Dr. Yusuf Civelek dün bir basın toplantısı yapmış.
Katılamadım, çünkü davet yoktu..
Eleştirilere tahammül edemeyen bir başkan da bu beklenir..
Dert ettiğim de yok zaten..
Basından takip ettiğim kadarıyla;
Su dedi..
Asfalt çalışmalarına değindi..
Küresel iklim değişikliğinden sözetti..
Özetle diyor ki;
– Vicdanen rahatım..
Yaptığı hizmetlerden ötürü vicdanen rahat olmasını anlarım, ama halkla olan diyaloğunda aynı şeyleri söylemem mümkün değil.
Örneğin ‘eşitlik’ ilkesini birçok mahallede çiğnedi..
Asfalt mesela;
Sözünü ettiği ‘eşitlik’ ilkesi, Mustafa Kemal, Pınarbaşı, Gürsel ve Numune’de geçerli olabilir ama..
Sağ seçmenin yoğun olduğu Moden Evler, Sakarya ve Yunus Emre’yi görmezden geldi.. Bir nev’i öteledi..
Yollar halen berbat!
Peki karşılığı ne oldu?
Yukarıda adını saydığım mahallelerde AK Parti’nin gerisine düştü..
Kusura bakmasın ama, ben bu durumu başarısızlık olarak görüyorum..
Gelelim ikinci konuya;
Yusuf Civelek, sürekli MHP’nin itirazlara sığınıp, ‘umut’ ışığı arıyor, ama nafile..
Bu itirazlar, Yusuf Civelek’i o koltuğa tekrar oturtmaz, bunu kendisi de biliyor..
Kaldı ki her sayımda Belediye Başkanı Seyfi Dingil daha çok puan kazanıyor..
Bunu bilip de, Yusuf Civelek’in dertlenmesini anlamıyorum.
Oysa yapacağı tek şey, nerede hata yaptığını düşünmek olmalıydı.
Peki böyle bir değerlendirmesi var mı?
Yok!
Efendim, şahsına yönelik şehir merkezinde oylar artmış da..
Halk bu sınavda geçer oy vermiş de, falan filan..
İyi güzel de..
Tepelerde varlık gösterebilmiş midir?
Beldelerde AK Parti’nin oyu, CHP’nin üç kat üzerinde midir?
Bunu sorgulaması da gerekmiyor mu?
Örneğin Cemaatin CHPye katkısı ne olmuş?
Yusuf Civelek’i beğenmeyip de, AK Parti’ye karşı birlik olmak amacıyla kurulan ittifaklar için söyleyecek bir şeyleri yok muydu?
Bir de şöyle soralım;
Yakın dostlarını kaybetti, onları neden önemsemediğini sorabilir miyim?
Onlarca kez yazmama rağmen, beldelere kulak tıkamasının gerekçesi neydi?
Doğru ya.. Yusuf Bey siyaset yapmayı sevmiyordu..
Büyükşehir meselesi tartışıldığı günlerde bile, bir iki cılız açıklamayla olayı geçiştirdiğini hepimiz biliyoruz.. İyi de;
O gün konuşmayan, sessiz kalan, pasif hamlelerle günü kurtarmaya çalışan aynı Yusuf Civelek değil miydi? Yıllar önce olup bitenlerden sonra, yaptığı konuşmanın bir anlamı, getirisi var mıdır?
Bugün ne oldu da, her konuşmasına ‘siyaseti’ katıyor? Bu aşırı özgüven patlaması, kaybetmesine bir nebze olsun katkı sunmuş olabilir mi?
Üzgünüm ama, hakikat budur..
Bugün Yusuf Civelek istediği kadar, ‘Oyun oynanırken, kurallar değiştirildi. Ayrıca seçim sandıkları şeffaf oldu ama seçimler ne kadar şeffaf oldu o tartışılır’ şeklinde çümle kursun, bana inandırıcı gelmiyor..
Kaybetmesine neden olan asıl şey, ‘içine kapanık’ olmasıydı..
Bildiğini okumasıydı..
Gelişmelere kulak tıkamasıydı..
Pasif oluşuydu..
Bu saatten sonra seçimlere atıf yapıp da, Belediye Başkanı Seyfi Dingil’in üzerinden ‘şov’ yapmak sadece kendini düşürür..
Seyfi Dingil bileğinin hakkıyla bu seçimlerin galibidir..
Yusuf Bey’in burun kıvırdığı neresi varsa, gidip ‘helallik’ istemiştir..
Ve her kesimin belediye başkanıdır.
Seçildiği ilk günden beri sahadadır.
Seyfi Başkanı rahat bırakalım da, hizmetlere odaklansın artık!
***
NOT: Yusuf Civelek, ‘Basın beni anlamadı’ diye bir cümle sarfetmiş.
Düşünüyorum da;
Civelek, basın kuruluşlarını bir gün olsun ziyaret etmiş midir?
Hayır!
Madem bizler kendisini anlamamakla hata ettik;
Anlatsaydı, konuşsaydı, istişare etseydi o vakit..
Bunların hangisini yapabildi?
Birgün olsun telefonla arayıp, olumlu bir haber için ‘teşekkür’ etmiş midir?
Ya da olumsuz bir haber için ‘Doğrusu şudur’ deyip, bizleri bilgilendirmiş midir?
Peki, bu saatten sonra basına ilgi duymasının sebebi nedir?
Tabi ya.. Genel seçimler yaklaşıyor da ondan..
Yusuf Civelek dün itibariyle hedefini koydu;
– Milletvekili olmak istiyor!
Ankara’ya yerleşmek için iyi bir bahane..