İsmini vermiyor. Çünkü o Çelik İş’ten kopup, Türk Metal Sendikası’na gönül verenlerden.. Biliyor ki, ismini teşhir edecek olursa, zarar görecek..
O bakımdan “Ben, bir İsdemir Emekçisiyim..” diyerek sözlerine başlıyor..
İşte o açıklama;
“Bugüne kadar, emeğimize sahip çıkmayanlara, geleceğimizi karartanlara, çoluğumuzu, çocuğumuzu hiçe sayarak, bizi perişan etmeye kararlı olanlara, yani Çelik-İş’e, Çelik-İş yöneticilerine isyan ediyorum..
“Yetti Artık!..” diyorum! Bu satırlar, sadece benim değil, İsdemir’de Çelik-İş’e mecbur ve mahkum edilmek istenen tüm İSDEMİR EMEKÇİLERİ’nin feryadıdır.. Bu bir vicdanın haklı isyanıdır, haykırışıdır.. Bu, İsdemir Emekçilerinin feryadıdır! İnsanları hayata bağlayan değerlerin başında emek gelir, alınteri gelir, göz nuru gelir.. Sendikalar, bu değerlerin hak ettiği karşılığı almak için mücadele verir.. İşçiler de zaten bu nedenle sendikalara üye olur.. Ancak, sendikaların tek görevi,sadece toplu sözleşme imzalamak değildir. Sendikalar ve sendikacılar, eğer çalışanlar imzalanan sözleşmelere tepki gösteriyorsa, bunun gereğini de kaçmadan, kıvırmadan yapmak zorundadır. Bir sendikacıyı şerefli yapan bu erdemi gösterebilmektir. Çelik-İş Sendikası eğer bugün ayakta durabiliyorsa, bunun tek nedeni, İsdemir ve Karabük İşçileridir.. Aslında İsdemir ve Kardemir işçileri de değil, buralarda çalışan kardeşlerimizin aidatlarıdır. Çelik-İş Sendikası, bugün işçilerin hak ve çıkarlarının değil, aidatlarını kapmanın mücadelesini vermekte, ‘aidat sendikacılığı’ yapmaktadır.
‘UTANÇ BELGESİ’
İSDEMİR İŞÇİLERİ için imzalanan son sözleşme bir utanç belgesidir. Ne acıdır ki, İSDEMİR İŞÇİLERİ’nden daha çok onların aidatlarının sendikası olan Çelik İş’in yönetimini bugün parselleyenler, bu utancı, sıkılmadan hala bir ‘zafer’ olarak sunmaya devam etmektedir. Ancak, ne kadar çabalarsa çabalasınlar, artık Çelik-İş yöneticilerinin yüzlerindeki maske düşmeye, makyajları dökülmeye başlamıştır. Yıllar geçmesine rağmen halen işçinin bir sosyal tesisi yoktur. Tatile gideceği dinleneceği “Burası’ da benim paramla yapıldı” diyebileceği, gurur duyacağı bir yeri yoktur. Dolayısıyla, içinde ‘Allah korkusu’ olmayan helalden çok harama el uzatmayı, bir yaşam tarzı yapan bu insanlara vicdan sahibi olan insanların artık ders verme zamanı gelmiştir. Çelik-iş’in baskılarına boyun eğenler, direnip, karşı çıkıp, gereğini yapmayanlar, yapamayanlar, unutmasınlar ki buna devam ettikleri takdirde yarın, ‘tazminatlarından da’ olacaklardır..
Çünkü, bugünkü Çelik-İş Yönetimi, ‘Fona evet’ demiştir..
Tek başına bu bile, Çelik-İş’i terk etmek için yeterli bir sebeptir.. Yarın geç olabilir. Bu süreç tarihi bir süreçtir, önümüze belki böyle bir fırsat bir daha gelmeyebilir. Türkiye’de Metal İş kolunun en büyük temsilcisi olan Türk Metal Sendikasıdır. Türk Metal Sendikası ile Çelik İş Sendikası arasında sendikal hizmetler ve anlayış bakımından bir değil, beş değil, binlerce fark vardır..
İşte bugün Çelik-İş Yönetimi bu farkların ağırlığı altında ezilmektedir. Bu durumda, İSDEMİR’deki kardeşlerimizin yapması gereken, hiç düşünmeden, tereddüt etmeden, Çelik-İş ‘vesayetinden’ kendilerini kurtarmaları ve Türk Metal’e üye olmalarıdır. Böyle olduğu takdirde, hem kendi, hem de eş ve çocuklarının, ailelerinin geleceğini bir anlamda ‘garanti’ altına almış olacaklardır.
KARDEŞLERİM;
Çocuklarınızın istikbalini düşünün ve Türk Metal’le birlikte aydınlık ve mutlu bir geleceğe imzanızı atın. Hiçbir kimsenin tehdidine boyun eğmeyin.. Sizin emeğiniz en kutsal değerdir ve her şeyin üzerindedir.. Emeğin temsilcisi olması gereken bir sendikanın emekçinin ekmeğini elinden alması kadar acı bir olay olabilir mi ? İşçiyi, işverene şikayet edip çıkarılmasına imza atan , sonra da bunu marifetmiş gibi anlatan sendika olur mu? Sendikacı olur mu? Burnunu her pisliğe sokan sendikacı olur mu? Bir sendikacının sahip olması gereken, şahsiyet ve onur gibi değerleri, başkalarının ayakları altına paspas gibi serip, küçülen, zerreleşen sendikacı olur mu? Kaybettiği temsil hakkını, ayak oyunları yaparak, bayağılaştıran ve antidemokrat yöntemlerle bulunduğu makamı kirlettikçe kirleten bir sendikacı olur mu? Emekçilerin haklarını savunması gerektiği yerde bu insanları ekmeklerini siyasilere peşkeş çekmiş pazarda mal satıyormuş gibi işçiyi siyasilere sermaye yapan,satan, pazarlayan bir sendikacı olur mu? Bu soruları kendi vicdanınıza sorun! Ben inanıyorum ki, vicdanınız ‘olmaz’ demektedir.. O halde, vicdanınızın sesini dinleyin, kendinizi hiçbir kimseye mecbur ve mahkum etmeyin.. Sadece kendinizin değil, eş ve çocuklarınızla birlikte ailenizin mutluluğu ve geleceği için Türk Metal’e üye olun.. Ben vicdanımın sesini dinledim ve bu satırları kaleme aldım.. Ama asla vicdanımı satmadım!”