daha fazla germeyelim..
Bu arada Recep Bey’in, “İsdemir kar etse, paylaşmaya hazırız” sözlerini önemsiyor ve inandırıcı buluyorum.
Demir-çelik sektörünün içinde bulunduğu kriz ortamının bütün şiddetiyle sürdüğü bugünlerde, dünya çelik devlerinin ardı ardına zararlar açıkladığı, bazılarının kapasite düşürdüğü bazılarının da işçi çıkarmak, haftalık iş saatlerini azaltmak zorunda kaldığı bu dönemde yüzde 51’i dayatmayı bırakın Allahaşkına..
İsdemir’de mevcut ücretler, yörede aynı sektörde faaliyet gösteren şirketlerden %99, MESS’in zamdan sonraki ücret seviyesinden %85 ve benzer entegre tesislerdeki ücretlerden %55 daha yüksek değil mi?
Emsaller ortada..
İsdemir’de herkesin kazanacağı bir sistem oluşacağı yerde, ‘kaybetmek’ uğruna sergilenen refleksi anlamak mümkün değil..
Zarar eden bir kuruluşun günlük 3 milyon dolar kaybına tuz biber olmak, ülkenin Milli ekonomisine çomak sokmak anlamına gelmiyor mu?
Avrupa’nın en büyük çelik şirketlerinden biri tarafından son zamanlarda yapılan açıklamada 2.000 çalışanın işini kaybedeceği, haftalık çalışma sürelerinin tasarruf amacıyla 35 saatten 31 saate indirileceğini bildirmesi, İsdemir’in ‘kapanma’ riskini anlatmaya yetmiyor mu?
Neyin peşindesiniz?
İsdemir zaten yatırımlardan ötürü 3 milyar dolar borç yükü taşıyor.
Üstüne üstlük..
2012 yılında gerçekleştirdiği 1 milyar doları üzerindeki katma değere karşılık, yalnızca 16 milyon dolar kadar kâr elde edebilmiş bir tesise bu yapılanlar reva mıdır? İsdemir’in, 2012 yılında ödediği 117.6 Milyon TL SGK primi ile Türkiye’nin en fazla prim ödeyen 8. şirketi olduğunu biliyor musunuz?
Recep Bey, “Bu koşullar altında verecek bir kuruşum bile yok” derken, bu duruma kayıtsız kalan bir sendika var karşımızda..
Oysa Recep Bey’e dokunsanız ağlayacak gibiydi..
Şaşkındı..
Olağanüstü çaba göstererek, sağladığı iş güvenliği ve sosyal haklara rağmen, bu olup bitenleri haketmiyordu..
Aklıma şu geliyor:
– Sanki bir kıyamet senaryosu hazırlanmış gibi geliyor bana..
Birileri de düğmenin başında bekliyor..
Elini bir türlü çekmiyor..
‘Kazananı’ olmayan, sürekli kaybetmeye oynayan, bir yokoluş zemini hazırlayan yaklaşım biçimiyle karşı karşıyayız!
Sanırım, yakında bu oyun bozulacak..
Ve bu oyunu ‘doğruya’ odaklanabilen işçiler bozacak..
Sendika için bunların bir önemi yok..
Bana sorarsanız, Çelik-İş iyice şımardı..
Sürekli iyi niyet çağrılarına rağmen, bildiğini okuyor..
Oysa, grevle birlikte ülke ekonomisi her geçen gün kaybediyor..
Yıllık 700 milyon dolar vergi kaybı oluşuyor..
Yerli madenciler kaybediyor..
Cari açığa negatif etki eden Türkiye kaybediyor.
İsdemir’in dünya piyasalarında müşteri kaybına sebep olacak 5.400 çalışanı ve 1.300 müteahhit personel ile toplamda 6.700 kişi ve aileleri kaybediyor.
İsdemir’in; 2012 yılı içerisinde mal ve hizmet alımında bulunduğu 1.031’i yurtiçi, toplamda 1.277 iş ortağı kaybediyor.
Mal ve hizmet satışında bulunduğu 1.000’e yakın müşterisi kaybediyor.
İsdemir işçileri üzerinden etkin bir sendika olduklarını ispata çalışanlar ve temsilcileri kaybediyor. Sendika herhalde bunları biliyor olmalı..
Hal böyleyken;
İsdemir Genel Müdürü Recep Özhan’ın da dediği gibi;
“- Burada nasıl bir “hak arama” mücadelesinden bahsedilebilir?
– Bölge ve ülke şartlarına göre yüksek ücret alan İsdemir işçisini böyle bir grevin içine sürüklemek hak arayışı mıdır?
– Bu taleplerin Dünya konjonktürü ile Türkiye ekonomisi ve çelik sektörünün içinde bulunduğu kriz ortamı ile bağdaşan bir tarafı var mıdır?”
En basit cümlelerle şunu söylemeye getiriyor:
– Ben ‘GÜL’ün dikenini bilmem, ortada tek bir ‘GÜL’ var o da İsdemir..
Lütfen kıymetini bilin!
Yine, yeniden söylüyorum:
– Sağduyulu olalım ve uzlaşıya kulak verelim..
Yeter artık ‘KAYIP’ları konuştuğumuz..
Artık ‘KAZANAN’ı konuşma vakti gelmiştir.
Bir olun, destek olun!
Önemli olan, İsdemir’in yeni geleceğine, yeni ve yepyeni bir zihniyetle bakabilmektir.
Kazanmak budur işte!